Komutan bizi durdurmuştu.Bir grup savaşçı önden gidiyordu ama onların yok olacakları belliydi.Tecrübesizdiler ve aynı zamanda güçsüz de.Sanırım yem olarak kullanılacaklardı ama kimse bunu umursamıyordu.Önemli olan savaşı kazanmaktı.
Jack'e baktım.Kırmızı üniformaları içinde şirin bile sayılırdı.Başka bir durumda olsaydık onun bu haline gülerdim ama nedense içimde geri dönemeyeceğimize dair bir his vardı.
Komutan sinirle bize döndü.
"Max nerede?Olması gereken yerde yokmuş."Kimseden bir ses çıkmadı.Herkes birşeyler biliyordur diye birbirine bakıyordu.Ben Jack'e baktım.Sanırım aynı şeyi düşünüyorduk ve bunu komutana ben söylemeliydim.
"Komutanım benim bir tahminim var."dedim.Komutan sinirle bana döndü.
"Söyle."
"Felix'in tarafına geçmiştir."Herkes bir anda sessizliğe gömüldü.Belki de herkesin düşündüğü ama söyleyemediği birşey söylemiştim.Komutan itiraz etmeden yüzüme uzun bir süre baktı.
"Emin misin?"dediğinde başımı evet der gibi salladım.
"Daha önce de yapmıştı.Pandora'dan sonra ondan beklerim."Komutan gözlerini tepeye doğru çevirdi.Savaşın başladığı gürültülerden ve inlemelerden belli oluyordu.Ama sesler giderek yaklaşıyordu.Bu da şu anda yenildiğimiz anlamına gelirdi.
"Hepiniz beni dinleyin.Son kez tekrarlıyorum."dedi komutan."Kalbinizin üstünde ve çeşitli bölgelerinizde zırh var.Tahta kazık ve benzeri şeyler size işlemeyecek ama onlarda da böyle bir koruma vardır.Yapmanız gereken dikkatlerini dağıtıp saldırmak.Hızlı olun ama düşünmeden hareket etmeyin.Onların zırhını çıkarmaya çalışın ve unutmayın.Siz korkak değilsiniz.Öleceksiniz.Öldüreceksiniz."
O kadar yürekten söylemişti ki Jack'e baktım.Ben ölmeye rağzıydım ama Jack çok gençti.
Bir an kendime kızdım.Duygusal olmanın zamanı değildi.Savaşın içindeydik ve konseyin onuru için savaşacaktık.Kendimi ve Jack'i gözümü kırpmadan feda etmeliydim.
Aklıma bir an Rose geldi.O masum yüzü.Bizi gönderirken ağlamamak için direnişi.
Ve sarışın kadın.Salonu hıçkırarak terk eden sarışın vampir.Onun sevgilisi yanımdaydı.Onunla birlikte savaşacağım hiç aklıma gelmezdi.Bir an onunla göz göze geldim.Sanırım o da aynı şeyi düşünüyordu.
"Konsey hiç bu kadar büyük bir isyan ve ihanet yaşamamıştı."dedi Jack.Söylediklerinin doğruluğu yüzünden içim nefret doldu.Eğer Felix'i ele geçiren ben olursam ona hiç acımayacağıma yemin edebilirdim.
"Sessiz olun ve hazırlanın."dedi komutan.Sesler bize çok yaklaşmıştı.Vampirler dağı geçmek üzereydi.Gönderdiğimiz birlik kesinlikle yenilmişti.
Biraz bekledikten sonra diğer ordu göründü.En az bizim kadar kalabalıktılar.Hepsi vahşiydi ve intikam ister gibi bakıyordular.Max'i gördüm.En öndeydi ve bize sırıtıyordu.Kutsal kandan o da içmiş olmalıydı.
Tabiki.Bu kadar çabuk yenilmemizin sebebi buydu.Dengeyi Max bozmuştu.Ama savaş daha yeni başlıyordu.
Komutan elini kaldırdığında hiçbirşey düşünmeden düşmana konsatre oldum.
"Saldırın!"
Hepimiz düşmana doğru koşarken düşmanda bize geliyordu.Max hiç hareket etmeden karşıdan bizi izlerken ondan nefret ettim ve elimdeki kazığı ilk gördüğüm düşmana sapladım.Tam karnına isabet etmesine rağmen zırhı olduğu için ona zarar vermedi.Beni geriye ittiğinde boğuşmaya başladık.Gözbebebkleri kan kırmızısı ışıklar saçarken onun kadar intikam delisi olmadığım için konsantre oldum ve sakin hareket ettim.Onun açığını yakaladım ve o benim boğazımı sıkarken ona çelme taktım.Yere düştüğünde tüm gücümle zırhını parçalayıp kalbine kazığı sapladım.
Kan kırmızısı kazığı çıkarırken biri sertçe sırtımdan vurdu.Canım acımasına rağmen ona yumruk atmayı becerebilmiştim.İki adım sendeledi ve birden üzerime atladı.Dişlerini boynuıma geçirdiğinde acı dolu bir çığlık attım.Üzerimdeki vampir kanımı emerek beni güçsüzleştirmeye çalışıyordu ama bu onun en zayıf noktasıydı.Tahta kazığı kafasına geçirdiğimde kanı üzerime sıçardı.Çığlık atarak geriye düştü ve ben yine zırhını parçalayarak kazığı kalbine sapladım.
Etrafıma baktığımda heryer kan gölüydü.Jack'i görmeye çalıştım ama göremedim.Gözüme sarışın vampirin sevgilisi takıldı.O da savaşıyordu ama zor durumdaydı.Hızla yardıma giderken diğer vampir onun kalkanını çıkarmıştı bile ve tüm gücüyle kazığı kalbine sapladı.
Nefretle onu geriye ittim ve adamın yanına gittim.Kazığı çıkardığımda kalbine girdiğini gördüm.Artık kurtuluşu yoktu.Güçlükle konuştu.
"Onu çok sevdiğimi söyle."dedi son nefesini verirken.Ona cevap verme fırsatı bulamadan başımda bir acı hissettim.O kadar canım acımıştı ki sanki biri beynimin içini oyuyordu.Kazık.
Başımdaki kazığı çıkarmaya çalışırken öyle güçlü bir darbe aldım ki dizlerimin üzerine çöktüm.Her tarafım kan olsa da ve canım acısa da kazığı çıkardım ama kimse bana saldırmıyordu.Bir an etrafıma baktığımda Jack'i gördüm.Bana saldıran vampirle savaşıyordu ve onun işini bitirdi.Yanıma geldiğinde onunla gurur duyuyordum.
"İyi misin?"dediğinde evet der gibi başımı salladım."Yenilmek üzereyiz.Bizden çok kişi öldü."
Etrafımız üç vampir tarafından sarıldığında konuşmayı bıraktık.Başım feci ağrımasına rağmen onlara dikkatle baktım.
"İsterseniz teslim olun Luke." dedi tanımadığım siyah saçlı bir vampir.Ona nefretle baktım.
"Biz sizin gibi değiliz.Biz konseye ihanet etmeyeceğiz.Sizin gibi korkak değiliz."
"Korkak olsaydık burada olmaazdık."dedi sarışın ve soluk benizli olan."Felix size bir şans daha vermemizi söylemişti ama artık böyle bir şansın yok."
Daha fazla konuşmaya gerek duymadan saldırdım.İkisi bana biri Jack'e saldırdı.Yaralı olduğum için ikisiyle birden savaşamayacağımı biliyordum ve artık kontrolümü kaybetmiştim.İki taraftan da darbe alıyordum ve acı yüzünden dayanacak gücüm kalmamıştı.Yere çöktüm ve beni öldürmelerini bekledim.
Benim sonım bu kadardı.Savaşta mutlaka yenilen ve yenen olmalıydı ve sanırım yenilen bendim.Ama herşeye rağmen değerdi.En azından şerefimle ölecektim.
Siyah saçlı olan beni yüzüstü çevirdi ve diğeri de iki bileğimden tuttu.O anda siyah saçlı kalkanımı parçaladı ve elindeki kazığı bana vuracakmış gibi kaldırdı.Korkusuzca ona baktım.
"Hayır."Jack onun kolunu tutmuştu.Hayatımı 3 saniye daha uzatan kesintiye baktım.Diğeri hala ölmemişti ve Jack'e saldıracaktı.
"Arkanda!"diye bağırdığımda kolunu bırakmadan arkasına döndü ama çok geçti.O anda kafasına bir darbe yedi ve yere düştü.İkisi birden Jack'İn üzerine giderken beni tutan vampirden kurtulmaya çalıştım.Bileğimi bırakmamakta kararlıydı ama ben ona hiç beklemediği bir anda tekma attım.Bir anda geriye savruldu ve ben ayağa kaltım.Etrafıma baktığımda diğer iki vampiri göremedim ama Jack yerde yatıyordu.Koşup yanına gittiğimde kalbine bir kazık saplandığını gördüm.Lanet olsun!Ölmüştü.
"Jack!"diye haykırdım.Sesim istediğimden de yüksek çıkmıştı.Bir feryat gibi yüksek.Nefretle Max'in olduğu tarafa baktığımda göz göze geldik.Şaşkın bir yüz ifadesi vardı ama bu olanlar için bir af değildi.Ondan nefret ediyordum.Yükses sesle hırladım ve ona doğru ilerledim.
"Geri çekiliyoruz!"diye bağırdı komutan.Onun nerede olduğunu anlamamıştım ama emrini ilk defa umursamıyordum.Nefretle Max'e doğru ilerlerken kimse bana saldırmadı.Herkes geriye doğru giderken ben ileriye gittiğim içindi belki.Bilemiyorum.
"Luke.Geriye dön."Komutanın sesini yanımda duymasam durmayacaktım.Acıyla ona döndüm.
"Max'i öldüreceğim."
"Yeniliyoruz.Sen ne saçmalıyorsun.Geriye dedim."Onu dinlemeden ileriye doğru gittiğimde Max'le tekrar göz göze geldim.
"Sana emrediyorum."diye bağırdı komutan."Konsey adına emrediyorum."Kısa bir an için komutana baktım.Bana sert bir bakış attığında tekrar Max'e döndüm ama o ortada yoktu.
Mecburen komutanı dinledim ama içimdeki öfke o kadar büyükti ki önüme kim çıkarsa öldüreceğimden emindim.Geriye dğru giderken Jack'i kucağıma aldım.Ne olursa olsun onu burada bırakamazdım.
"Siz bombası atın."diye bağırdı komutan.Siz bombası mı?O anda bizim tarafımızdan biri ileriye doğru bir bomba attı ve hava birden karardı.Bu çok kısa bir göz yanılması oluşturacağından hızla daha önce açılan kaçış yollarına doğru ilerledik.
Jack kucağımdayken nefes alması için dua ediyordum.Ama intikamını alacaktım.Bunun için ölmem gerekse bile.