BiLL (Hikayedeki ve gerçek hayattada olmasını istediğim sevgilim... )
Salıncakta sallanırken derin düşüncelere dalmıştım. Şu ana kadar olan bütün yaşamımı gözden geçirdim. Acılarımı, sevinçlerimi, üzüntülerimi, hayallerimi, bizimkilerle battaniyenin altına girip Ferman abimin yaptığı kekle birlikte kahvemizi yudumlayarak içtiğimiz, yağmurlu, film gecelerimizi kısacası herşeyi yeniden yaşadım sanki... O günlere dönmeyi o kadar çok isterdim ki... Aslında daha 15 yaşımda bile değilim ama özlüyorum işte... En azından şu Satanizm batağına düştüğüm günlerden daha güzeldi, öyle değil mi?..
"Hey! Coatlicue! Ne işin var burada, kafayı mı yedin? Saat 22:00'dan önce malikanede olamız gerekiyordu. Ayini kaçırdın adamım. Patron bu gece sana güzel işkence edecek!... Bu gelen Haris idi. Bu batağa birlikte düşmüştük... İkimizde kaçmak istiyorduk. Ama bunu sadece birbirimize söyleyebiliyorduk. Kaçmak isteyen bir grup genç daha vardı ama onlarla pek samimi değildik.
"Ayinlerden bıktığım için buradayım ve o yılan kafalı g*t oğlan umrumda bile değil!"
"Sen onu git bide ona söyle istersen hehehehehe "
"Ya gülmee! Eşek çocuukk "
Bizim patrona yılan kafalı g*t oğlan dediğime bakmayın. Mavi gözlü, uzun, sarı, dalgalı saçlı, uzun boylu, erkeklerin bile yüreğini hoplatacak kadar yakışıklı bi patrona sahiptik.. Ama yakışıklı olduğu kadar psi-sapık - psikopat, sapık- aynı zamanda.. Buradaki kızlara neler neler yaptığını kendi aklımıza bile getirmek istemiyoruk. Kızların muayyen günlerinde bile onlara işkence ve tecavüz edecek kadar hayvandı işte o ve bu ona göre yaptığı en insani şeydi. Siz bide gerisini düşünün.. Kanı severdi -severdik- çünkü biz vampir-satanistlerdik. Kedi kanı sevmeyen vampir-satanistler... Satanist kabul edilmemeiz için ucunda Pentagram şekli olan bir demir ateşle iyice kızdırılırdı ve avcumuza bastırılırdı. Kime hangi gün yapılmışsa her ayın o gününde avcumuzdaki Pentagram avcumuzda parlardı. Benimki ayın 17'sinde yapılmıştı. O yüzden her ayın 17'sinde parlardı. Her seferinde herkesinki değişik renkte olurdu... Benimki bu ay Pembeydi mesela.. Ama Satanist olmak hiç istememiştim. Bir parti yüzünden bu hale düştük. Parti bu malikaneydi ve bizde tesadüfen geçiyorduk. Malikanenin havuzlu ve parklı kocaman bahçesini görünce dalmıştık içeri ve o zamandan beri buradaydık... Satanistliğin sadece Pentagram ve vampir kısmı cazip geliyordu. İşte akşamları hep buraya inerdim. Bu sefer ayine gitmeyip biraz erken havuzlu bahçeye sızmıştım. Kendimi anlatacak olursam, sarı-siyah saçlı, siyah gözlü, şirin bişeydim. Ayrıca herkes bana "Metal müzik bağımlısı inatçı gitarist derdi.. Orta boyum yüzünden gitarla aynı boymuş gibi durmamız pek iyi değildi tabii ama yinede seviyordum işte.. Haris ise mavi gözlü uzun siyah saçlı şeker biriydi işte. En yakın arkadaşım aynı zamanda ve benden 2 yaş büyük. O yüzden abilik taslayıp korurdu beni.. Bill ise benim tatlı sevgilim. O beni hiç bırakmadı. Şimdi bile telefonla aradığımda gizlice yanıma gelir ama çoğu zaman hep kendisi geliyor. Ferman ise biricik canım abim... Onu çok özledim. Sevgilisi var ismi Göksu. (İleriki bölümlerdede onu tanıyacaksınız). Yağmur benim kuzenim abimle aynı gruptalar. Off onların yanına gitmeliyim ne yapıp edip gitmeliyim ama nasıl?
" Patron birazdan gelecek ne yapacaksın?
İşte o zaman aklıma parlak bir fikir geldi...
" Kaçacağız Haris. Bir kez daha ama bu sefer kusursuz bir planla."
"Ama kesin patron yaklar..."
"Yakaladım bileeeee...." Adramelech taam arkamızdaydı. Gözlerinde nefret, zafer ve işkene-ve tabiiki tecavüz- edecek olmanın sevinci vardı.. Biz mi? Bizimkinde ise sadece korku ve dehşet!...
En son Headbanger tarafından C.tesi Tem. 10, 2010 12:30 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi