xD Teşekkürler ( Geç Okuduğum ama Yinede okuduğum Bütün Bölümler için.. Hepsi Bir Başka harikaydıı.. )
+11
AhMeT&SeLiM-night
The_Vampire_Girl
durgun
damla
happy
DaDlu-KaÇıK
Brra.
Kiraz*
Jo_WinCHésTéR
İdio-Path
bescheuertt
15 posters
Siyah Melek 8.Bölüm
İdio-Path- Betrayed
- Mesaj Sayısı : 219
Kayıt tarihi : 02/08/10
Yaş : 28
- Post n°76
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
Nezamandan Beri siteye Giremiorumm.. Ve Okadr çokkk Bölüm Kaçırmışım kii... Hepsi Çok güzeldi.. Hikaye Başlardada çok güzeldi.. Ama şimdi İnanılmaz boyutlara ulaşmış..
xD Teşekkürler ( Geç Okuduğum ama Yinede okuduğum Bütün Bölümler için.. Hepsi Bir Başka harikaydıı.. )
xD Teşekkürler ( Geç Okuduğum ama Yinede okuduğum Bütün Bölümler için.. Hepsi Bir Başka harikaydıı.. )
bescheuertt- Marked
- Mesaj Sayısı : 104
Kayıt tarihi : 26/10/10
Yaş : 27
- Post n°77
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
Biraz kısa oldu üzgünüm :/
6.Bölüm part 2
Tam yatacakken kapı açıldı ve içeri Mert girdi. Tam önümde durdu. Yüzümü ellerinin arasına alıp alnımdan öptü ''Seni seviyorum... İyi geceler'' dedi ve odadan çıktı. Demek oda beni seviyordu. Bu itiraftan sonra bütün gece huzurlu ve rahat uyumuştum.
Her zamanki gibi saatin sesiyle uyandım. Saati elime alır alaz fırlattım. Gözlerimi ovarak yataktan kalktım. Mert odaya girdi. Saati görünce şaşırış gibi ‘‘Anlaşılan seni benim kaldırmam gerekiyor.’’ Yataktan kalkıp dolaba gittim ‘‘Neden erken kaldırdın?’’ Giyecek giysi arıyordum. ‘‘Hatırlıyor musun bilmiyorum ama okula gideceğiz’’ dedi. Nasıl unutmuştum. ‘‘Peki, okul kıyafeti serbest mi?’’ bir yandan giyecek bir şeyler arıyordum. ‘‘İstediğini giyebilirsin tatlım’’ dedi ve odadan çıktı. Az önce bana tatlım mı demişti. Hoşuma gitmişti fakat tatlım sözcüğü biraz sinir bozucuydu. Kot pantolon, askılı siyah bir tişört, üstüme siyah bir hırka giyindim. Dikkat çekmemek için dövmeyi gizlemeye çalışıyordum. Şifon yere gidip saçlarımı taradım. Gözlerim gerçekten çok güzeldi ve çok dikkat çekiyordu. Aslında dikkat çekmeyi sevmezdim fakat böyle bir göz rengim olunca umurumda olmuyordu. Banyoya gidip yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Aşağıya indiğimde Mert kahvaltıyı hazırlamıştı. Bana bakıp ‘‘Dövmen sana çok yakışıyor’’ dedi ve yanıma gelip üstümdeki hırkayı çıkardı. Omzumun üstünden başını uzatıp ‘‘O dövme senin bir parçan. Saklamaya çalışma. Sen osun, oda sen. Bunu unutma.’’ Diye fısıldadı Sesi tüylerimin diken, diken olmasına neden olmuştu. Masaya oturup yemek yemeye başladı. Yanına oturup biraz çekinerek de olsa bende yemek yedim. Asıl benim sinir olduğum bütün herkesin bana bakması olacaktı. Yemek bittikten sonra yukarı çıkıp tekrar dişlerimi fırçaladım. Soğuk olabileceğini düşünüp hırkayı da aldım. Dışarı çıktımızda yine her zaman birden bire ana merkeze gelmiştik. Sonunda dayanamayıp sordum ‘‘Bunu nasıl yapıyorsun? Yani nasıl birden şehre iniyorsun?’’ dedim. ‘‘Burası sihirli bir ortam, gitmek istediğin yeri düşünmen yeterli.’’ dedi. Bu dediği ilgimi çekmişti. Bir ara deneyecektim.
6.Bölüm part 2
Tam yatacakken kapı açıldı ve içeri Mert girdi. Tam önümde durdu. Yüzümü ellerinin arasına alıp alnımdan öptü ''Seni seviyorum... İyi geceler'' dedi ve odadan çıktı. Demek oda beni seviyordu. Bu itiraftan sonra bütün gece huzurlu ve rahat uyumuştum.
Her zamanki gibi saatin sesiyle uyandım. Saati elime alır alaz fırlattım. Gözlerimi ovarak yataktan kalktım. Mert odaya girdi. Saati görünce şaşırış gibi ‘‘Anlaşılan seni benim kaldırmam gerekiyor.’’ Yataktan kalkıp dolaba gittim ‘‘Neden erken kaldırdın?’’ Giyecek giysi arıyordum. ‘‘Hatırlıyor musun bilmiyorum ama okula gideceğiz’’ dedi. Nasıl unutmuştum. ‘‘Peki, okul kıyafeti serbest mi?’’ bir yandan giyecek bir şeyler arıyordum. ‘‘İstediğini giyebilirsin tatlım’’ dedi ve odadan çıktı. Az önce bana tatlım mı demişti. Hoşuma gitmişti fakat tatlım sözcüğü biraz sinir bozucuydu. Kot pantolon, askılı siyah bir tişört, üstüme siyah bir hırka giyindim. Dikkat çekmemek için dövmeyi gizlemeye çalışıyordum. Şifon yere gidip saçlarımı taradım. Gözlerim gerçekten çok güzeldi ve çok dikkat çekiyordu. Aslında dikkat çekmeyi sevmezdim fakat böyle bir göz rengim olunca umurumda olmuyordu. Banyoya gidip yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Aşağıya indiğimde Mert kahvaltıyı hazırlamıştı. Bana bakıp ‘‘Dövmen sana çok yakışıyor’’ dedi ve yanıma gelip üstümdeki hırkayı çıkardı. Omzumun üstünden başını uzatıp ‘‘O dövme senin bir parçan. Saklamaya çalışma. Sen osun, oda sen. Bunu unutma.’’ Diye fısıldadı Sesi tüylerimin diken, diken olmasına neden olmuştu. Masaya oturup yemek yemeye başladı. Yanına oturup biraz çekinerek de olsa bende yemek yedim. Asıl benim sinir olduğum bütün herkesin bana bakması olacaktı. Yemek bittikten sonra yukarı çıkıp tekrar dişlerimi fırçaladım. Soğuk olabileceğini düşünüp hırkayı da aldım. Dışarı çıktımızda yine her zaman birden bire ana merkeze gelmiştik. Sonunda dayanamayıp sordum ‘‘Bunu nasıl yapıyorsun? Yani nasıl birden şehre iniyorsun?’’ dedim. ‘‘Burası sihirli bir ortam, gitmek istediğin yeri düşünmen yeterli.’’ dedi. Bu dediği ilgimi çekmişti. Bir ara deneyecektim.
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°78
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
çok kısaaa .d
bescheuertt- Marked
- Mesaj Sayısı : 104
Kayıt tarihi : 26/10/10
Yaş : 27
- Post n°79
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
Brra. demiş ki:çok kısaaa .d
6.bölüm bitimi çünkü. sonra 7.ciy koyucam o yüzden mecbur :/
durgun- Marked
- Mesaj Sayısı : 69
Kayıt tarihi : 15/11/10
Yaş : 30
- Post n°80
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
arkadaşım hiç zaman kaybetmeden eklemişsin devamını...gerçektende çok sevindim yeni bölüme.olsun biraz kısa ama gayet güzel olmuş.devamını merakla bekliyorum.
bescheuertt- Marked
- Mesaj Sayısı : 104
Kayıt tarihi : 26/10/10
Yaş : 27
- Post n°81
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
7.İlk Gün
Okula geldiğimizde gece gördüğümden daha büyük olduğunu fark ettim. Okula girdiğimizde herkes dövmeme bakmaya başlamıştı. Gözlerimi görmemeleri için başı eğip yürümeye başlamıştım. ‘‘Hırkayı giysem olmaz mı?’’ dedim. ‘‘Çekinmene gerek yok ayrıca, kafanı kaldır.’’ Dedi. Başımı yavaşça kaldırdım. Birden bütün herkesin boynu tutulmuşta çeviremiyorlarmış gibi bir hal aldı. Mert yanıma dibime gelip ‘‘Çocukların boynunu rahat bıraksan diyorum’’ diye fısıldadı sırıtarak. Ne yani ben mi yapmıştım bunu. Birden şaşırıp kıpkırmızı olmuştum. Herkes boynunu ovuşturmaya başlamıştı. Hepsi birini arar gibi etrafına bakınıyordu. Beni fark etmemeleri için. Boynumu ovuşturup etrafıma bakınmaya başladım. Başımı sağa ve sola oynatıp bıraktım.
‘‘Güzel fikir.’’
‘‘Sağ ol’’
‘‘Ben ilk kattayım sende 3. kat. Seni sınıfına bırakmamı ister misin?’’
‘‘Evet, iyi olur.’’ Dedim. Mert tamam der gibi başını salladı. Üçüncü kata çıktığımızda sağa dönüp üzerinde ‘‘R’’ yazan bir sınıfın önünde durdu. ‘‘İşte senin sınıfın, iyi dersler. Seni seviyorum’’ deyip alnımdan öptü ve gitti. Bu sözü daha çok duyacağıma emindim. Sınıfa girdiğimde Meltemin yanına gittiğimizde olduğu gibi minderlerle kaplıydı. Duvar kenarına geçip dövmemi kapatacak şekilde yaslandım. Sınıfta birkaç kız vardı. Yerde halıfleks seriliydi. Ayakkabıların çıkartılıp çıkartılmadığını anlamak için kızların ayağına baktım. Hepsinin ayağında ayakkabı vardı. Zaten çıkartılsaydı Mert söylerdi. İçeri saçlarını dikmiş lacivert göz renginde bir çocuk girdi. Kızlardan biri koşarak çocuğun yanına gitti. Kızın saçları sarıydı. Gözleri ise kıpkırmızıydı ve çok güzel gözüküyordu. İkisi de birbirine deli gibi bakıyordu. Her hallerinden birbirlerine deli gibi âşık oldukları belli oluyordu. Gözlerimi görmemeleri için başımı öne eğdim. Yan gözle onlara bakmaya başladım. Kız çocuğun elini tutup oturduğu yere götürdü. Kız duvar kenarına oturdu, çocukta yanına oturdu. Çocuk kızı kollarının arasına alıp sardı, kız başını göğsüne yaslayıp gözlerini kapadı. Bende duvara iyice yaslanıp yerleştim. Sınıf yavaş, yavaş gelmeye başlamıştı. Yanımdaki mindere kimse oturmamıştı ki ben buna sevinmiştim. İçeri genç bir bayan girdi. Saçları omzuna kadar geliyordu, karamel rengindeydiler. Gözleri turuncuydu. ‘‘Bugün gücünüzü istem dışı kullanmamayı öğreneceğiz.’’ Dedi. Bir çocuk ‘‘Ben biliyorum hocam ben bildikten sonra öğretmenize gerek yok.’’ dedi. Saçları kısa ve dikiliydi. Gözleri ise Cam rengine yakın bir tonda yeşildi. Çokta ukala bir çocuktu. Kendini ne sanıyordu bu. Mert buradaki kişilerin kişiliklerinin böyle olmadığını söylemişti fakat bu çocuk Mert’in anlattığının tam zıttı idi. Çocuk tahtaya kalktı. Ne ukala bir çocuktu. Hoca ‘‘Samet yerine oturur musun lütfen.’’ Dedi. Samet 1 dakika der gibi elini kaldırdı. Ne sinir bir çocuktu böyle. Başında aşağı şimşek çakmasını ne çok isterdim. Birden ışıklar yandı ve başından aşağıya şimşekler çaktı. Çocuk öfkelenmiş gibi sarı saçlı kıza baktı. Kız ellerini havaya kaldırarak ‘‘Ben yapmadım hocam’’ dedi. Demek ki onun yeteneğini şimşeklerle ilgiliydi. Ben olduğum yerde ufacık hale gelerek duvara iyice yaslandım. Hoca ‘‘Kim yaptı bunu.’’ Dedi. Yapmayın ama hak etmişti. Elimi hafifçe kaldırıp ‘‘Sanırım ben yaptım’’ dedim. Sesim o karda kısık çıkmıştı ki ben bile zor duymuştum. ‘‘Demek senin yeteneğinde elektrikle ilgili’’ dedi. ‘‘Hayır, ben…’’ gerisi söyleyememiştim. Hoca gözlerimi yeni fark etmiş gibi gözlerimin içine bakarak ‘‘Özel birisin nerede oturuyorsun.’’ Dedi. ‘‘Siyah gece’’ dedim. Samet “Sallıyor. Orada herkes oturmaz. Benim gibi özel şahıslar oturabilir.’’ Dedi. Harika aynı yerde oturuyordum. Sanırım ölmesi fazla sürmeyecek idi. Burada birini öldürmenin cezası çok ağırımıdır acaba. Kestane renk saçları olan bir kız ayağa kalkıp ‘‘Sen kendini çok önemli sanıyorsun fakat daha kendini sevdirmeyi bile beceremiyorsun. Ve ayrıca sana bir dost tavsiyesi siyah melekle uğraşmamalısın az önce neler olduğunu gördün. Hiç böyle bir şimşek görmediğine iddiasına bile girerim. Az önce seni öldürmediği için şanslısın. Burada birini öldürmenin cezası sürgündür fakat öldüreceğin kişi sen isen ödül verilir.’’ Dedi. Biraz daha dikkatli bakınca kızın Samet’e Samet’in ise kıza âşık olduğunu fark ettim. Kız çok haklıydı, böyle birini öldürmenin ödülü ne kadar büyük olurdu acaba? Kızın gözleri türkuaz idi ve bir ışık gibi parlıyordu adeta. Hoca ‘‘Siyah melek he ilginç, Her neyse oturun yerinize. Burçak sende’’ dedi. Burçak ve Samet yerlerine oturdu. Şimdide telapati kurabilen biri bütün sınıfa siyah melek olduğumu söylemişti. Dersin sonuna kadar duvara yapışmış bir şekilde hocayı dinlemiştim. Samet zil çalınca yanıma gelip tam tepemde dikildi.
Okula geldiğimizde gece gördüğümden daha büyük olduğunu fark ettim. Okula girdiğimizde herkes dövmeme bakmaya başlamıştı. Gözlerimi görmemeleri için başı eğip yürümeye başlamıştım. ‘‘Hırkayı giysem olmaz mı?’’ dedim. ‘‘Çekinmene gerek yok ayrıca, kafanı kaldır.’’ Dedi. Başımı yavaşça kaldırdım. Birden bütün herkesin boynu tutulmuşta çeviremiyorlarmış gibi bir hal aldı. Mert yanıma dibime gelip ‘‘Çocukların boynunu rahat bıraksan diyorum’’ diye fısıldadı sırıtarak. Ne yani ben mi yapmıştım bunu. Birden şaşırıp kıpkırmızı olmuştum. Herkes boynunu ovuşturmaya başlamıştı. Hepsi birini arar gibi etrafına bakınıyordu. Beni fark etmemeleri için. Boynumu ovuşturup etrafıma bakınmaya başladım. Başımı sağa ve sola oynatıp bıraktım.
‘‘Güzel fikir.’’
‘‘Sağ ol’’
‘‘Ben ilk kattayım sende 3. kat. Seni sınıfına bırakmamı ister misin?’’
‘‘Evet, iyi olur.’’ Dedim. Mert tamam der gibi başını salladı. Üçüncü kata çıktığımızda sağa dönüp üzerinde ‘‘R’’ yazan bir sınıfın önünde durdu. ‘‘İşte senin sınıfın, iyi dersler. Seni seviyorum’’ deyip alnımdan öptü ve gitti. Bu sözü daha çok duyacağıma emindim. Sınıfa girdiğimde Meltemin yanına gittiğimizde olduğu gibi minderlerle kaplıydı. Duvar kenarına geçip dövmemi kapatacak şekilde yaslandım. Sınıfta birkaç kız vardı. Yerde halıfleks seriliydi. Ayakkabıların çıkartılıp çıkartılmadığını anlamak için kızların ayağına baktım. Hepsinin ayağında ayakkabı vardı. Zaten çıkartılsaydı Mert söylerdi. İçeri saçlarını dikmiş lacivert göz renginde bir çocuk girdi. Kızlardan biri koşarak çocuğun yanına gitti. Kızın saçları sarıydı. Gözleri ise kıpkırmızıydı ve çok güzel gözüküyordu. İkisi de birbirine deli gibi bakıyordu. Her hallerinden birbirlerine deli gibi âşık oldukları belli oluyordu. Gözlerimi görmemeleri için başımı öne eğdim. Yan gözle onlara bakmaya başladım. Kız çocuğun elini tutup oturduğu yere götürdü. Kız duvar kenarına oturdu, çocukta yanına oturdu. Çocuk kızı kollarının arasına alıp sardı, kız başını göğsüne yaslayıp gözlerini kapadı. Bende duvara iyice yaslanıp yerleştim. Sınıf yavaş, yavaş gelmeye başlamıştı. Yanımdaki mindere kimse oturmamıştı ki ben buna sevinmiştim. İçeri genç bir bayan girdi. Saçları omzuna kadar geliyordu, karamel rengindeydiler. Gözleri turuncuydu. ‘‘Bugün gücünüzü istem dışı kullanmamayı öğreneceğiz.’’ Dedi. Bir çocuk ‘‘Ben biliyorum hocam ben bildikten sonra öğretmenize gerek yok.’’ dedi. Saçları kısa ve dikiliydi. Gözleri ise Cam rengine yakın bir tonda yeşildi. Çokta ukala bir çocuktu. Kendini ne sanıyordu bu. Mert buradaki kişilerin kişiliklerinin böyle olmadığını söylemişti fakat bu çocuk Mert’in anlattığının tam zıttı idi. Çocuk tahtaya kalktı. Ne ukala bir çocuktu. Hoca ‘‘Samet yerine oturur musun lütfen.’’ Dedi. Samet 1 dakika der gibi elini kaldırdı. Ne sinir bir çocuktu böyle. Başında aşağı şimşek çakmasını ne çok isterdim. Birden ışıklar yandı ve başından aşağıya şimşekler çaktı. Çocuk öfkelenmiş gibi sarı saçlı kıza baktı. Kız ellerini havaya kaldırarak ‘‘Ben yapmadım hocam’’ dedi. Demek ki onun yeteneğini şimşeklerle ilgiliydi. Ben olduğum yerde ufacık hale gelerek duvara iyice yaslandım. Hoca ‘‘Kim yaptı bunu.’’ Dedi. Yapmayın ama hak etmişti. Elimi hafifçe kaldırıp ‘‘Sanırım ben yaptım’’ dedim. Sesim o karda kısık çıkmıştı ki ben bile zor duymuştum. ‘‘Demek senin yeteneğinde elektrikle ilgili’’ dedi. ‘‘Hayır, ben…’’ gerisi söyleyememiştim. Hoca gözlerimi yeni fark etmiş gibi gözlerimin içine bakarak ‘‘Özel birisin nerede oturuyorsun.’’ Dedi. ‘‘Siyah gece’’ dedim. Samet “Sallıyor. Orada herkes oturmaz. Benim gibi özel şahıslar oturabilir.’’ Dedi. Harika aynı yerde oturuyordum. Sanırım ölmesi fazla sürmeyecek idi. Burada birini öldürmenin cezası çok ağırımıdır acaba. Kestane renk saçları olan bir kız ayağa kalkıp ‘‘Sen kendini çok önemli sanıyorsun fakat daha kendini sevdirmeyi bile beceremiyorsun. Ve ayrıca sana bir dost tavsiyesi siyah melekle uğraşmamalısın az önce neler olduğunu gördün. Hiç böyle bir şimşek görmediğine iddiasına bile girerim. Az önce seni öldürmediği için şanslısın. Burada birini öldürmenin cezası sürgündür fakat öldüreceğin kişi sen isen ödül verilir.’’ Dedi. Biraz daha dikkatli bakınca kızın Samet’e Samet’in ise kıza âşık olduğunu fark ettim. Kız çok haklıydı, böyle birini öldürmenin ödülü ne kadar büyük olurdu acaba? Kızın gözleri türkuaz idi ve bir ışık gibi parlıyordu adeta. Hoca ‘‘Siyah melek he ilginç, Her neyse oturun yerinize. Burçak sende’’ dedi. Burçak ve Samet yerlerine oturdu. Şimdide telapati kurabilen biri bütün sınıfa siyah melek olduğumu söylemişti. Dersin sonuna kadar duvara yapışmış bir şekilde hocayı dinlemiştim. Samet zil çalınca yanıma gelip tam tepemde dikildi.
DaDlu-KaÇıK- Untamed
- Mesaj Sayısı : 764
Kayıt tarihi : 12/05/10
Yaş : 94
- Post n°82
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
vhay...süper...biri şu sameti dövsün yha...
İdio-Path- Betrayed
- Mesaj Sayısı : 219
Kayıt tarihi : 02/08/10
Yaş : 28
- Post n°83
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
Harikaaa... Harikaaa.. Diyecek Söz yok.. xD Bu bölümü Pc nin başında nasıl bi yüz ifadesiyle okuduğumu görsen Güleceğine bahse girerim.. Nese Şekilden şekile girdim.. Süper Yazıosun Çok zevkli Bi hikaye.. Yazarınında Zevkli biri olduğunu ortaya çıkarıo.. Teşekkürler Bu bölüm için..
asezgin- Marked
- Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 30/12/10
Yaş : 37
- Post n°84
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
çok güzel bir hikaye canım süpersin yb bekliyoruzzzzzzzzzzzz
Brra.- Untamed
- Mesaj Sayısı : 520
Kayıt tarihi : 16/10/10
Yaş : 28
- Post n°85
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
ybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybybyb
juvijuvi- Untamed
- Mesaj Sayısı : 743
Kayıt tarihi : 29/03/10
Yaş : 26
- Post n°86
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
vaaay çok güzel bölümler canım
devamını bekliyorum ve ayrıca samete gıcık oldum xD
devamını bekliyorum ve ayrıca samete gıcık oldum xD
durgun- Marked
- Mesaj Sayısı : 69
Kayıt tarihi : 15/11/10
Yaş : 30
- Post n°87
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
samete sinir oldum.harika yazmışsın devamını merakla bekliyorum.
bescheuertt- Marked
- Mesaj Sayısı : 104
Kayıt tarihi : 26/10/10
Yaş : 27
- Post n°88
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
7.bölüm part 2
Samet zil çalınca yanıma gelip tam tepemde dikildi. Ukala bir tavırla ‘‘Siyah melekmiş madem öylesin hani dövmen göstersene.’’ Dedi. O anda sinirimden patlamamak için deli olmuştum. Burçak yanıma gelip ‘‘Selam ben Burçak, Sen o ukalayı aldırma. Dövmeni göster de mors olsun.’’ Dedi. Doğrusu bunu yapmak istemiştim fakat gösteriş yapmak istemiyordum. Sarı saçlı kız yanıma geldi, arkasından saçlarını dikmiş olan çocuk (Sevgilisi) geldi. Sarışın kız gülümseyerek ‘‘Merhaba Ben Gizem.‘‘ Yanında ki çocuk ‘‘Bende Emre’’ Dedi. Biraz çekinerek de olsa ‘‘Bende Gökçe… Gökçe Su.’’ Dedim. Emre ve Gizem aynı anda ‘‘Memnun oldum’’ dediler, sonrada birbirlerine bakıp gülümsediler. Burçak ‘‘Bende memnun oldum’’ dedi. ‘‘Bende’’ dedim fakat sesim çok kısık çıkmıştı. Mert kapının önünde durup ‘‘Bakıyorum birileri yeni hayatına alışmaya başlıyor’’ dedi gülümseyerek. Sesi çok hoşuma gitmişti. Burçak ve Gizem dışında sınıfta ki bütün kızlar derin bir iç çekmişlerdi. Sinirden deli olmuştum. Kızlarla bir şey yapmamak için kendi yumruklarımı sıkıyordum. Birden önümde toplanan herkes korkuyla geriye çekildi. Burçak ‘‘Sakin olmalısın’’ dedi. Bütün herkesin gözü yumruklarımdaydı. Sadece yumruklarımı sıkmıştım neden bu kadar büyültmüşlerdi ki. Yumruklarıma baktığımda yumruğumun etrafının elektriklerle kaplı olduğunu fark ettim. Bu iş gittikçe garipleşmeye başlıyordu. Mert yanıma gelip beni ayağa kaldırdı. Dışarı çıkarıp kapının arkasına götürdü. Omuzlarımdan tutup ‘‘Sinirlenmene gerek yok. Onlar yalnızca bakabilirler. Ben seninim. Bunu sakın unutma’’ dedi ve dudağıma bir öpücük kondurdu. Yumruklarımı gevşettim. Elimdeki kalan son elektrik parçası da yok oldu. ‘‘İş de böyle rahatla.’’ dedi. Sizce de biraz garip değil mi. Hayattan bıkmış ölümün zerresine kadar gelmiş, başkalarını geçtim kendine bile değer vermeyen biriyken, şimdi yabancı bir gezegende özel olarak seçilmiş, milyonlarca kişinin arasından en güçlü benim olmam. Bir şans, tesadüf ya da olasılıktan çok daha farklı bir şeydi. Bu benim kaderimdi. Fakat neden bu kader bana verilmişti? Sanırım bazen sahip olduğumuz şeylerin nedenini düşünmemeliyiz. Çünkü bu hayatta aradığımız soruların cevabını bulamayacağımız şeylerde var. Öyleyse hayat aslında hiçbir zaman sorularımızın gerçek cevabını vermemiştir. Zaman ise hayatın bir parçası olmuş ve sonsuza dek sürmesi için ona yardım eden bir kader dostu olmuştu. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi sıkıca kapattım. Eğer istediğim her şeyi yapabiliyorsam içerdekilerin sesini de duyabilirdim. Konsantre olmaya çalıştım. Sadece sınıftakileri düşünmeye çalıştım. Başımı arkaya dayadım ve ciğerlerimin alabileceği kadar oksijeni içime çektim. Burçak “Gerçekten çok şanslı. Fakat az önceki şeyleri gördükten sonra biraz korktum doğrusu.” Samet “Ah yapma tatlım tamda adamından korkmuşsun, ben seni korurum korkmana gerek yok” dedi alaycı bir sesle. Burçak “Kapat çeneni seni sersem.” Samet ciddi bir ses tonuyla “Ah bebeğim seni sevdiğimi biliyorsun fakat ne yaparsın işte ben böyleyim. Sen benim ol inan bana değişirdim…”
“Bunu yapmayacağımı biliyorsun, ısrar etmeyi kes artık.”
“Hah. Beni istediğini sende biliyorsun. Yalnızca bir defa ‘evet’ desen. Şu anda duyduğum kalp atışların bana ait olsa.”
“Lütfen artık sus Samet.” Emre araya girerek “Samet kızı rahatsız etmeyi bırak.” Dedi. Samet sinirli bir şekilde “Sen karışma kapat çeneni ve kendi işine bak.” Dedi. Gizem “Hey. Ona böyle davranamazsın.” Ve birden beynim benden kopup bir tüy gibi havalanarak sınıfa doğru ilerledi. Şimdi seslerden öte aynı zamanda görüntülerde vardı. Samet benim oturduğum duvar köşesinde oturmuştu. Tepesinde Gizem durmuş ona öfkeli bir şekilde bakıyordu. Burçak “İşte bu davranışların yüzünden seninle birlikte değilim.” Burçak çok sinirlenmişe benziyordu. Bu Samet ne kadar uyuz biriydi böyle. Samet “Pekâlâ, eğer düzgün davranırsam benimle olur musun?” Burçak “Sen önce bir düzgün davran da.” Samet “Tamam bebeğim kızma hemen. Şey… Özür dilerim… Emre” diye geveledi ağzında. Biraz daha ileriye gitmeyi denedim. Sınıftan dışarı çıkmayı. Beynim yine benden uzaklaştı ve bahçedeki iki çiftin yanına doğru uçtu. Kız duvarına yaslanmıştı. Çocuk ise elini duvara dayamıştı. Kız elini çocuğun göğsüne yerleştirdi. Kızın ne yaptığını hisse biliyordum. Kız ateş elementini hareket ettirebiliyordu ve çocuğun vücuduna ısı yolluyordu. Çocuk başını arkaya attı, bu hoşuna gitmişe benziyordu. Beynim iyice uzaklaşarak şehre uçtu. Her yer kalabalıktı. Tüm insanların yüzünde mutlu bir gülümseme vardı. Beynim tekrar bulunduğum yere geri çekildi. Gözlerimi yavaşça açtım. Havada uçuyordum. Yavaşça aşağıya inerek parmaklarımın üstünde durdum. Yere tam bastım ve gözlerimi ovuşturdum. Mert karşımda durmuş bana bakıyordu. Etrafıma bakındım. Burçak, Gizem, Emre ve Samet arkamda durmuş suratlar şaşkınlıkla donakalmışlardı. Üstüme toz gelmiş gibi üstümü sirkeledim. Daha sonra Burçakların olduğu tarafa dönerek “Şey… Sanırım yine tuhaf bir şey yaptım” dedim tek kaşımı kaldırarak. Burçak birden “Aman tanrım bu harikaydı” diye çığlık attı. Benim dışımda herkes korkudan sıçramıştı. “Bu sefer ne yaptım?” diye sordum. Emre sırıtarak “Daha ne yapabilirdin ki ışık saçarak havada uçuyordun.” Dedi. Işık saçarak havada mı uçuyordum? “Nasıl yani?” Burçak heyecandan nefes nefeseydi “Özellikle o siyah ejderha süperdi.” Dedi. Neler olduğunu bir türlü anlayamamıştım. Mert yanıma geldi ve gülümseyerek “Az önce dönüşümünün ikinci aşamasını tamamladın. Sen havada uçarken etrafında siyah dumandan bir ejderha dans ediyordu. Buda kutsal varlığını kazanmış olduğunu gösteriyor. Ejderha senin içinde bir yerlerde, senin ihtiyacın olduğu her zaman sana yardım edecektir. O senin bir benliğin. Etrafında ışık saçman ise ikinci evrenin tamamlandığını gösteriyordu.” Dedi. Bu iş kesinlikle İyice tuhaflaşıyordu. Özel yeteneğimi ne zaman kullansam, bir süre sonra başım ağrımaya başlıyordu. Elimle hafifçe başımı ovuşturdum. Demek ki konsantre olduğum zaman yeteneğimi kullanabiliyordum. Eğer yeteneğim sınırsız ise, bir insanı dört bin parçaya bile bölebilirdim. Karşıya baktığımda öğretmen karşımda durmuş bana bakıyordu. Hafifçe gülümseyerek başıyla sınıfı gösterdi. Yavaş adımlarla sınıf girdim ve en köşe yerimi aldım. Ömür boyu yaşayacaksam eğer, edineceğim tecrübelerde bir sonraki hatamı örtmesi gerekirdi. İnsanlara sıcak yaklaşmam ve onlarla çabuk iletişim kurmam gerekecekti fakat daha önce bir insanla hiç yakınlaşmayı denememiştim ki. Beynimde bir ses yankılandı "Unutma güç içinde, sadece iste" ses aynen erkek sesi gibiydi, güçlü, şefkatli ve bir o kadarda merhamet doluydu. Ses bana huzur vermişti. Sırtımı duvara yasladım ve yüzümü hocaya döndüm. Hoca eliyle beni çağırdı. Oturduğum yerden kalktım ve hocanın yanına gittim. Kulağıma doğru eğildi ve “Aşağıya in ve görevlinin dediklerini yap.” diye fısıldadı. Tamam der gibi başımı salladım ve koşar adımlarla aşşağıya indir. O anda öylece kala kalmıştım. Önümde Kocaman bir ayı duruyordu. Kesinlikle kafayı yemiştim. Şehrin ortasında bir ayı mı? Birden üstüme atladı. Onu geriye itmeye çalıştım fakat üstüme düşmüştü. Pençesini kaldırdı ve üstüme doğru hızla savurdu. ‘Güç içinde’ dedi yine o ses. Konsantre olmaya çalıştım fakat ayı üstümdeyken yapamıyordum. Ayının pençesi boğazımı sıyırark geçti. Bir inleme sesi duydum. Kafamı çevirip bakmayı denedim fakat yapamıyordum. Biraz düşününce o sesin bana ait olduğunu fark ettim. Boynumdan aşşağıya akan sıcak bir şey hissettim. Zorda olsa elimle boynuma dokundum. “Kan” diye fısıldadım. Ayı birden yok oldu. Hoca tepemde durmuş bana bakıyordu. “Üzülme bir dahaki sefere sınavı geçersin.” Sınavmı? Bir sınav içinmi hayatımı tehlikeye atmıştım. Lanet olsun. Hoca elini uzattı ve beni kaldırdı. Elimi tekrar boynuma götürdüm. Yara veya kan yoktu. “Onlar sadece bir halisilasyondan ibaretti.” Bu saçmalık nerden çıkmıştı böyle. Orada korkudan ölebilrdim. Hoca güldü ve “sınıfa” dedi. Koşar adımlarla sınıfa girdim. Gizem yanıma geldi “Dert etme halledersin. Bize gore çok cesurdun.” Gülümseyerek baktım. O kadar mutlu ve huzurlu gözüküyordu ki. Gözlerinin içi parlıyordu. Emre geldi ve elini Gizemin omzuna koydu. Zil çalmış olmalıydı. Mert “hey” diye bağırdı. Arkamı dönüp ona baktım. Kapıya dayanmış ellerini birbirine bağlamış sırıtarak bana bakıyordu. “ilk sınavınız kötü geçmiş küçük bayan.” Yüzümü buruşturup ona baktım. Bir kahkaha attı. Onun gülüşünü görünce bende gülümsedim. Burçak gülümseyerek “Hey! sınavın kötü geçmiş fakat çok soğuk kanlıymıyşsın.” Dedi. “Belki” dedim sırıtarak. Bu insanlara güveniyordum. Bir sebebi yoktu fakat güveniyordum. Mert “Ayı olayı saçmaydı, belki daha farklı bir şey çıkabilirdi karşına. O gördüğün sadeec başlangıç ve gerçek bile değil. Gerçek savaşıcaklarının yanında çocuk oyuncağı kalıcak.” Dedi. Gerçek savaşıcaklarım? Çocuk oyuncakları?
“Nasıl yani?”
“Basbaya işte. Özel yeteneği olan kötüler, vampirler.”
“Vampir derken.”
“Burası dünya değil.”
“Evet, ama….”
“Aması yok tatlım.”
“Burada sadece iyilerin olduğunu söylemiştin.”
“Yalnızca bir kesimi. Diğer kesim kötülere aittir. Kötülüğü seçenlere.”
“Yalnızca vampirmi?”
“Vampirler, ejderhalar, buraya gelip içini kötülük bürüp otarafa geçenlerve daha birsürü.”
“Ve bana bunu yeni söylüyorsun?”
“Kızma.” Dedi sırıtarak. Bende sırıtarak başımı iki yana salladım. Elimi boş ver gibi yapıp kapıdan çıktım. Hala gülüyordum. Önümdeki çocuğa çarpmamak için son anda durdum. Kafamı kaldırıp ona baktım. Gözleri ve saçları siyahtı. “Pardon” dedim ve yoluma devam etmek için sağa adım attım fakat oda benimle sağa adım attı. Sola doğru ,ilerlediğimde oda sola yürüdü. Gülümseyerek “Özür dilerim.” Dedi. Elini uzattı “Merhaba, ben Buğra. Sende Su’sun diğmi. Okulun yeni meleği” Dedi. “Şeyy… eve… evet” dedim. “Memnun oldum” dedi. “Bende” dedim. Karşıdan Yağkut elini kaldırdı “Hey! Selam.” Diye bağırdı.
Samet zil çalınca yanıma gelip tam tepemde dikildi. Ukala bir tavırla ‘‘Siyah melekmiş madem öylesin hani dövmen göstersene.’’ Dedi. O anda sinirimden patlamamak için deli olmuştum. Burçak yanıma gelip ‘‘Selam ben Burçak, Sen o ukalayı aldırma. Dövmeni göster de mors olsun.’’ Dedi. Doğrusu bunu yapmak istemiştim fakat gösteriş yapmak istemiyordum. Sarı saçlı kız yanıma geldi, arkasından saçlarını dikmiş olan çocuk (Sevgilisi) geldi. Sarışın kız gülümseyerek ‘‘Merhaba Ben Gizem.‘‘ Yanında ki çocuk ‘‘Bende Emre’’ Dedi. Biraz çekinerek de olsa ‘‘Bende Gökçe… Gökçe Su.’’ Dedim. Emre ve Gizem aynı anda ‘‘Memnun oldum’’ dediler, sonrada birbirlerine bakıp gülümsediler. Burçak ‘‘Bende memnun oldum’’ dedi. ‘‘Bende’’ dedim fakat sesim çok kısık çıkmıştı. Mert kapının önünde durup ‘‘Bakıyorum birileri yeni hayatına alışmaya başlıyor’’ dedi gülümseyerek. Sesi çok hoşuma gitmişti. Burçak ve Gizem dışında sınıfta ki bütün kızlar derin bir iç çekmişlerdi. Sinirden deli olmuştum. Kızlarla bir şey yapmamak için kendi yumruklarımı sıkıyordum. Birden önümde toplanan herkes korkuyla geriye çekildi. Burçak ‘‘Sakin olmalısın’’ dedi. Bütün herkesin gözü yumruklarımdaydı. Sadece yumruklarımı sıkmıştım neden bu kadar büyültmüşlerdi ki. Yumruklarıma baktığımda yumruğumun etrafının elektriklerle kaplı olduğunu fark ettim. Bu iş gittikçe garipleşmeye başlıyordu. Mert yanıma gelip beni ayağa kaldırdı. Dışarı çıkarıp kapının arkasına götürdü. Omuzlarımdan tutup ‘‘Sinirlenmene gerek yok. Onlar yalnızca bakabilirler. Ben seninim. Bunu sakın unutma’’ dedi ve dudağıma bir öpücük kondurdu. Yumruklarımı gevşettim. Elimdeki kalan son elektrik parçası da yok oldu. ‘‘İş de böyle rahatla.’’ dedi. Sizce de biraz garip değil mi. Hayattan bıkmış ölümün zerresine kadar gelmiş, başkalarını geçtim kendine bile değer vermeyen biriyken, şimdi yabancı bir gezegende özel olarak seçilmiş, milyonlarca kişinin arasından en güçlü benim olmam. Bir şans, tesadüf ya da olasılıktan çok daha farklı bir şeydi. Bu benim kaderimdi. Fakat neden bu kader bana verilmişti? Sanırım bazen sahip olduğumuz şeylerin nedenini düşünmemeliyiz. Çünkü bu hayatta aradığımız soruların cevabını bulamayacağımız şeylerde var. Öyleyse hayat aslında hiçbir zaman sorularımızın gerçek cevabını vermemiştir. Zaman ise hayatın bir parçası olmuş ve sonsuza dek sürmesi için ona yardım eden bir kader dostu olmuştu. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi sıkıca kapattım. Eğer istediğim her şeyi yapabiliyorsam içerdekilerin sesini de duyabilirdim. Konsantre olmaya çalıştım. Sadece sınıftakileri düşünmeye çalıştım. Başımı arkaya dayadım ve ciğerlerimin alabileceği kadar oksijeni içime çektim. Burçak “Gerçekten çok şanslı. Fakat az önceki şeyleri gördükten sonra biraz korktum doğrusu.” Samet “Ah yapma tatlım tamda adamından korkmuşsun, ben seni korurum korkmana gerek yok” dedi alaycı bir sesle. Burçak “Kapat çeneni seni sersem.” Samet ciddi bir ses tonuyla “Ah bebeğim seni sevdiğimi biliyorsun fakat ne yaparsın işte ben böyleyim. Sen benim ol inan bana değişirdim…”
“Bunu yapmayacağımı biliyorsun, ısrar etmeyi kes artık.”
“Hah. Beni istediğini sende biliyorsun. Yalnızca bir defa ‘evet’ desen. Şu anda duyduğum kalp atışların bana ait olsa.”
“Lütfen artık sus Samet.” Emre araya girerek “Samet kızı rahatsız etmeyi bırak.” Dedi. Samet sinirli bir şekilde “Sen karışma kapat çeneni ve kendi işine bak.” Dedi. Gizem “Hey. Ona böyle davranamazsın.” Ve birden beynim benden kopup bir tüy gibi havalanarak sınıfa doğru ilerledi. Şimdi seslerden öte aynı zamanda görüntülerde vardı. Samet benim oturduğum duvar köşesinde oturmuştu. Tepesinde Gizem durmuş ona öfkeli bir şekilde bakıyordu. Burçak “İşte bu davranışların yüzünden seninle birlikte değilim.” Burçak çok sinirlenmişe benziyordu. Bu Samet ne kadar uyuz biriydi böyle. Samet “Pekâlâ, eğer düzgün davranırsam benimle olur musun?” Burçak “Sen önce bir düzgün davran da.” Samet “Tamam bebeğim kızma hemen. Şey… Özür dilerim… Emre” diye geveledi ağzında. Biraz daha ileriye gitmeyi denedim. Sınıftan dışarı çıkmayı. Beynim yine benden uzaklaştı ve bahçedeki iki çiftin yanına doğru uçtu. Kız duvarına yaslanmıştı. Çocuk ise elini duvara dayamıştı. Kız elini çocuğun göğsüne yerleştirdi. Kızın ne yaptığını hisse biliyordum. Kız ateş elementini hareket ettirebiliyordu ve çocuğun vücuduna ısı yolluyordu. Çocuk başını arkaya attı, bu hoşuna gitmişe benziyordu. Beynim iyice uzaklaşarak şehre uçtu. Her yer kalabalıktı. Tüm insanların yüzünde mutlu bir gülümseme vardı. Beynim tekrar bulunduğum yere geri çekildi. Gözlerimi yavaşça açtım. Havada uçuyordum. Yavaşça aşağıya inerek parmaklarımın üstünde durdum. Yere tam bastım ve gözlerimi ovuşturdum. Mert karşımda durmuş bana bakıyordu. Etrafıma bakındım. Burçak, Gizem, Emre ve Samet arkamda durmuş suratlar şaşkınlıkla donakalmışlardı. Üstüme toz gelmiş gibi üstümü sirkeledim. Daha sonra Burçakların olduğu tarafa dönerek “Şey… Sanırım yine tuhaf bir şey yaptım” dedim tek kaşımı kaldırarak. Burçak birden “Aman tanrım bu harikaydı” diye çığlık attı. Benim dışımda herkes korkudan sıçramıştı. “Bu sefer ne yaptım?” diye sordum. Emre sırıtarak “Daha ne yapabilirdin ki ışık saçarak havada uçuyordun.” Dedi. Işık saçarak havada mı uçuyordum? “Nasıl yani?” Burçak heyecandan nefes nefeseydi “Özellikle o siyah ejderha süperdi.” Dedi. Neler olduğunu bir türlü anlayamamıştım. Mert yanıma geldi ve gülümseyerek “Az önce dönüşümünün ikinci aşamasını tamamladın. Sen havada uçarken etrafında siyah dumandan bir ejderha dans ediyordu. Buda kutsal varlığını kazanmış olduğunu gösteriyor. Ejderha senin içinde bir yerlerde, senin ihtiyacın olduğu her zaman sana yardım edecektir. O senin bir benliğin. Etrafında ışık saçman ise ikinci evrenin tamamlandığını gösteriyordu.” Dedi. Bu iş kesinlikle İyice tuhaflaşıyordu. Özel yeteneğimi ne zaman kullansam, bir süre sonra başım ağrımaya başlıyordu. Elimle hafifçe başımı ovuşturdum. Demek ki konsantre olduğum zaman yeteneğimi kullanabiliyordum. Eğer yeteneğim sınırsız ise, bir insanı dört bin parçaya bile bölebilirdim. Karşıya baktığımda öğretmen karşımda durmuş bana bakıyordu. Hafifçe gülümseyerek başıyla sınıfı gösterdi. Yavaş adımlarla sınıf girdim ve en köşe yerimi aldım. Ömür boyu yaşayacaksam eğer, edineceğim tecrübelerde bir sonraki hatamı örtmesi gerekirdi. İnsanlara sıcak yaklaşmam ve onlarla çabuk iletişim kurmam gerekecekti fakat daha önce bir insanla hiç yakınlaşmayı denememiştim ki. Beynimde bir ses yankılandı "Unutma güç içinde, sadece iste" ses aynen erkek sesi gibiydi, güçlü, şefkatli ve bir o kadarda merhamet doluydu. Ses bana huzur vermişti. Sırtımı duvara yasladım ve yüzümü hocaya döndüm. Hoca eliyle beni çağırdı. Oturduğum yerden kalktım ve hocanın yanına gittim. Kulağıma doğru eğildi ve “Aşağıya in ve görevlinin dediklerini yap.” diye fısıldadı. Tamam der gibi başımı salladım ve koşar adımlarla aşşağıya indir. O anda öylece kala kalmıştım. Önümde Kocaman bir ayı duruyordu. Kesinlikle kafayı yemiştim. Şehrin ortasında bir ayı mı? Birden üstüme atladı. Onu geriye itmeye çalıştım fakat üstüme düşmüştü. Pençesini kaldırdı ve üstüme doğru hızla savurdu. ‘Güç içinde’ dedi yine o ses. Konsantre olmaya çalıştım fakat ayı üstümdeyken yapamıyordum. Ayının pençesi boğazımı sıyırark geçti. Bir inleme sesi duydum. Kafamı çevirip bakmayı denedim fakat yapamıyordum. Biraz düşününce o sesin bana ait olduğunu fark ettim. Boynumdan aşşağıya akan sıcak bir şey hissettim. Zorda olsa elimle boynuma dokundum. “Kan” diye fısıldadım. Ayı birden yok oldu. Hoca tepemde durmuş bana bakıyordu. “Üzülme bir dahaki sefere sınavı geçersin.” Sınavmı? Bir sınav içinmi hayatımı tehlikeye atmıştım. Lanet olsun. Hoca elini uzattı ve beni kaldırdı. Elimi tekrar boynuma götürdüm. Yara veya kan yoktu. “Onlar sadece bir halisilasyondan ibaretti.” Bu saçmalık nerden çıkmıştı böyle. Orada korkudan ölebilrdim. Hoca güldü ve “sınıfa” dedi. Koşar adımlarla sınıfa girdim. Gizem yanıma geldi “Dert etme halledersin. Bize gore çok cesurdun.” Gülümseyerek baktım. O kadar mutlu ve huzurlu gözüküyordu ki. Gözlerinin içi parlıyordu. Emre geldi ve elini Gizemin omzuna koydu. Zil çalmış olmalıydı. Mert “hey” diye bağırdı. Arkamı dönüp ona baktım. Kapıya dayanmış ellerini birbirine bağlamış sırıtarak bana bakıyordu. “ilk sınavınız kötü geçmiş küçük bayan.” Yüzümü buruşturup ona baktım. Bir kahkaha attı. Onun gülüşünü görünce bende gülümsedim. Burçak gülümseyerek “Hey! sınavın kötü geçmiş fakat çok soğuk kanlıymıyşsın.” Dedi. “Belki” dedim sırıtarak. Bu insanlara güveniyordum. Bir sebebi yoktu fakat güveniyordum. Mert “Ayı olayı saçmaydı, belki daha farklı bir şey çıkabilirdi karşına. O gördüğün sadeec başlangıç ve gerçek bile değil. Gerçek savaşıcaklarının yanında çocuk oyuncağı kalıcak.” Dedi. Gerçek savaşıcaklarım? Çocuk oyuncakları?
“Nasıl yani?”
“Basbaya işte. Özel yeteneği olan kötüler, vampirler.”
“Vampir derken.”
“Burası dünya değil.”
“Evet, ama….”
“Aması yok tatlım.”
“Burada sadece iyilerin olduğunu söylemiştin.”
“Yalnızca bir kesimi. Diğer kesim kötülere aittir. Kötülüğü seçenlere.”
“Yalnızca vampirmi?”
“Vampirler, ejderhalar, buraya gelip içini kötülük bürüp otarafa geçenlerve daha birsürü.”
“Ve bana bunu yeni söylüyorsun?”
“Kızma.” Dedi sırıtarak. Bende sırıtarak başımı iki yana salladım. Elimi boş ver gibi yapıp kapıdan çıktım. Hala gülüyordum. Önümdeki çocuğa çarpmamak için son anda durdum. Kafamı kaldırıp ona baktım. Gözleri ve saçları siyahtı. “Pardon” dedim ve yoluma devam etmek için sağa adım attım fakat oda benimle sağa adım attı. Sola doğru ,ilerlediğimde oda sola yürüdü. Gülümseyerek “Özür dilerim.” Dedi. Elini uzattı “Merhaba, ben Buğra. Sende Su’sun diğmi. Okulun yeni meleği” Dedi. “Şeyy… eve… evet” dedim. “Memnun oldum” dedi. “Bende” dedim. Karşıdan Yağkut elini kaldırdı “Hey! Selam.” Diye bağırdı.
asezgin- Marked
- Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 30/12/10
Yaş : 37
- Post n°89
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
çok güzel bir bölümdü canım su bakalım daha neler başaracak sanki buğra da birşeyler var gibi geldi:D yb lerde görücez artık
bescheuertt- Marked
- Mesaj Sayısı : 104
Kayıt tarihi : 26/10/10
Yaş : 27
- Post n°90
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
Gökçe Su
Mert
Yakut
Meltem
Samet
Burçak
Gizem
Emre
Mert
Yakut
Meltem
Samet
Burçak
Gizem
Emre
durgun- Marked
- Mesaj Sayısı : 69
Kayıt tarihi : 15/11/10
Yaş : 30
- Post n°91
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
olaylar yavaş yavaş gelişmeye başlıyor.umarım yeni bölüm hemen gelir.devamını merakla bekliyorum.bu arada bu bölüm süper olmuş.
^^wAps^^- Marked
- Mesaj Sayısı : 35
Kayıt tarihi : 02/01/11
Yaş : 31
- Post n°92
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
ay... iki yb kaçırmışım.. çok güzeldiler.. yenilerini bekliyorm....
bescheuertt- Marked
- Mesaj Sayısı : 104
Kayıt tarihi : 26/10/10
Yaş : 27
- Post n°93
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
7.bölüm part 3
Samet zil çalınca yanıma gelip tam tepemde dikildi. Ukala bir tavırla ‘‘Siyah melekmiş madem öylesin hani dövmen göstersene.’’ Dedi. O anda sinirimden patlamamak için deli olmuştum. Burçak yanıma gelip ‘‘Selam ben Burçak, Sen o ukalayı aldırma. Dövmeni göster de mors olsun.’’ Dedi. Doğrusu bunu yapmak istemiştim fakat gösteriş yapmak istemiyordum. Sarı saçlı kız yanıma geldi, arkasından saçlarını dikmiş olan çocuk (Sevgilisi) geldi. Sarışın kız gülümseyerek ‘‘Merhaba Ben Gizem.‘‘ Yanında ki çocuk ‘‘Bende Emre’’ Dedi. Biraz çekinerek de olsa ‘‘Bende Gökçe… Gökçe Su.’’ Dedim. Emre ve Gizem aynı anda ‘‘Memnun oldum’’ dediler, sonrada birbirlerine bakıp gülümsediler. Burçak ‘‘Bende memnun oldum’’ dedi. ‘‘Bende’’ dedim fakat sesim çok kısık çıkmıştı. Mert kapının önünde durup ‘‘Bakıyorum birileri yeni hayatına alışmaya başlıyor’’ dedi gülümseyerek. Sesi çok hoşuma gitmişti. Burçak ve Gizem dışında sınıfta ki bütün kızlar derin bir iç çekmişlerdi. Sinirden deli olmuştum. Kızlarla bir şey yapmamak için kendi yumruklarımı sıkıyordum. Birden önümde toplanan herkes korkuyla geriye çekildi. Burçak ‘‘Sakin olmalısın’’ dedi. Bütün herkesin gözü yumruklarımdaydı. Sadece yumruklarımı sıkmıştım neden bu kadar büyültmüşlerdi ki. Yumruklarıma baktığımda yumruğumun etrafının elektriklerle kaplı olduğunu fark ettim. Bu iş gittikçe garipleşmeye başlıyordu. Mert yanıma gelip beni ayağa kaldırdı. Dışarı çıkarıp kapının arkasına götürdü. Omuzlarımdan tutup ‘‘Sinirlenmene gerek yok. Onlar yalnızca bakabilirler. Ben seninim. Bunu sakın unutma’’ dedi ve dudağıma bir öpücük kondurdu. Yumruklarımı gevşettim. Elimdeki kalan son elektrik parçası da yok oldu. ‘‘İş de böyle rahatla.’’ dedi. Sizce de biraz garip değil mi. Hayattan bıkmış ölümün zerresine kadar gelmiş, başkalarını geçtim kendine bile değer vermeyen biriyken, şimdi yabancı bir gezegende özel olarak seçilmiş, milyonlarca kişinin arasından en güçlü benim olmam. Bir şans, tesadüf ya da olasılıktan çok daha farklı bir şeydi. Bu benim kaderimdi. Fakat neden bu kader bana verilmişti? Sanırım bazen sahip olduğumuz şeylerin nedenini düşünmemeliyiz. Çünkü bu hayatta aradığımız soruların cevabını bulamayacağımız şeylerde var. Öyleyse hayat aslında hiçbir zaman sorularımızın gerçek cevabını vermemiştir. Zaman ise hayatın bir parçası olmuş ve sonsuza dek sürmesi için ona yardım eden bir kader dostu olmuştu. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi sıkıca kapattım. Eğer istediğim her şeyi yapabiliyorsam içerdekilerin sesini de duyabilirdim. Konsantre olmaya çalıştım. Sadece sınıftakileri düşünmeye çalıştım. Başımı arkaya dayadım ve ciğerlerimin alabileceği kadar oksijeni içime çektim. Burçak “Gerçekten çok şanslı. Fakat az önceki şeyleri gördükten sonra biraz korktum doğrusu.” Samet “Ah yapma tatlım tamda adamından korkmuşsun, ben seni korurum korkmana gerek yok” dedi alaycı bir sesle. Burçak “Kapat çeneni seni sersem.” Samet ciddi bir ses tonuyla “Ah bebeğim seni sevdiğimi biliyorsun fakat ne yaparsın işte ben böyleyim. Sen benim ol inan bana değişirdim…”
“Bunu yapmayacağımı biliyorsun, ısrar etmeyi kes artık.”
“Hah. Beni istediğini sende biliyorsun. Yalnızca bir defa ‘evet’ desen. Şu anda duyduğum kalp atışların bana ait olsa.”
“Lütfen artık sus Samet.” Emre araya girerek “Samet kızı rahatsız etmeyi bırak.” Dedi. Samet sinirli bir şekilde “Sen karışma kapat çeneni ve kendi işine bak.” Dedi. Gizem “Hey. Ona böyle davranamazsın.” Ve birden beynim benden kopup bir tüy gibi havalanarak sınıfa doğru ilerledi. Şimdi seslerden öte aynı zamanda görüntülerde vardı. Samet benim oturduğum duvar köşesinde oturmuştu. Tepesinde Gizem durmuş ona öfkeli bir şekilde bakıyordu. Burçak “İşte bu davranışların yüzünden seninle birlikte değilim.” Burçak çok sinirlenmişe benziyordu. Bu Samet ne kadar uyuz biriydi böyle. Samet “Pekâlâ, eğer düzgün davranırsam benimle olur musun?” Burçak “Sen önce bir düzgün davran da.” Samet “Tamam bebeğim kızma hemen. Şey… Özür dilerim… Emre” diye geveledi ağzında. Biraz daha ileriye gitmeyi denedim. Sınıftan dışarı çıkmayı. Beynim yine benden uzaklaştı ve bahçedeki iki çiftin yanına doğru uçtu. Kız duvarına yaslanmıştı. Çocuk ise elini duvara dayamıştı. Kız elini çocuğun göğsüne yerleştirdi. Kızın ne yaptığını hisse biliyordum. Kız ateş elementini hareket ettirebiliyordu ve çocuğun vücuduna ısı yolluyordu. Çocuk başını arkaya attı, bu hoşuna gitmişe benziyordu. Beynim iyice uzaklaşarak şehre uçtu. Her yer kalabalıktı. Tüm insanların yüzünde mutlu bir gülümseme vardı. Beynim tekrar bulunduğum yere geri çekildi. Gözlerimi yavaşça açtım. Havada uçuyordum. Yavaşça aşağıya inerek parmaklarımın üstünde durdum. Yere tam bastım ve gözlerimi ovuşturdum. Mert karşımda durmuş bana bakıyordu. Etrafıma bakındım. Burçak, Gizem, Emre ve Samet arkamda durmuş suratlar şaşkınlıkla donakalmışlardı. Üstüme toz gelmiş gibi üstümü sirkeledim.
İdio-Path- Betrayed
- Mesaj Sayısı : 219
Kayıt tarihi : 02/08/10
Yaş : 28
- Post n°94
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
Şeyy... Özür Dilerim Ama Imm.. Yani.. Bu Bölümü Daha Önce Göndermiştin.. Zaten Okuduk bu bölümü.. Ayrıca bundan Sonraki bölümünde Okuduk. İşte Şu Ejderhanın Kızın Etrafında Dans etmesi Bölümü ,,, Buğra Ve Yakutun Gökçeye Selam Verdiği Bölümü Falanda okuduk,Ayrıca Bu beyninin Uçmasını (!) Ve ikinci evresini tamamlamasını Sonrada sınav Olayında başarısız olmasını da Bilioruz.. , Immm.. Bi Yanlışlık Yapmış Olabilirmisinn?? Bende Diorum.. Yhaa Daha Önce okumadım mı Bu Bölümü Benn ?? Yoksa Rüya Falanmı Gördüm Dedim Kendi Kendime.. Ahh Ahh keşke öyle olsaydı.. Ne biliyim olacakları Önceden Rüyamda Görürdüm.. bu sayede Yb leride Önceden Okumuş olurdum.. Hahaha.. Hahahah..
durgun- Marked
- Mesaj Sayısı : 69
Kayıt tarihi : 15/11/10
Yaş : 30
- Post n°95
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
ya bu iki bölüm öcedende vardı degilmi. sadece resim eklenmiş.
ama ben yeni bölümü merakala bekliyorum.umarım fazla beklmeyiz....
ama ben yeni bölümü merakala bekliyorum.umarım fazla beklmeyiz....
bescheuertt- Marked
- Mesaj Sayısı : 104
Kayıt tarihi : 26/10/10
Yaş : 27
- Post n°96
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
8. Bölüm
Onu görünce gülümsedim. “Selam” dedim. Oda bana gülümseyerek “Siyah meleğim ne yapıyor. Hayatına alıştınmı bari?” dedi. “Sayılır” dedim sırıtarak. Arkadan Mert’in sesini duydum “Hey sen buraların yolunu bilirmiydin?” dedi yanıma gelerek. Yağkut “Dostum bir zamanlar bende bu yollardan geçtim.” Dedi sırıtarak. Sonra Buğraya döndü “Meraba” dedi. Buğra “Meraba.” Daha once hiç görmemiş gibi bakıyordu. Yağkut Mertin yanına gidip yavaşca kulağına eyildi ve bir şeyler fısıldadı. Mert birden gerildi ve yüzündeki ifade sertleşti. Ne olduğunu anlayamamıştım ve oldukca endişelenmiştim. Mert “Gizemlerin yanına git. Bu günlük okul bitti. Biraz sonar eve git . Yakut seni bırakıcak.” Dedi. Buğraya döndüm “Kusura bakma” dedim. Gülümseyerek “Önemli değil, sonra konuşuruz.” dedi. Arkamı döndüm ve sınıfa girdim. Gizem bana bakarak gülümsedi. Karşılık olarak bende ona gülümsedim. “Gizem bir şey sorucam. Şey… Senin yeteneğin ne acaba?” dedim. “Benim yeteneğim elektriklenmeyle ilgili. Neden sormuştun canım?” dedi hafifce gülümseyerek. “Orda Samet’in üstüne şimşekler yağdığında, sana bakmıştı, o yüzden.” Diye karşılık verdim. Şimşek elektriklerden oluştuğu için bu yöndende bir yeteneği olmalıydı. Gizem diğerlerinden farklıydı. Yani diğerleri derken Burçak, Samet ve Emreden bahsediyordum. Onda diğerlerinde olmayan bir şey vardı. Farklı birşeyler hissediyordum. “Burcu, senin tek yeteneğin elektriklerlemi ilgili. Yani daha once hissetmediğin farklı birşeyler hissettinmi?” dedim. “Şeyy.. Ben… Hayır daha once böyle birşey olmadı.” Dedi. Tamam der gibi başımla hafifce işaret yaptım. Gizli geçitteki kütüphaneye uğrayıp buna bakıcaktım. Yakut’un sesini duydum. “Gökce, gidiyoruz. Hadi.” Dedi. Arkamı döndüm ve başımı olumlu anlamda salladım. Sonra tekrar Gizemlere döndüm “Görüşürüz çocuklar” dedim gülümseyerek.
Gizem“Görüşürüz canım.”
Burçak“Görüşürüz.”
Emre “Dert etme bir dahaki sınavı geçersin, Görüşürüz.” Dedi. Gülümsedim ve arkamı dönüm Yakut’un yanına gittim. Bana bakıp gülümsedi fakat gözlerinde endişe vardı. Gidelim der gibi başıyla işaret Yaptı. Yakut okuldan çıkana kadar hiç bir şey demedi. Sokakta yürürken “Ne oldu? Neden bu kadar gerginsiniz?” diye sordum. Yakut “Bir şey yok” dedi. Bir şeyler vardı ve ben bunu öğrenecektim. Eve gidene kadar hiç bir şey konuşmadık. Bu sefet direk ordan oraya gitmemiştik. Metrobüse benzer bir şeyle gitmiştik eve. Yakut’a döndüm “Mert daha farklı geliyordu eve.” Dedim. Yakut sahte bir gülümsemeyle “Onu herkez yapamaz. Benim gitmem gerek. Sen başının çağresine bakbilirsin öyle değilmi?” diye sordu. Ben çocuk değildim, elbetteki bakabilirdim. “Çocuk değilim.” Dedim ters ters bakarak. Tamam der gibi başını salladı ve geldiğimiz yoldan geri döndü. Bende eve girdim. Aslında şato demek daha doğru olurdu. Koşarak yukarı çıktım. Ormana çevirdiğim (Yanlışlıkla) odaya gittim. Önce etrafı iyice inceledim. Duvarlardan birine doğru yürüdüm. Elimi yavaşca uzattım eve içeri doğru ilerledim. Bu sefer gerçek ormana girmiştim. Harika ben buradan nasıl çıkacaktım. Biraz yürümeye başladım. Her tarafta çam ağaçları vardı. Burdan çıkmanın yolu yokmuydu? Yere oturup bağdaş kurdum. Gözlerimi kapattım konsantre olmaya çalıştım. Gözlerimi tekrar açtım fakat yine ormandaydım. Ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Yeteneğimi nasıl kontrol edecektim ben. Kolay bir yolu yokmuydu bunun? “Off…” diye homurdanmaya başladım. Ormanın ortasında kalmıştım. Ne harika ama. Odayı kocaman bir ormana bağlayabiliyor, giriş kapısı yapıyor fakat dönüş için bir yer yapmıyordum. “Beceriksiz şapşal” diye söylenmeye başlamıştım kendi kendime. Karşıda bir klübe gördüm ve koşrak klübeye gittim. Kapının önünde durdum. Tokmağı tuttum. Arkasında ne olduğunu bilmiyordum fakat çıkış yolum olabilirdi. Kapıyı hızla açtım. ÜStüme ışıklar saçılmaya başladı. Kolumla yüzümü kapattım. Birden kütüphaneye geldiğimi fark ettim. Derin bir nefes aldım, sonunda o ormandan kurtulmuştum. Etrafa bakındım. Çok kitap vardı burda “Kendimle ilgili bilgileri nerden bulucam” diye bağırdım. 3üncü kitaplıktan bir kitap hızla yere düştü. Olduğum yerden irkildim. Kitaba doğru ilerledim ve kitabı aldım. Kitabın başlığı yoktu ve çok eski bir kitaba benziyodu. Benim vücudumdan daha genişti ve büyüktü. Kitabı aldım ve masanın üstüne koydum. Koyarken biraz ses çıkmıştı. Oturmak için sandalye aldım ve oturdum. Aradığım sayfa kendiliğinden açılmıştı. Bu kadar kolay olucağını bilmiyordum doğrusu.
SİYAH MELEK
Siyah melek güçlerini kullanmasını ögrendiginde onu durdurabilecek hiç bir engel kalmaz. Siyah meleklerin gücü hayal güçlerinden gelir. Bu nedenle çok güçlüdürler ve güçlerini kontrol altına almaları uzun zaman sürebilir. Adrena adındaki bir elmas siyah melegin güçlerini çok kısa sürede kontrol altına almalarını saglar.Aynı zamanda siyah meleklerin yetenekleri sınırsızdır.
ADRENA ELMASI
Adrena elması eldamor ormanında bulunur fakat orman kötülerin olduğu taraftadır ve bu yüzden çok tehlikelidir. Güçlerini kontrol edemeyen bir kişinin veya savunmayla ilgili bir güçü olmayan kişilerin gitmesi çok büyük tehlike içerir. Elmas güçlerin kontrol altına almması dışında aynı zamanda başkasının bedenini kontrol altına almayıda sağlar. Bu elmas kötüler tarafından yapılmıştır. Elmasın kötü bir yanı yoktur fakat 2. özelliği başkalarına zarar verdiği için kötü niyetli bir yeteneğe dönüşür.
Elmasın yaptığı şeyler ilgimi çekmişt fakat şu anda ihtiyacım yoktu. Sayfayı çevirdim. Bir diğer sayfadaki konusu ilgimi çekmişti.
CATRAY KIZI
Catray kızının elektrikle ilgili güçleri vardır fakat aynı zamanda o bir kişinin geçmişini görebilir ve 4 elementle ilgili güçleri vardır. Ateş, su, toprak ve hava. Bu dört elementi beyin gücüyle hareket ettirebilirler. Aynı zamanda siyah melekle ilgili özel bir bağları vardır.
Bu yazıları okuyunca aklıma Gizem geldi. Catray kızı kesinlikle Gizemdi. Buna kesinlikle emindim ve bunu ona söylemeliydim. ‘Bunu ona söylemekle büyük bir hata yaparsın. Zamanı geldiğinde zaten söylemen gerekicek. Şimdi erken.’ Dedi o ses. “Söylesene sen kimsin? Kafamın içinde konuşan sese söylüyorum, sen kimsin?” diye bağırdım. Siyah dumanlar bedenimden kopar gibi ayrıldı ve önümde siyah dumanlardan oluşan bir ejderhaya dönüşütü. Öylece kalmış ejderhaya bakıyordum...
Onu görünce gülümsedim. “Selam” dedim. Oda bana gülümseyerek “Siyah meleğim ne yapıyor. Hayatına alıştınmı bari?” dedi. “Sayılır” dedim sırıtarak. Arkadan Mert’in sesini duydum “Hey sen buraların yolunu bilirmiydin?” dedi yanıma gelerek. Yağkut “Dostum bir zamanlar bende bu yollardan geçtim.” Dedi sırıtarak. Sonra Buğraya döndü “Meraba” dedi. Buğra “Meraba.” Daha once hiç görmemiş gibi bakıyordu. Yağkut Mertin yanına gidip yavaşca kulağına eyildi ve bir şeyler fısıldadı. Mert birden gerildi ve yüzündeki ifade sertleşti. Ne olduğunu anlayamamıştım ve oldukca endişelenmiştim. Mert “Gizemlerin yanına git. Bu günlük okul bitti. Biraz sonar eve git . Yakut seni bırakıcak.” Dedi. Buğraya döndüm “Kusura bakma” dedim. Gülümseyerek “Önemli değil, sonra konuşuruz.” dedi. Arkamı döndüm ve sınıfa girdim. Gizem bana bakarak gülümsedi. Karşılık olarak bende ona gülümsedim. “Gizem bir şey sorucam. Şey… Senin yeteneğin ne acaba?” dedim. “Benim yeteneğim elektriklenmeyle ilgili. Neden sormuştun canım?” dedi hafifce gülümseyerek. “Orda Samet’in üstüne şimşekler yağdığında, sana bakmıştı, o yüzden.” Diye karşılık verdim. Şimşek elektriklerden oluştuğu için bu yöndende bir yeteneği olmalıydı. Gizem diğerlerinden farklıydı. Yani diğerleri derken Burçak, Samet ve Emreden bahsediyordum. Onda diğerlerinde olmayan bir şey vardı. Farklı birşeyler hissediyordum. “Burcu, senin tek yeteneğin elektriklerlemi ilgili. Yani daha once hissetmediğin farklı birşeyler hissettinmi?” dedim. “Şeyy.. Ben… Hayır daha once böyle birşey olmadı.” Dedi. Tamam der gibi başımla hafifce işaret yaptım. Gizli geçitteki kütüphaneye uğrayıp buna bakıcaktım. Yakut’un sesini duydum. “Gökce, gidiyoruz. Hadi.” Dedi. Arkamı döndüm ve başımı olumlu anlamda salladım. Sonra tekrar Gizemlere döndüm “Görüşürüz çocuklar” dedim gülümseyerek.
Gizem“Görüşürüz canım.”
Burçak“Görüşürüz.”
Emre “Dert etme bir dahaki sınavı geçersin, Görüşürüz.” Dedi. Gülümsedim ve arkamı dönüm Yakut’un yanına gittim. Bana bakıp gülümsedi fakat gözlerinde endişe vardı. Gidelim der gibi başıyla işaret Yaptı. Yakut okuldan çıkana kadar hiç bir şey demedi. Sokakta yürürken “Ne oldu? Neden bu kadar gerginsiniz?” diye sordum. Yakut “Bir şey yok” dedi. Bir şeyler vardı ve ben bunu öğrenecektim. Eve gidene kadar hiç bir şey konuşmadık. Bu sefet direk ordan oraya gitmemiştik. Metrobüse benzer bir şeyle gitmiştik eve. Yakut’a döndüm “Mert daha farklı geliyordu eve.” Dedim. Yakut sahte bir gülümsemeyle “Onu herkez yapamaz. Benim gitmem gerek. Sen başının çağresine bakbilirsin öyle değilmi?” diye sordu. Ben çocuk değildim, elbetteki bakabilirdim. “Çocuk değilim.” Dedim ters ters bakarak. Tamam der gibi başını salladı ve geldiğimiz yoldan geri döndü. Bende eve girdim. Aslında şato demek daha doğru olurdu. Koşarak yukarı çıktım. Ormana çevirdiğim (Yanlışlıkla) odaya gittim. Önce etrafı iyice inceledim. Duvarlardan birine doğru yürüdüm. Elimi yavaşca uzattım eve içeri doğru ilerledim. Bu sefer gerçek ormana girmiştim. Harika ben buradan nasıl çıkacaktım. Biraz yürümeye başladım. Her tarafta çam ağaçları vardı. Burdan çıkmanın yolu yokmuydu? Yere oturup bağdaş kurdum. Gözlerimi kapattım konsantre olmaya çalıştım. Gözlerimi tekrar açtım fakat yine ormandaydım. Ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Yeteneğimi nasıl kontrol edecektim ben. Kolay bir yolu yokmuydu bunun? “Off…” diye homurdanmaya başladım. Ormanın ortasında kalmıştım. Ne harika ama. Odayı kocaman bir ormana bağlayabiliyor, giriş kapısı yapıyor fakat dönüş için bir yer yapmıyordum. “Beceriksiz şapşal” diye söylenmeye başlamıştım kendi kendime. Karşıda bir klübe gördüm ve koşrak klübeye gittim. Kapının önünde durdum. Tokmağı tuttum. Arkasında ne olduğunu bilmiyordum fakat çıkış yolum olabilirdi. Kapıyı hızla açtım. ÜStüme ışıklar saçılmaya başladı. Kolumla yüzümü kapattım. Birden kütüphaneye geldiğimi fark ettim. Derin bir nefes aldım, sonunda o ormandan kurtulmuştum. Etrafa bakındım. Çok kitap vardı burda “Kendimle ilgili bilgileri nerden bulucam” diye bağırdım. 3üncü kitaplıktan bir kitap hızla yere düştü. Olduğum yerden irkildim. Kitaba doğru ilerledim ve kitabı aldım. Kitabın başlığı yoktu ve çok eski bir kitaba benziyodu. Benim vücudumdan daha genişti ve büyüktü. Kitabı aldım ve masanın üstüne koydum. Koyarken biraz ses çıkmıştı. Oturmak için sandalye aldım ve oturdum. Aradığım sayfa kendiliğinden açılmıştı. Bu kadar kolay olucağını bilmiyordum doğrusu.
SİYAH MELEK
Siyah melek güçlerini kullanmasını ögrendiginde onu durdurabilecek hiç bir engel kalmaz. Siyah meleklerin gücü hayal güçlerinden gelir. Bu nedenle çok güçlüdürler ve güçlerini kontrol altına almaları uzun zaman sürebilir. Adrena adındaki bir elmas siyah melegin güçlerini çok kısa sürede kontrol altına almalarını saglar.Aynı zamanda siyah meleklerin yetenekleri sınırsızdır.
ADRENA ELMASI
Adrena elması eldamor ormanında bulunur fakat orman kötülerin olduğu taraftadır ve bu yüzden çok tehlikelidir. Güçlerini kontrol edemeyen bir kişinin veya savunmayla ilgili bir güçü olmayan kişilerin gitmesi çok büyük tehlike içerir. Elmas güçlerin kontrol altına almması dışında aynı zamanda başkasının bedenini kontrol altına almayıda sağlar. Bu elmas kötüler tarafından yapılmıştır. Elmasın kötü bir yanı yoktur fakat 2. özelliği başkalarına zarar verdiği için kötü niyetli bir yeteneğe dönüşür.
Elmasın yaptığı şeyler ilgimi çekmişt fakat şu anda ihtiyacım yoktu. Sayfayı çevirdim. Bir diğer sayfadaki konusu ilgimi çekmişti.
CATRAY KIZI
Catray kızının elektrikle ilgili güçleri vardır fakat aynı zamanda o bir kişinin geçmişini görebilir ve 4 elementle ilgili güçleri vardır. Ateş, su, toprak ve hava. Bu dört elementi beyin gücüyle hareket ettirebilirler. Aynı zamanda siyah melekle ilgili özel bir bağları vardır.
Bu yazıları okuyunca aklıma Gizem geldi. Catray kızı kesinlikle Gizemdi. Buna kesinlikle emindim ve bunu ona söylemeliydim. ‘Bunu ona söylemekle büyük bir hata yaparsın. Zamanı geldiğinde zaten söylemen gerekicek. Şimdi erken.’ Dedi o ses. “Söylesene sen kimsin? Kafamın içinde konuşan sese söylüyorum, sen kimsin?” diye bağırdım. Siyah dumanlar bedenimden kopar gibi ayrıldı ve önümde siyah dumanlardan oluşan bir ejderhaya dönüşütü. Öylece kalmış ejderhaya bakıyordum...
İdio-Path- Betrayed
- Mesaj Sayısı : 219
Kayıt tarihi : 02/08/10
Yaş : 28
- Post n°97
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
Ne Diceğimi Bilemiorum.. !! Uff İşler Çok Heyecanlı bi Hal almaya Başladıı !! .. Ejderhanın ''Bunu ona söylemekle büyük bir hata yaparsın. Zamanı geldiğinde zaten söylemen gerekicek. Şimdi erken.’' Dediği Bölümde Aklıma Gelen ilk Şey. ; Gizemin Gelecekte Gökçe su nun düşmanı olacağıdı.. Ama Umarım Gökçe Su' nun tarafında olur.. Nesee :. Off Yha Çok Güzeldi.. Hala Etkisindeyiimm !!
durgun- Marked
- Mesaj Sayısı : 69
Kayıt tarihi : 15/11/10
Yaş : 30
- Post n°98
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
vay bölüm harikaydı.hele siyah duman çok ilgi çekiciydi
yeni bölümü okurken beklemeye başlamıştım bile.
yeni bölümü okurken beklemeye başlamıştım bile.
durgun- Marked
- Mesaj Sayısı : 69
Kayıt tarihi : 15/11/10
Yaş : 30
- Post n°99
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
yeni bölüm ne zaman
durgun- Marked
- Mesaj Sayısı : 69
Kayıt tarihi : 15/11/10
Yaş : 30
- Post n°100
Geri: Siyah Melek 8.Bölüm
yeni bölüm.......
» Siyah Melek
» 5. BÖLÜM 13.SAYFA...BiTé bLacK BlooD{Siyah Kanı Isırmak}KARAKTER RESİMLERİ::9.SAYFADA...
» Time Of Death (5. BÖLÜM) geç oldu ama yeni bölüm geldi!!! okumanız dileğiyle yorumları bekliyoruz :)
» Şizofren Kızın Günlüğü ( Çok çok çoook uzun süre sonra 7 , 8 ve 9.Bölüm...3 Bölüm birden attım değerimi bilin :P)
» .-.-.-.-.-siyah kan.-.-.-.-.-
» 5. BÖLÜM 13.SAYFA...BiTé bLacK BlooD{Siyah Kanı Isırmak}KARAKTER RESİMLERİ::9.SAYFADA...
» Time Of Death (5. BÖLÜM) geç oldu ama yeni bölüm geldi!!! okumanız dileğiyle yorumları bekliyoruz :)
» Şizofren Kızın Günlüğü ( Çok çok çoook uzun süre sonra 7 , 8 ve 9.Bölüm...3 Bölüm birden attım değerimi bilin :P)
» .-.-.-.-.-siyah kan.-.-.-.-.-