Ürperdiğimi belli etmemeye çalıştım. Ama John bir şeyler olduğunu anlamıştı.
--Heyy sevgilim neyin var. İstersen şu öndekinin de işini bitirebiliriz ha. Hoşlanacağına eminim.
dedi ve keyifle güldü. Bense zerre kadar tepki göstermemiştim. Bu da nesi böyle. Ben. Eğlence. Ve tepkisizlik. Bu sonuncu çok zıttı benim için. Ben yalnızca insanların canlarını bağışlamam için yalvarışlarına tepkisiz kalırdım.Bu sessizliğim John’u şaşırtmıştı.
--Andy iyimisin?
--Onu boşver gitsin John. Canım istemiyor.
John’un kuşkulanmasını ve daha kötüsü benimle dalga geçmesini istemiyordum. Bu yüzden ona fırsat vermeden sonuna ekledim
--Eve gitmeye ne dersin?
Bu sözün anlamını biliyordu. Özellikle söylemiştim.
--Demek leydim eve gitmek istiyor.Herşekilde emrinize amadeyim..
Elimi tuttu ve dudaklarına bastırdı. Ahh. Bu haliyle nazik bir seks tanrısını andırıyordu. Buna bayılıyordum.
Az önceki ürpertiyi unutmuş hatta bu hisse neden olan çocuktan 2 kat daha fazla nefret etmiştim .(her zaman ki gibi)
Arabaya bindim ve vampirimin beni uçurmasını bekledim. Yarım kalan bir eğlence vardı değil mi?.
---------------------------------------
Gece yarısına kadar evde takıldıktan sonra John’a dışarı çıkmayı önerdim. Önce mırın kırın etse de bana karşı koyamadı.
Başta tahmin ettiğim gibi burası sıkıcı bir kasabaydı ancak geceler için aynı şeyi söyleyemezdim.
Ormanın ortalarında ağaç ev şeklinde bir bar vardı. Avlanırken burayı nasıl fark etmediğimi düşündüm ancak duvarlar sarmaşıklarla kaplanmıştı ve ağaçlar sayesinde gizliliğini koruyordu. Şimdiyse her köşeye konmuş meşaleler sayesinde etraf aydınlıktı. Şehirdeki mekanların aksine daha gizemliydi ve kafamda sinsi fikirlerin oluşmasına yol açtı.
---Güzel mekân ha.
Kafamdan neler geçtiğini anlamıştı çünkü o da aynı şeyleri düşünüyordu. Birbirimize bakıp gülümsedik ve ahşap kapıdan içeri girdik.
İçerisi ağır içki ve tütün kokuyordu. Ortada büyük bir dans pisti ve pistte dans eden yığınla basit kız vardı. John gördüklerinden hoşnut sırıtıyordu. Buna sinir olmuştum. Yanında ben varken asla ama asla başkasına bakamazdı. Tamam dişe diş. Sinir ediyorsa olmaya da katlanacaktı.
Onu girişte bıraktım ve bara doğru ilerledim. Barmen çocuk uzun sarı saçlı ve mavi gözlüydü.Beni görünce saçlarını arkaya attı ve
--Selam bebek sana ne vermemi istersin?
--Duruma göre değişir
Dedim ve tiz bir kahkaha attım. Canım eğlence istiyordu ve John’un bundan hoşlanmayacağını biliyordum. Hahhahh. Bir taşla iki kuş. Tanrım. Kendimi seviyorum…
Çoçuk bana asılmaya başlamıştı bende ortalığı daha fazla karıştırmak için kur yapıyordum. Doğal olarak John yanımda bitiverdi. Herzamanki bakışlarıyla bu çoçuğu da püskürmeyi başarmıştı. Alnındaki çizgilerden ne kadar sinirlendiğini anlayabiliyordum. Hedefi 12’den vurmuştum…
Biraz (bir insana göre oldukça fazla)içtikten sonra kendimizi dans pistine attık. Çılgın gibi dans ediyorduk. İkimizin uyumu herkesin ilgisini üstümüze çekmişti. Zavallılar gözlerini kocaman açmış sanki sahnede seks yapıyormuşuz gibi büyülenmiş şekilde bizi izliyorlardı. Müzik sona erince John’u pistte bırakıp bara gittim. Amacım burada birini bulup dışarıda avlamaktı. Susamıştım.
Oturup beklemeye başladım. Nasılsa biri gelecekti.
Bir içki söylemek için barmene seslendim. İçerden gelen çoçuğu görünce bir kez daha donup kaldım.
Bu orman yolundaki çoçuktu ve yine aynı tiksintiyle bana bakıyordu.
Ancak bu kez altında kalmadım ve ben de ona alaycı ve küçümseyici bir bakış attım. Yine de benle ne derdinin olduğunu merak ediyordum. Biraz düşündükten sonra karara vardım. Onu oyuna getirecektim. Hem merakımı giderecek hem de açlığımı bastıracaktım.
---Heyy bana sek bir votka versene
Bunu etkileyici bir biçimde söylemiştim ama o tepkisizdi.
---Hey sana söylüyorum sanırım dilin tutuldu..
---Sakın benimle uğraşmaya kalkma seni pislik!
Sözleri bıçak gibi keskin ve tükürürcesine çıkmıştı. Bu sözler bende tam bir şok etkisi yarattı ve oldukça sinirlendim.
---Ne demeye çalışıyorsun seni zavallı yaratık!
---Beni kandırmaya çalışma çünkü başaramasın sürtük hemen defol buradan2
Tanrım..Ne diyordu bu böyle..Gerçekten bu kez hiçbirşey anlamıyordum.Bu çoçuğu daha önce hiç görmemiştim ve onun da beni görmediğine emindim çünkü buraya kıtanın öbür ucundan gelmişitim.
Çocuk hızla çıktığı odaya girdi. Barın arkasına geçerek peşinden gittim. Onu arkada yakaladım ve :
---Ne demek istedin anlat! Hemen!
---Ne yaptığını gördüm! Bu sabah siz ucubeler Jimmy’i öldürdnüz.
Ahh .Bu muydu yani…
---Demek küçük sırrımızı öğrendin ha. Yazık şimdi seni öldürmek zorundayım.
Tam tırnaklarımı boğazına geçirmiştim ki ağzından geçmişin hayaletlerini üzerime salan sözcükler döküLdü..
TANRIM..LANET OLSUN… LANET OLSUNN!.!!