hadi ama yeni bölüm ayrıca yazmışsın di mi?
+17
Heath-Zo
'supernatural'
okuyombenyae
Deadly
asezgin
arzu8
steavie_rae_aşkımm
happy
ZoeyCixx
ges_emine
Ash_
ebru
gecenin kızı
Sude
jamestark
mavi_keßeLeck
Brra.
21 posters
Kalbinin Sesini Dinle. Final.
ges_emine- Untamed
- Mesaj Sayısı : 641
Kayıt tarihi : 03/11/10
Yaş : 26
- Post n°376
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
bir şey demedim sen boşver
hadi ama yeni bölüm ayrıca yazmışsın di mi?
hadi ama yeni bölüm ayrıca yazmışsın di mi?
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°377
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
evet yazdım
Ama 40 olmadan koymam
Kararlıyım .D
Ama 40 olmadan koymam
Kararlıyım .D
Deadly- Moderatör
- Mesaj Sayısı : 3358
Kayıt tarihi : 05/02/10
Yaş : 26
- Post n°378
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
Gelir gelir
ges_emine- Untamed
- Mesaj Sayısı : 641
Kayıt tarihi : 03/11/10
Yaş : 26
- Post n°379
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
39 olsa bari
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°380
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
Ya 39 olsa 40da olur
Ama az kişi okuyo ha
Ama az kişi okuyo ha
Deadly- Moderatör
- Mesaj Sayısı : 3358
Kayıt tarihi : 05/02/10
Yaş : 26
- Post n°381
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
Sen böyle dersen ooo ooo sen öyle bakın ben 4 bölümü vericem
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°382
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
Ne bakıncam olum
veriyorum bölümü alın okuyun
veriyorum bölümü alın okuyun
ges_emine- Untamed
- Mesaj Sayısı : 641
Kayıt tarihi : 03/11/10
Yaş : 26
- Post n°383
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
hadi ver şu bölümü artık
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°384
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
30.Bölüm
Onu ittirmek için kollarımı kaldırdım. Oda ellerini kaldırıp beni belimden kavradı. Kendine doğru çekti. Zorla dudaklarımı aralamaya çalışıyordu. Ellerimi kollarına koydum. İttirmeye çalıştım. Ama hala öpüyordu. Sonunda bütün gücümle ittirdim. Geri çekildi.
‘Bunu neden yapıyorsun bana?’ dedi.
‘Ben Şevket’i seviyorum. Bu dudaklara ondan başka kimse değemez’ dedim. Ve sinirle yürümeye başladım. Yolda bir taksi çevirip eve gittim.
Sinirle kendimi koltuğa attım.
Ne yapmıştım ben.
Evet, oraya giderken onun orada olacağını umarak gitmiştim.
Ben Şevket’i aldatmış mıydım?
Hayır.
Ben onu isteyerek öpmemiştim ki.
Yani Şevket bunu öğrenirse ne yapardım.
Keşke onunla hiç konuşmasaydım.
Keşke izin verseydim de Selim onu öldürseydi.
Ben eğer bunu Şevkete söylemezsem rahat edemezdim.
Ama söyleyemezdim.
Hayır. Hayır.
Bunu ona söylersem beni bırakırdı.
Buna dayanamazdım. Ben onsuz yaşayamazdım.
Hayır.
Buna dayanamazdım.
Ama eğer öğrenmezse.
Yani Selime anlatırsam o beni anlardı. Sonuçta ben onu isteyerek öpmedim.
O beni seviyorsa benim suçum ne?
Fatmagül’ün Suçu Ney’e döndüm ya.
Telefonum titredi.
Cebimden çıkartıp baktım Şevket arıyordu.
‘Aşkım’ dedim.
‘Bunu nasıl yaparsın Selin? Evinize geliyorum orada buluşuruz’ dedi.
Ve telefonu kapattı. Hayır. Nasıl öğrenirdi. Nerden?
Ben ne yapacaktım. Onu kaybedemezdim.
Hayır.
Karnıma kramplar girmeye başladı. Elimle ağzımı kapatıp lavaboya koştum. Kusmaya başladım.
Sinirlenince ya da gerilince kusardım zaten.
Ağlayarak salona gittim. Ve sonumun gelmesi için beklemeye başladım.
Sonra kapı çaldı. Koşarak açtım.
Selim. Şevket. Mert ve Başak gelmişti. İçeriye geçtiler Şevket suratıma bile bakmadan içeriye geçti. Başak gelip sarıldı.
‘Her şey yoluna girecek biz sana inanıyoruz’ dedi Başak.
Biz derken neyi kastetmişti.
Oturamayacak kadar huzursuzdum. Kalbim o kadar çok acıyordu ki. Karnım ağrıyordu. Sanki beni bıçaklıyorlardı. Bir defa değil. Bin defa. Acıyordu her yerim.
Kimse konuşmadı.
Sonunda Şevket cebinden telefonu çıkararak bana uzattı.
Bu sefer suratıma bakıyordu. Ama öfke ve nefretten başka hiçbir şey yoktu.
Bakışlarını görünce tekrar içim kalktı. Ve koşarak lavaboya gittim. Gene kustum. Bu gece nasıl olacaktı? Ölecektim herhalde. Rahatlardım belki.
İçeriye gittiğim de herkes suratıma bakıyordu.
Başak korku ve acıyla Mert ve Selim de öyle. Şevketin suratına bakamıyordum. Masanın üzerine koyduğu telefonu alıp fotoğrafa baktım.
Bu Cem’in beni öperken çekilmiş bir fotoğraftı. Göndereni bilmiyordum. Ama resim tam olarak şöyleydi.
Cemin elleri belimdeydi. Ve benim ellerim onu ittirmeden önce koyduğum yerde kollarındaydı. Gözlerim kapalıydı. Sanki gerçekten öpüşüyormuşuz gibi gözüküyordu.
Tamam, teknik olarak öyle ama ben isteyerek öpmemiştim.
‘Banan bu rezaleti açıkla. Yoksa ben kafayı yiyicem!’ dedi Şevket.
‘Yemin ederim. Ben istemedim. Zorla öptü’ dedim.
‘Gözlerin kapalı ellerinin durduğu yere bir bak. Ne zamandır beni kandırıyorsun’ dedi.
Şok olmuş biçim de geri sendeledim.
‘Kandırmak mı?’ diye sordum.
‘Evet’ dedi.
‘Sen aklını mı kaçırdın. Beni neyle suçluyorsun sen. Ben onu öpmedim. Beni sevdiğini söyledi. Ben kalkıp giderken kolumdan tutup zorla öptü beni. Ellerimi oraya onu ittirmek için koydum!’ diye bağırdım.
‘Beni her şeyle suçla ama bu rezaleti benim üzerime yıkıp sanki çok uzun zamandır yapıyormuşuz gibi imalarda bulunma bana Şevket. Kırıcı olmaya başlıyorsun’ dedim.
‘Ben bu resmi gördüğüm de aklım çıktı. Nasıl soğukkanlı olmamı beklersin. Beni aldattın mı?’ dedi.
‘Hayır. Sana kaç defa söylemem gerek hayır!’ diye bağırdım. Artık yerimde duramıyordum.
Kalbim her saniye daha fazla ağırlaşıyordu. Sanki üzerine kat, kat yük biniyordu. Karnım kasılıyordu. Kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Ağladığımı fark ettim.
Şevket eline bir vazo geçirip yere attı. Selim yerinden kalkıp önümde durdu.
‘Çekil!’ diyerek Selimi ittirdim. Gidip Şevketin önünde durdum.
‘Öldür beni. En azından şu an senin bana söylediğin sözlerin hiçbirini duymam. Hiç acı çekmem öldür. Lanet olsun öldür!’ diye bağırdım.
Ayaklarım tutmaz oldu. Kendimi yerde buldum. Ağlamaya devam ettim. Birisi bana gelip sarıldı. Gözyaşlarımın arasında Başak olduğunu anladım.
‘Ağlama’ dedi Başak.
Ona sarılarak ağlamaya devam ettim.
‘Sana inanmıyorum. Bitti artık Selin!’ dedi kapıyı çarparak gitti.
Gözlerim yukarıya doğru kaydı. Bayılmıştım.
(Selim)
Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Artık bizim takım diye bir şey yoktu. Herkes bir yere dağılmıştı. Herkes kırgındı. Herkesin yüreği kanıyordu. En çokta Selinin
O gün Şevket kapıyı çarpıp gittikten sonra Selin bayılmıştı. Ancak 10 dk sonra ayılmıştı. O gece sabaha kadar ağladı.
Hiçbirimiz Şevket’in peşinden gitmedik. Hepimiz Seline inanıyorduk. Onun öyle bir şey yapmayacağına inanıyorduk. Tek kelime etmedi Selin. Sadece ağladı. Sonra kalkıp elini yüzünü yıkadı. Ve bizi yolladı. Ne yaptığını bilmiyoruz.
Her gün onun yanında olduk. Sadece boş bakıyordu. Sadece bakıyordu. Eğer yemek ye dersek yiyordu. Bazen yorgunluktan uyuyup kalıyordu. Aslında hiçbir şey yapmıyordu. Yerinden bile kıpırdamıyordu.
‘Yorgunum’ diyip uyuyordu.
Onun için hepimiz endişeliydik. Hepimiz üzgündük.
En çok da Başak o öyle çaresiz kalmaktan çok mutsuzdu.
Bazen Selin gülsün diye komik kavgalar ediyorduk. Sadece tebessümle bakıyordu bize.
Onun durumu zordu. Annesinden sonra sevgilisi onu bırakmıştı. Bırakmak değil bence onu en çok yıkan ona inanmamasıydı.
Şevkette kötüydü. Ama toparlanmaya başlıyordu. Birkaç hafta sonra Mert ve ben akşam onlarda otururken
‘Selin nerede?’ dedi.
İkimizde böyle bir şeyi beklemiyorduk. Ama ben kızgındım. O yüzden sadece
‘Onu unut Şevket. Zaten kızı yeterince üzdün’ demiştim.
O günden sonra Selinin adını ağzına almadı.
İkisi de hiç gülmüyordu. Selin çok mutsuzdu.
Uzun bir süre sonra her şey yavaş, yavaş düzelmeye doğru gitti. Kimse onları barıştırmayı düşünmedi.
Zaten kimse Selinin bir kere daha üzülmesini istemiyordu.
Her şey o kadar zordu ki onun için sanki küçük bir çocuk gibi kalmıştı.
Çok zayıftı.
Sabahtan akşama kadar her gün Selinin yanındaydık. Akşamları da Selin uyuduktan sonra ben ve Mert Şevketin yanına gidiyorduk.
Başak her zaman Selinin yanında kalıyordu. Bazen biz de gitmiyorduk Şevket’in yanına hepimiz koltukları birleştirip bir arada uyuyorduk.
‘Birbirimize kenetlenmek gibi zaten yapılacak başka bir şey yok’ demişti Selin.
Ama sonra düzelmeye başladı. Artık gülüyordu.
Eskisi gibi sürekli yemek diyordu. Eski Selin değildi. Ama deniyordu. Ve acı çekiyordu. Onun ne yaşadığını biliyordum. Ama ben sadece birini kaybetmiştim.
Ama aşkla bağlı olduğum birisi değil. Ablamdı.
Çok acı çekmiştim. Ama geçiyordu bir şekilde.
Olaydan bir ay sonra. Mert ve Başak evlerine duş almaya gitmişlerdi. Selinle ikimiz oturmuş pizza yiyorduk. Televizyon açıktı. Ama izlemiyorduk. Ben ona fıkra anlatıyordum.
Fıkrama uzun süre güldü. Ama sonra susup gözlerindeki hüzün geri geldi.
‘Kendine bu kadar eziyet etme’ dedim.
‘Efendim’ dedi.
‘Diyorum ki kendine bu kadar eziyet etme’ dedim.
‘Etmiyorum’ dedi.
‘Bak seninle bir oyun oynayalım tamam mı?’ dedim.
‘Ne oyunu lan’ dedi.
‘Sigarayı ne zaman bırakacaksın’ dedim.
‘Oyun bu mu? Ve asla’ dedi.
‘Hayır, sadece sordum’ dedim. Hiçbir şeyi umursamaz havasındaydı.
‘Oyun şu. Şimdi sen beni o olarak düşün ve bir kâğıda ona bir mektup yaz. Bende yaza cam’ dedim.
‘Selim. Lütfen bunu yapmak istemiyorum’ dedi.
‘Hayır, içini dök. Rahatlayacaksın’ dedim.
‘Tamam. Şuralarda bir defterle kalem olacaktı’ dedi kafasıyla sehpayı göstererek. O kadar dağınıktı ki uzun süre aradıktan sonra buldum. Ve ona verdim. Pizzalı parmaklarını yalayıp sırttı. Sonra yazmaya başladı.
Yazarken yüz ifadesi değişmeye başladı. Sonra yavaş, yavaş yaşlar döküldü gözlerinden. 10 dakika sonra sıkılmaya başladım. Eğlenerek.
‘Hadi ama’ dedim.
‘Dur burada sanat eseri yapıyoruz’ dedi.
Bir on beş dakika daha sonra kâğıdı bana uzattı. Eğilip gözlerinde ki yaşları sildim. Ona sarıldım.
‘Ben yanındayım’ dedim.
‘Teşekkürler’ diye fısıldadı.
‘Hadi oku. Ama yüksek sesle. Yazar olmalıyım ben!’ dedi. Güldük. Sonra yüksek sesle yazdıklarını okudum.
‘Seni sevmekti beni özgür kılan, o yüzden hala bu aşka tutunuyorum. Aslında, bende seni öldürecek başka bir sevdaya çarpmadığım için henüz, hala sana kanamakta gönlüm!
Sen yüreğimin bir türlü bulunmayan adresinde, çocukluğuma ait bir iz gibisin. O günlere ait bir koku, bir şarkı, bir ses gibi; sen geçmişim gibi, hiç koparamadığım bir yerimsin.
Seni sevdiğimi inkâr etmek, kendimden kaçmaktır. Nasıl becerir insan bunu? Nasıl saklanırsın kendinden? Kendini sobelemeden yaşamak mümkün mü? Mümkünmüş, sana bakınca anlıyorum! Sessiz, sözsüz, ıssız vurgunumsun benim. Hiç sabahı olmayan bir gece gibi, bir türlü okuyup bitiremediğim bir kitap gibi, başucumda tozlanarak duruyorsun.
Zaman geçtikçe daha iyi anlıyor insan kalbinin acısını ve senden kalan ne varsa, daha fazla vuruyor yüreğimi. Gelecek zamanlara ait düşlerim yok, zaten gerek yok! Nereye giderse bu şehrin suyu, ben de onunla akacağım.
Bugün henüz gelmemişti, dünlerde bir yerde sana ait hayallerim vardı; olmadı! Demek ummakla olmuyormuş; akışına bırakmalı!
Hayat insana neler getiriyor, değil mi? Kimin aklına gelirdi böyle savrulacağımız? Kimin dili varırdı, ayrılığı bizimle aynı cümle içinde kullanmaya? Şimdi ne basit söyleniyor, değil mi? Ayrıldılar! Ayrıldık! Evde ekmek bitmiş gibi, ayakkabın eskimiş gibi, dile öyle yavan bir sözcük oturuyor işte: Ayrıldık!
Aklım, kalbimin çektiklerinden ders alsın ki; bir daha aynı hataları yapmasın. Biraz çizik olsun yüreğim de, ne çıkar? Araba değilim ki, hasarsızlığım para etsin. Aksine, yaşadıkça lezzetlenirim.
Kalbim kırgın hala, sakın düzeltmeye çalışma, bırak öyle kalsın! Kendini onarmaya çalışan kalplerin daha çok kırıldığını bilirim. Savrulur rüzgâra kapılıp insan, gönül nereye konar belli olmaz. Sonra daha acı anıları kalır aklında geçmişin. Bırak kalbim kırık kalsın, kalsın ve hep hatırlasın!’
Onu ittirmek için kollarımı kaldırdım. Oda ellerini kaldırıp beni belimden kavradı. Kendine doğru çekti. Zorla dudaklarımı aralamaya çalışıyordu. Ellerimi kollarına koydum. İttirmeye çalıştım. Ama hala öpüyordu. Sonunda bütün gücümle ittirdim. Geri çekildi.
‘Bunu neden yapıyorsun bana?’ dedi.
‘Ben Şevket’i seviyorum. Bu dudaklara ondan başka kimse değemez’ dedim. Ve sinirle yürümeye başladım. Yolda bir taksi çevirip eve gittim.
Sinirle kendimi koltuğa attım.
Ne yapmıştım ben.
Evet, oraya giderken onun orada olacağını umarak gitmiştim.
Ben Şevket’i aldatmış mıydım?
Hayır.
Ben onu isteyerek öpmemiştim ki.
Yani Şevket bunu öğrenirse ne yapardım.
Keşke onunla hiç konuşmasaydım.
Keşke izin verseydim de Selim onu öldürseydi.
Ben eğer bunu Şevkete söylemezsem rahat edemezdim.
Ama söyleyemezdim.
Hayır. Hayır.
Bunu ona söylersem beni bırakırdı.
Buna dayanamazdım. Ben onsuz yaşayamazdım.
Hayır.
Buna dayanamazdım.
Ama eğer öğrenmezse.
Yani Selime anlatırsam o beni anlardı. Sonuçta ben onu isteyerek öpmedim.
O beni seviyorsa benim suçum ne?
Fatmagül’ün Suçu Ney’e döndüm ya.
Telefonum titredi.
Cebimden çıkartıp baktım Şevket arıyordu.
‘Aşkım’ dedim.
‘Bunu nasıl yaparsın Selin? Evinize geliyorum orada buluşuruz’ dedi.
Ve telefonu kapattı. Hayır. Nasıl öğrenirdi. Nerden?
Ben ne yapacaktım. Onu kaybedemezdim.
Hayır.
Karnıma kramplar girmeye başladı. Elimle ağzımı kapatıp lavaboya koştum. Kusmaya başladım.
Sinirlenince ya da gerilince kusardım zaten.
Ağlayarak salona gittim. Ve sonumun gelmesi için beklemeye başladım.
Sonra kapı çaldı. Koşarak açtım.
Selim. Şevket. Mert ve Başak gelmişti. İçeriye geçtiler Şevket suratıma bile bakmadan içeriye geçti. Başak gelip sarıldı.
‘Her şey yoluna girecek biz sana inanıyoruz’ dedi Başak.
Biz derken neyi kastetmişti.
Oturamayacak kadar huzursuzdum. Kalbim o kadar çok acıyordu ki. Karnım ağrıyordu. Sanki beni bıçaklıyorlardı. Bir defa değil. Bin defa. Acıyordu her yerim.
Kimse konuşmadı.
Sonunda Şevket cebinden telefonu çıkararak bana uzattı.
Bu sefer suratıma bakıyordu. Ama öfke ve nefretten başka hiçbir şey yoktu.
Bakışlarını görünce tekrar içim kalktı. Ve koşarak lavaboya gittim. Gene kustum. Bu gece nasıl olacaktı? Ölecektim herhalde. Rahatlardım belki.
İçeriye gittiğim de herkes suratıma bakıyordu.
Başak korku ve acıyla Mert ve Selim de öyle. Şevketin suratına bakamıyordum. Masanın üzerine koyduğu telefonu alıp fotoğrafa baktım.
Bu Cem’in beni öperken çekilmiş bir fotoğraftı. Göndereni bilmiyordum. Ama resim tam olarak şöyleydi.
Cemin elleri belimdeydi. Ve benim ellerim onu ittirmeden önce koyduğum yerde kollarındaydı. Gözlerim kapalıydı. Sanki gerçekten öpüşüyormuşuz gibi gözüküyordu.
Tamam, teknik olarak öyle ama ben isteyerek öpmemiştim.
‘Banan bu rezaleti açıkla. Yoksa ben kafayı yiyicem!’ dedi Şevket.
‘Yemin ederim. Ben istemedim. Zorla öptü’ dedim.
‘Gözlerin kapalı ellerinin durduğu yere bir bak. Ne zamandır beni kandırıyorsun’ dedi.
Şok olmuş biçim de geri sendeledim.
‘Kandırmak mı?’ diye sordum.
‘Evet’ dedi.
‘Sen aklını mı kaçırdın. Beni neyle suçluyorsun sen. Ben onu öpmedim. Beni sevdiğini söyledi. Ben kalkıp giderken kolumdan tutup zorla öptü beni. Ellerimi oraya onu ittirmek için koydum!’ diye bağırdım.
‘Beni her şeyle suçla ama bu rezaleti benim üzerime yıkıp sanki çok uzun zamandır yapıyormuşuz gibi imalarda bulunma bana Şevket. Kırıcı olmaya başlıyorsun’ dedim.
‘Ben bu resmi gördüğüm de aklım çıktı. Nasıl soğukkanlı olmamı beklersin. Beni aldattın mı?’ dedi.
‘Hayır. Sana kaç defa söylemem gerek hayır!’ diye bağırdım. Artık yerimde duramıyordum.
Kalbim her saniye daha fazla ağırlaşıyordu. Sanki üzerine kat, kat yük biniyordu. Karnım kasılıyordu. Kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Ağladığımı fark ettim.
Şevket eline bir vazo geçirip yere attı. Selim yerinden kalkıp önümde durdu.
‘Çekil!’ diyerek Selimi ittirdim. Gidip Şevketin önünde durdum.
‘Öldür beni. En azından şu an senin bana söylediğin sözlerin hiçbirini duymam. Hiç acı çekmem öldür. Lanet olsun öldür!’ diye bağırdım.
Ayaklarım tutmaz oldu. Kendimi yerde buldum. Ağlamaya devam ettim. Birisi bana gelip sarıldı. Gözyaşlarımın arasında Başak olduğunu anladım.
‘Ağlama’ dedi Başak.
Ona sarılarak ağlamaya devam ettim.
‘Sana inanmıyorum. Bitti artık Selin!’ dedi kapıyı çarparak gitti.
Gözlerim yukarıya doğru kaydı. Bayılmıştım.
(Selim)
Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Artık bizim takım diye bir şey yoktu. Herkes bir yere dağılmıştı. Herkes kırgındı. Herkesin yüreği kanıyordu. En çokta Selinin
O gün Şevket kapıyı çarpıp gittikten sonra Selin bayılmıştı. Ancak 10 dk sonra ayılmıştı. O gece sabaha kadar ağladı.
Hiçbirimiz Şevket’in peşinden gitmedik. Hepimiz Seline inanıyorduk. Onun öyle bir şey yapmayacağına inanıyorduk. Tek kelime etmedi Selin. Sadece ağladı. Sonra kalkıp elini yüzünü yıkadı. Ve bizi yolladı. Ne yaptığını bilmiyoruz.
Her gün onun yanında olduk. Sadece boş bakıyordu. Sadece bakıyordu. Eğer yemek ye dersek yiyordu. Bazen yorgunluktan uyuyup kalıyordu. Aslında hiçbir şey yapmıyordu. Yerinden bile kıpırdamıyordu.
‘Yorgunum’ diyip uyuyordu.
Onun için hepimiz endişeliydik. Hepimiz üzgündük.
En çok da Başak o öyle çaresiz kalmaktan çok mutsuzdu.
Bazen Selin gülsün diye komik kavgalar ediyorduk. Sadece tebessümle bakıyordu bize.
Onun durumu zordu. Annesinden sonra sevgilisi onu bırakmıştı. Bırakmak değil bence onu en çok yıkan ona inanmamasıydı.
Şevkette kötüydü. Ama toparlanmaya başlıyordu. Birkaç hafta sonra Mert ve ben akşam onlarda otururken
‘Selin nerede?’ dedi.
İkimizde böyle bir şeyi beklemiyorduk. Ama ben kızgındım. O yüzden sadece
‘Onu unut Şevket. Zaten kızı yeterince üzdün’ demiştim.
O günden sonra Selinin adını ağzına almadı.
İkisi de hiç gülmüyordu. Selin çok mutsuzdu.
Uzun bir süre sonra her şey yavaş, yavaş düzelmeye doğru gitti. Kimse onları barıştırmayı düşünmedi.
Zaten kimse Selinin bir kere daha üzülmesini istemiyordu.
Her şey o kadar zordu ki onun için sanki küçük bir çocuk gibi kalmıştı.
Çok zayıftı.
Sabahtan akşama kadar her gün Selinin yanındaydık. Akşamları da Selin uyuduktan sonra ben ve Mert Şevketin yanına gidiyorduk.
Başak her zaman Selinin yanında kalıyordu. Bazen biz de gitmiyorduk Şevket’in yanına hepimiz koltukları birleştirip bir arada uyuyorduk.
‘Birbirimize kenetlenmek gibi zaten yapılacak başka bir şey yok’ demişti Selin.
Ama sonra düzelmeye başladı. Artık gülüyordu.
Eskisi gibi sürekli yemek diyordu. Eski Selin değildi. Ama deniyordu. Ve acı çekiyordu. Onun ne yaşadığını biliyordum. Ama ben sadece birini kaybetmiştim.
Ama aşkla bağlı olduğum birisi değil. Ablamdı.
Çok acı çekmiştim. Ama geçiyordu bir şekilde.
Olaydan bir ay sonra. Mert ve Başak evlerine duş almaya gitmişlerdi. Selinle ikimiz oturmuş pizza yiyorduk. Televizyon açıktı. Ama izlemiyorduk. Ben ona fıkra anlatıyordum.
Fıkrama uzun süre güldü. Ama sonra susup gözlerindeki hüzün geri geldi.
‘Kendine bu kadar eziyet etme’ dedim.
‘Efendim’ dedi.
‘Diyorum ki kendine bu kadar eziyet etme’ dedim.
‘Etmiyorum’ dedi.
‘Bak seninle bir oyun oynayalım tamam mı?’ dedim.
‘Ne oyunu lan’ dedi.
‘Sigarayı ne zaman bırakacaksın’ dedim.
‘Oyun bu mu? Ve asla’ dedi.
‘Hayır, sadece sordum’ dedim. Hiçbir şeyi umursamaz havasındaydı.
‘Oyun şu. Şimdi sen beni o olarak düşün ve bir kâğıda ona bir mektup yaz. Bende yaza cam’ dedim.
‘Selim. Lütfen bunu yapmak istemiyorum’ dedi.
‘Hayır, içini dök. Rahatlayacaksın’ dedim.
‘Tamam. Şuralarda bir defterle kalem olacaktı’ dedi kafasıyla sehpayı göstererek. O kadar dağınıktı ki uzun süre aradıktan sonra buldum. Ve ona verdim. Pizzalı parmaklarını yalayıp sırttı. Sonra yazmaya başladı.
Yazarken yüz ifadesi değişmeye başladı. Sonra yavaş, yavaş yaşlar döküldü gözlerinden. 10 dakika sonra sıkılmaya başladım. Eğlenerek.
‘Hadi ama’ dedim.
‘Dur burada sanat eseri yapıyoruz’ dedi.
Bir on beş dakika daha sonra kâğıdı bana uzattı. Eğilip gözlerinde ki yaşları sildim. Ona sarıldım.
‘Ben yanındayım’ dedim.
‘Teşekkürler’ diye fısıldadı.
‘Hadi oku. Ama yüksek sesle. Yazar olmalıyım ben!’ dedi. Güldük. Sonra yüksek sesle yazdıklarını okudum.
‘Seni sevmekti beni özgür kılan, o yüzden hala bu aşka tutunuyorum. Aslında, bende seni öldürecek başka bir sevdaya çarpmadığım için henüz, hala sana kanamakta gönlüm!
Sen yüreğimin bir türlü bulunmayan adresinde, çocukluğuma ait bir iz gibisin. O günlere ait bir koku, bir şarkı, bir ses gibi; sen geçmişim gibi, hiç koparamadığım bir yerimsin.
Seni sevdiğimi inkâr etmek, kendimden kaçmaktır. Nasıl becerir insan bunu? Nasıl saklanırsın kendinden? Kendini sobelemeden yaşamak mümkün mü? Mümkünmüş, sana bakınca anlıyorum! Sessiz, sözsüz, ıssız vurgunumsun benim. Hiç sabahı olmayan bir gece gibi, bir türlü okuyup bitiremediğim bir kitap gibi, başucumda tozlanarak duruyorsun.
Zaman geçtikçe daha iyi anlıyor insan kalbinin acısını ve senden kalan ne varsa, daha fazla vuruyor yüreğimi. Gelecek zamanlara ait düşlerim yok, zaten gerek yok! Nereye giderse bu şehrin suyu, ben de onunla akacağım.
Bugün henüz gelmemişti, dünlerde bir yerde sana ait hayallerim vardı; olmadı! Demek ummakla olmuyormuş; akışına bırakmalı!
Hayat insana neler getiriyor, değil mi? Kimin aklına gelirdi böyle savrulacağımız? Kimin dili varırdı, ayrılığı bizimle aynı cümle içinde kullanmaya? Şimdi ne basit söyleniyor, değil mi? Ayrıldılar! Ayrıldık! Evde ekmek bitmiş gibi, ayakkabın eskimiş gibi, dile öyle yavan bir sözcük oturuyor işte: Ayrıldık!
Aklım, kalbimin çektiklerinden ders alsın ki; bir daha aynı hataları yapmasın. Biraz çizik olsun yüreğim de, ne çıkar? Araba değilim ki, hasarsızlığım para etsin. Aksine, yaşadıkça lezzetlenirim.
Kalbim kırgın hala, sakın düzeltmeye çalışma, bırak öyle kalsın! Kendini onarmaya çalışan kalplerin daha çok kırıldığını bilirim. Savrulur rüzgâra kapılıp insan, gönül nereye konar belli olmaz. Sonra daha acı anıları kalır aklında geçmişin. Bırak kalbim kırık kalsın, kalsın ve hep hatırlasın!’
ges_emine- Untamed
- Mesaj Sayısı : 641
Kayıt tarihi : 03/11/10
Yaş : 26
- Post n°385
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
vay vay vay
çok kötü oldu şevketle selinin ayrılması
Harikaydı özellikle mektup
çok kötü oldu şevketle selinin ayrılması
Harikaydı özellikle mektup
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°386
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
saol canım
sevndim beyenmene
sevndim beyenmene
Heath-Zo- Marked
- Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 22/01/11
Yaş : 30
- Post n°387
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
Vayy be mektuba bak umarım barışırlar..
asezgin- Marked
- Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 30/12/10
Yaş : 37
- Post n°388
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
selin ve şevket için çok üzüldüm ayrılacaktlarını tahmin etmiştim ama ne bileyim üzüldüm işte sevenleri fazla üzme lütfen yb için bizi çok fazla bekletme
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°389
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
Yeni bölümü yarın veya akşam veririm.
Artık finale az kaldı.
Yani yeni bir hikayeye başlayacağım ve bunun bitmesini istiyorum artık
Kötü bir son istiyorum ama Ece iyi yap diyor bilmiyorum.
Sitede ki bütün hikayeler kötü bitiyor
Artık finale az kaldı.
Yani yeni bir hikayeye başlayacağım ve bunun bitmesini istiyorum artık
Kötü bir son istiyorum ama Ece iyi yap diyor bilmiyorum.
Sitede ki bütün hikayeler kötü bitiyor
'supernatural'- Marked
- Mesaj Sayısı : 63
Kayıt tarihi : 04/09/10
Yaş : 93
- Post n°390
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
...
En son 'supernatural' tarafından Ptsi Mart 12, 2012 6:53 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°391
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
Yazmaya başladım az önce
irem1996- Marked
- Mesaj Sayısı : 26
Kayıt tarihi : 25/02/10
Yaş : 28
- Post n°392
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
wayyy bölümler çok güzeldi canım
Ah Şevket naptın yhaaaa
Gıcık Cem zaten hiç sevmemiştim onu
Mektup süperdi
Mutlu sonla bitsin hikaye
ellerine sağlık
yb istiorum
Ah Şevket naptın yhaaaa
Gıcık Cem zaten hiç sevmemiştim onu
Mektup süperdi
Mutlu sonla bitsin hikaye
ellerine sağlık
yb istiorum
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°393
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
kötü bitirmek istiyorum neysem bakarız
ges_emine- Untamed
- Mesaj Sayısı : 641
Kayıt tarihi : 03/11/10
Yaş : 26
- Post n°394
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
bence de kötü bitir
asezgin- Marked
- Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 30/12/10
Yaş : 37
- Post n°395
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
kötü bitmesin yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa ben üzülürm ama
ges_emine- Untamed
- Mesaj Sayısı : 641
Kayıt tarihi : 03/11/10
Yaş : 26
- Post n°396
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
o zaman zaten bir sonu olmaz
¤ тσяу ¤- Chosen
- Mesaj Sayısı : 463
Kayıt tarihi : 26/12/09
Yaş : 29
- Post n°397
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
hayır bitirmesn mutlu olsnlar yaa biz olamıyoruz onlar olsunlar nolurrrrrrrrrr :
ges_emine- Untamed
- Mesaj Sayısı : 641
Kayıt tarihi : 03/11/10
Yaş : 26
- Post n°398
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
hayır yaaaaa
tek iyi olan şey Selimin artık biri ile çıkması olsun
tek iyi olan şey Selimin artık biri ile çıkması olsun
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°399
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
Sadece masallar mutlu sonla biter.
Tabi ki kötü bitsin ki bitebilsin. Çünkü iyi şeylerin devamı vardır.
Zaten hayat iyi değil. Neden hikayede iyi bitsin ki.
Tabi ki kötü bitsin ki bitebilsin. Çünkü iyi şeylerin devamı vardır.
Zaten hayat iyi değil. Neden hikayede iyi bitsin ki.
Deadly- Moderatör
- Mesaj Sayısı : 3358
Kayıt tarihi : 05/02/10
Yaş : 26
- Post n°400
Geri: Kalbinin Sesini Dinle. Final.
Olabilir ancak şunu unutmamak lazım bebek;Masallar gerçek kötülüklerin, mutsuzlukların, umutsuzların,ağlamanın ve hayal kırıklığına uğramanın yok olduğu bir yerdir.Biz dünya'ya sınanmak için gönderildiğimiz bunları yaşıyoruz.Masallar gerçek değildir ancak masallardaki mutluluklar gerçektir Bu arada ybbb