Herkesin baan delirmiş-bu bakışı attığını görünce üstümü düzelttim ve oturuşumu dikleştirdim. ''Dışarıda konuşabilir miyiz?'' tarih öğretmenim kapının yanında beni bekliyordu. ''Şey..Tamam.'' dedim ve dışarı çıktım. Hoca sessiz adımlarla bei takip ediyordu. Dışarı kadar yürüdüm. Ağır kapıları iterek açtım. Bu gün havuzda biraz kol kaslarımı yorduğum için titriyorlardı. KApıyı açık bırakıp yürümeye devam ettim. Bahçenin son duvarlarına kadar ulaşmıştım. Arkamı döndüğümde hocanın hala kapının yanında olduğunu görünce gözlerimi devirdim.
Bir kaç dakika sonra hele şükür yanımdaydı. Gözlerini kıstı ve hırıltılı sesiyle konuşmaya başladı. Sigara içmekten ses telleri çok fena bozulmuştu ''Seni arkadaşlarının yanında rencide etmek istemedim.'' dedi ve boyu benden kısa olmasına rağmen büyük bakışları attı. Yine gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyordum. ''Eeee?'' dedim vekollarımı göğsümde birleştirdim. ''E si kendine çeki düzen ver! Ne bu haller? Ben sınıfımda böyle şeyler istemem. Her hafta mutlaka bir şeyler çıkartıyorsun. Senin aklından zorun mu var?'' sözleri artık sinirime dokunmaya başlamıştı. O devam etti. ''Seni bir daha görmek istemiyorum!'' dediğinde pufladım. ''O zaman gözlerini kapa?''
Şaşırmış gözlerle bana baktıktan sonra Kulağıma yaklaşarak ''Artık başka bir okula mı gidersin bilemem ama seni burada görmeyeceğim!'' diye sertçe fısıldadı. İyi ki arkası sağlamdı. Okul müdürü kocanız varsa her istediğinizi yapın politikası da ne zaman çıkmıştı!?
Kafamı salladım ve sınıfa doğru yürüdüm. Eşyalarımı toplayıp çantayı sırtıma vurdum ve müdürün odasına yürüdüm. İçeri girdiğimde ki iğrenç görüntüyü görmemek için hemen elimi gözlerime götürdüm. Bizim şişko çıtır sekreterle kırıştırıyordu. SAdece kırıştırsa iyi!
Sekreter hemen uzaklaştı, üstünü düzelttikten sonra ''Eteğin güzelmiş!'' dedi ve dışarı çıktı. Salak! diye düşündüm. Ben kısa şort giymiştim.
''Başka bir yerde okumak istiyorum.'' dedim. Tombalak, kafasının kel yerlerindeki terleri silmekle meşguldü. ''Ne oldu tatlım?'' dedi. ''Başka bir yere gitmek istiyorum sadece...'' dedim ve yumruklarımı sıktım. Tarih öğretmeni Bayan Flacy dua etsin ki benden büyüktü yoksa yüzünü dağıtmıştım!
''Tamam ama ailen gerekiyor. Sen tek başına karar veremezsin.'' Ah tanrım! 16 yaşındaydım işte! Ne olurdu izin verseler. Şurda 18'e ne kalmış! Kafamı ağır ağır salladım ve yaz tatiline dua ettim bir hafta sonra okullar kapanacaktı.
1 hafta sonra...
Cuma günü karne alma işide bittikten sonra şimdi bavulumu hazırlıyordum. Geçen gün Chris'le konuşmuştum. Benim internetten arkadaşım. İyi bir çocuğa benziyor, gerçi gidecekte başka bir yerim olmadığından onun yanına gidiyorum. Nasıl olsa üvey annem ve babam bir şey demezler. Tabi uyuşturucu almadıkları zaman (öyle bi zaman var mı ki?!!) bişeyler söyleyebilirler ama ben yinede takmazdım. Üvey baabişkonun odasına girdim. Yatakta, zevkten baygınlaşmış gözleriyle öylece yatıyordu.
Dolabına gittim, yanımda sandalyede getirmiştim. Üstüne çıktım ve dolapla duvar arasındaki boşluğu yokladım. İşte paralar buradaydı! Güldüm ve toparla parayı cebime attım. Nasıl olsa onların işine yaramazdı yani bir kaç gün. Tekrar güldüm. ''Yazın sonuna kadar görüşmemek üzere canlarım!''
Kapının yanına çökmüş üvey annemi ayağımla itikledikten sonra sırtımda çanta(iyiki bavulu bırakmışım) özgür kız havalarıyla dışarı adımımı atarken tekrar şu keskin baş ağrılarından biri beni yakaladı. Nalet olsun. Yine başlıyordu!
İşte yeni hikayem umarım beğenirsiniz. Beğenirseniz devamını yazıcam (yazım hatası varsa lütfen kusuruma bakmayın)