Gece Evi Serisi

Türkiye 'deki en güncel Gece Evi forum sitesine hoş geldiniz!

Sitemizdeki anketleri oylamak ve başlıklara cevap yazabilmeniz için üye olmanız gerekmektedir.

Eğer üyeliğinizi aktif edemiyorsanız Perşembe-Cuma günlerini bekleyin. Her Perşembe ya da Cuma günleri aktif edilmemiş üyelikler yönetim tarafından aktif edilecektir.

Sitemizde iyi vakit geçirmeniz dileğiyle...

Forum Admini: Erdem Fierce

Join the forum, it's quick and easy

Gece Evi Serisi

Türkiye 'deki en güncel Gece Evi forum sitesine hoş geldiniz!

Sitemizdeki anketleri oylamak ve başlıklara cevap yazabilmeniz için üye olmanız gerekmektedir.

Eğer üyeliğinizi aktif edemiyorsanız Perşembe-Cuma günlerini bekleyin. Her Perşembe ya da Cuma günleri aktif edilmemiş üyelikler yönetim tarafından aktif edilecektir.

Sitemizde iyi vakit geçirmeniz dileğiyle...

Forum Admini: Erdem Fierce

Gece Evi Serisi

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Gece Evi Serisi

Gece Evi Serisi Türkiye Fan Sitesi , Türkiye 'nin Gece Evi


+7
mavi_keßeLeck
aysa
Phoenix
Kiraz*
RUH
pff_xP
LoWe-StarK
11 posters

    Vampir severler derneği

    mavi_keßeLeck
    mavi_keßeLeck
    Tempted
    Tempted


    Mesaj Sayısı : 3474
    Kayıt tarihi : 14/02/10
    Yaş : 102

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından mavi_keßeLeck Perş. Haz. 10, 2010 11:29 pm

    tamam merve affettim Smile
    ve ayça o işerken değil miydi Very Happy ve denedim Very Happy ama işerken Very Happy
    pff_xP
    pff_xP
    Emekliler
    Emekliler


    Mesaj Sayısı : 2931
    Kayıt tarihi : 10/01/10
    Yaş : 27

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından pff_xP Perş. Haz. 10, 2010 11:29 pm

    ohaaaaaaaaa Very Happy
    durdu mu Koptum
    mavi_keßeLeck
    mavi_keßeLeck
    Tempted
    Tempted


    Mesaj Sayısı : 3474
    Kayıt tarihi : 14/02/10
    Yaş : 102

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından mavi_keßeLeck Perş. Haz. 10, 2010 11:30 pm

    durdu Very Happy ne biçim konulardan konuşuyoruz lan Koptum
    pff_xP
    pff_xP
    Emekliler
    Emekliler


    Mesaj Sayısı : 2931
    Kayıt tarihi : 10/01/10
    Yaş : 27

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından pff_xP Perş. Haz. 10, 2010 11:32 pm

    konuşmayı bırak siz konuştuklarımızı deniyorsunuz Koptum
    aysa
    aysa
    Emekliler
    Emekliler


    Mesaj Sayısı : 7513
    Kayıt tarihi : 25/12/09
    Yaş : 113

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından aysa Perş. Haz. 10, 2010 11:33 pm

    heh içne çekince oluyo dimi Very Happy Very Happy
    mavi_keßeLeck
    mavi_keßeLeck
    Tempted
    Tempted


    Mesaj Sayısı : 3474
    Kayıt tarihi : 14/02/10
    Yaş : 102

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından mavi_keßeLeck Perş. Haz. 10, 2010 11:34 pm

    Very Happy bilmiyorum fark etmedim ve bilmek de istemiyorum Very Happy Very Happy
    pff_xP
    pff_xP
    Emekliler
    Emekliler


    Mesaj Sayısı : 2931
    Kayıt tarihi : 10/01/10
    Yaş : 27

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından pff_xP Perş. Haz. 10, 2010 11:35 pm

    ayyyhhh Koptum iğrenççç
    aysa
    aysa
    Emekliler
    Emekliler


    Mesaj Sayısı : 7513
    Kayıt tarihi : 25/12/09
    Yaş : 113

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından aysa Perş. Haz. 10, 2010 11:35 pm

    ya içine çekiyon duruyo Very Happy Very Happy
    benimki tam gaz ilerlerken bi çektim, geberiyodum az kalsın Very Happy Very Happy
    pff_xP
    pff_xP
    Emekliler
    Emekliler


    Mesaj Sayısı : 2931
    Kayıt tarihi : 10/01/10
    Yaş : 27

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından pff_xP Perş. Haz. 10, 2010 11:36 pm

    o nası bir anlatış yaa Koptum
    gülmekten yarıldım burdaa Very Happy
    tam gaz Koptum
    geberiyodum Koptum
    aysa
    aysa
    Emekliler
    Emekliler


    Mesaj Sayısı : 7513
    Kayıt tarihi : 25/12/09
    Yaş : 113

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından aysa Perş. Haz. 10, 2010 11:43 pm

    tam gaz demişken, gaz, tam gaz giderken birden içimize çekip durdursak nolur Very Happy Very Happy
    pff_xP
    pff_xP
    Emekliler
    Emekliler


    Mesaj Sayısı : 2931
    Kayıt tarihi : 10/01/10
    Yaş : 27

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından pff_xP Cuma Haz. 11, 2010 8:50 am

    durur mu Koptum dene bakalım Koptum
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 11, 2010 9:05 am

    oha burası vampirseverler derneği biraz vampirlerden bahsedin Smile
    pff_xP
    pff_xP
    Emekliler
    Emekliler


    Mesaj Sayısı : 2931
    Kayıt tarihi : 10/01/10
    Yaş : 27

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından pff_xP Cuma Haz. 11, 2010 9:29 am

    vampirler tuvalete de gitmiyorlarr Kocaman Gulumseme
    Phoenix
    Phoenix
    Süper Moderatör
    Süper Moderatör


    Mesaj Sayısı : 15501
    Kayıt tarihi : 26/12/09
    Yaş : 34

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından Phoenix Cuma Haz. 11, 2010 11:03 am

    evet gitmiyorlar Koptum
    cidden vampirlerle ilgili paylaşım yapalım Very Happy
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 11, 2010 11:14 am

    hahaha Smile
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 11, 2010 11:22 am

    vampir hakkında size bilgi veriyim
    vampirler

    Vampir, günbatımı ile şafak arasında dirilerek mezarından çıktığına, insanlara saldırıp kanlarını emdiğine inanılan hayalî canavardır.

    Vampir kültürü Babil’den kalan örneklere dayanır ve yüzyıllar boyunca değişimini inceleyen kapsamlı folklorik tarihsel araştırmalara konu teşkil eder. Kan emme ve öldükten sonra dirilme efsaneleri Orta Çağ’da yayıldı. 1200’lerde İngiltere’de Galli bir din adamı olan Walter Map bir vampirin bütün bir köy ahalisinin kanlarını emmek suretiyle öldürdüğünü iddia etti. Map’ın iddasına göre köyde sağ kalan son kişi kılıcını çekip kana susamış cehennem yaratığının kafasını ensesine kadar ikiye bölmüş ve tehlikeyi sona erdirmişti.

    Vampir varlığına inanan bilim adamları vampirlerin kendilerince belirlenen özelliklerini şöyle özetlemişlerdir ; Acıyı en az düzeyde hissederler , vücutlarında özelliklede yüzlerinde çürüğe dayalı hafif çukurluklar ve izler bulunur , göz renkleri sürekli değişim içindedir ve iki göz asla aynı renkte bulunmaz.Beklenmedik zamanda fark edemiyiceğiniz kadar hızlı ve bi o kadarda güçlü tepkiler verebilirler.Ten ısıları sürekli değişiklik içindedir.Gün ışığından etkilenmezler.Düşünce okuyabilirler bu nedenle onlara karsı koymak imkansız gibidir.Zekalarını ve güçlerini asla bir kitlenin anlayıcağı bir şekilde dışarıya vurmazlar.Bahsedildiği gibi köpek dişleri ilgi çekici büyüklükte değildir.

    Sadece Hıristiyan Avrupada değil çeşitli toplumlarda vampir efsaneleri yaratıldı. Hindistan’da kimi kadınlar , uyurken kana susamış cinlerin saldırısına uğradıklarına inanırlar. 1001 Gece Masalları’nda dişi vampirlerle ilgili öyküler yer almaktadır. Yeni Gine’nin Camma kabilesinde Ovengua cini ya da Borneo adasındaki Dayak kabilesinde Buau adlı varlık da benzer inanışlara dayanan yaratıklardır.

    Tarihçiler vampir kelimesinin Sırpça, Lehçe ya da Türkçe’den türetildiğini öne sürer. Bu efsanenin ayyuka çıktığı ve vampir avlarının düzenlendiği 1730’lu yıllarda Aydınlanmanın ünlü filozofu Voltaire konuya şöyle bir yorum getirir: “Gerçek kan emiciler mezarlarda değil, aramızda. Borsa spekülatörleri, tüccarlar ve işadamları halkın kanını hergün emmekteler. Bunlar kesinlikle ölmüyor ama yaşarken çürüyor.” Karl Marx’ın konuya yaklaşımı ise şu şekildedir: “Sermaye ölü emektir. Ancak canlı emeğin emilmesi ile vampirlere özgü biçimde hayat bulur. Ne kadar emerse o kadar hayat bulur.”

    1820’lerde bir eleştirmen “Vampiri olmayan tiyatro yok“ diye veryansın etmiştir. Yazar Sheridan Lefanu‘nun 1872’de yazdığı “Carmilla” adlı öyküyle vampirler, aralarına ilk kez bir kadını almışlar buradan da vamp sözcüğünü türetmişlerdir.

    İrlanda’lı yazar Bram Stoker, 1897’de yazdığı “Drakula” adlı eserinde türün bütün mitlerini toparladı ve bu konudaki en iyi klasiği meydana getirdi. Bu kitap vampir efsansinin sinemaya da atlamasına neden oldu. Alman dışavurumcu yönetmen Murnau , 1922’deki ünlü klasiği “Nosferatu” ile sinema tarihindeki ilk vampir filmini çevirdi. 1930’lu yıllarda Hollywood’un en gözde konularından biri vampirlerdi. Sinemanın en tanınmış vampir oyuncusu ise Christopher Lee'ydi. Zaman içinde vampirler pusuya yatmış canavar görünümünden kurtulup şık, baştan çıkartıcı , güzel yaratıklar haline geldi. Francis Ford Coppola ise Bram Stoker’ın romanından yaptığı özgün uyarlama ile vampirlerin hayatını bir trajedi olarak yorumladı


    bilim açısından vampirlik

    California Devlet Üniversitesi araştırmacılarından kimya profesörü Wayne Tikkanen’in yaptığı araştırmaya göre vampirliğin asıl sebebinin Porfiria hastalığı olduğu tespit edilmiştir. 1700’lü yıllarda hastalık hakkında bilgisi olmayan Avrupalılar, hastaları vampir olarak niteleyerek lanetlemekteydiler. Bir çeşit kan zehirlenmesi olan Porfirya hastalığının ilerlemesiyle derinin kızılötesi ışınlara karşı zayıfladığı ve bu nedenle karardığını açıklayan Tikkanen, “Hastada anormal kıllanma görülür. Dudaklar kuruyup çekildiği için dişler ortaya çıkar. Hasta çok acı çeker. Sonunda çıldırır.” diyerek hastalığı açıklamıştır. Bu hastaların derilerinin hassaslığı nedeniyle sadece geceleri çıkabildiklerini ve tedavi amacıylada hayvan kanı içtiklerini belirten Tikkanen “Hikayelerde vampirlerin neden gece dışarı çıkıp kan içtiklerinin yanıtı işte bu.” demiştir.

    Ancak diğer bilimsel kaynaklar, porfiria hastalığının vampir efsanesini doğuruğu iddiasına şüpheyle yaklaşmaktadır. Porfiria hastalığı ve vampirlik Türkçe

    Hastalıkla anlatılan efsaneler arasındaki bazı uyuşmazlıklar vardır. Öncelikle portifia'nın bir çok çeşidi bulunmaktadır va bunlardan sadece en az rastlananı deri bozukluklarına yol açmaktadır. Ki bu bozukluklar sadece diş etinin çekilmesi değildir,yüz derisinde çatlamalar, burnun veya parmakların düşmesi gibi belirtiler de vardır. Orta çağda mezarlıklarından çıkarılan kişilerin bu kadar aşırı görüntü bozukluklarına sahip olduklarından bahsedilmemiştir. Ayrıca bu güne kadar kayıtlı olan 200 hastalık vakası vardır, ki bu da böylesine büyük bir efsaneye yol açabilecek büyüklükte bir sayı değildir.

    Vampirlerin gün ışığına çıkamadıkları ilk defa roman yazarları tarafından söylenmiştir. Oysa 18 ve 19 yy. vampirlerine gündüzleri de rastlandığına dair söylentiler vardır. Ayrıca Drakula her ne kadar bembeyaz bir cilde sahipse de, balkanlarda "al yanaklı" tasvir edilen vampir efsaneleri vardır. Queen Of The Damned filmindeki Akasha esmerdir.

    İnsan vücudu, sindirim sistemine giren her besini en küçük yapı taşına ayırıp, bundan kendi moleküllerini yapar.Portifia hastalarının ihtiyaç duyulan o karmaşık molekülü kan içerek sağlayamaz. Ayrıca sarmısakta portifinın etkilerini arttıracak maddelerin varlığı kesin olarak kanıtlanamamıştır.

    Orta çağda daha yaygın olan bir hastalığın daha bu inanışların kaynağı olabileceği düşünülmektedir. Bu hastalıkta kişi uzun bir süreliğine bayılır. Bilinci yerindedir ancak vücudunu kontrol edememektedir. Bir süre sonra hasta, büyük ihtimalle bir tabutta, ayılır/uyanır. Bu hastalık nadir de olsa günümüzde de görülmektedir. Discovery Channel'da bir kadın, üç defa morga da uyandığını anlatmıştır.

    Belki de bu mitin açıklamasını bu kadar uzakta aramaya gerek yoktur. Anahtarın efsanelerin ana kahramanları ölüler olma olasılığı da vardır.Ölülerin cildi zaten daha soluk olur. Basınçtan dolayı genelde ağzın kenarlarında patlayan damarlar, insanlara ölünün kan emdiği izlenimini verir. Ölümden sonra derinin çekilmesiyle saçlar ve tırnaklar uzamaya devam edermiş gibi görünür , bu da kişinin hala yaşıyor sanılmasına neden olur


    türklerdeki vampir anlayışı

    Türk folklorunda sık karşılaşılmasa da Batı’nın literatürlerine girmiş kayıtlar mevcuttur (Vampir-cadı bağlantısı ve kriminoloji kayıtlarına girmiş olan 1970’li yıllarda Cihangir vampiri gibi olaylar da yaşanmıştır)

    1884’te Budapeşte Üniversitesi öğretim üyelerinden ve şarkiyat akademisinin kurucusu Profesör Arminius Vambery, özyaşamsal kitabı “Arminius Vambery : Yaşamı ve Maceraları”nda Türkler'deki bazı vampir inanışlarına da değinmektedir. Macar dilinin köklerini araştırmak amacı ile Orta Asya’ya kadar derviş kılığında yolculuk eden Vambery’e göre: “ Osmanlılar’da yaygın bir inanışa göre vampirler ağaç kovuklarında gizlenirler ve oralarda avlanırlarmış. Ele geçirilen vampirler kelleleri kesildikten sonra bir çuvala konup denize atılırmış.”

    “Cadılar hortlayan ölülerdir” diye açıklar Prof. Pertev Naili Boratav ve ekler “Çokluk kadınların cadı olduğuna inanılır , ama erkeklerden de cadılaşanların bulunduğuna kanıt belgeler vardır. Türk geleneğindeki cadı aşağı yukarı Batı inanışlarındaki vampiri karşılar . Cadılar mezardaki taze ölüleri çıkartıp ciğerlerini yerlermiş. Bir Rumeli anlatmasından öğrendiğimize göre eskiden cadıları zararsız hale sokan uzman cadıcılar olurmuş.”

    Borotav’ın vurguladığı cadı vampir ilişkisini ve cadıcıları kanıtlayan ilginç bir belgeyi Mehmet Seyda sunmaktadır: Aşağıdaki yazı 1833 yılında Tırnova kadısı Ahmet Şükrü Efendi tarafından hükümet merkezine gönderilmiş ve Takvim-i Vekayi gazetesinin 69. sayısında yayınlanmıştır:

    “Tırnovada cadılar türedi . Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı. Zahireye dair un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır. Yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır insanların üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar, hiç kimse bir şey göremez. Birkaç kadın ve erkeğin üzerine saldırmış. Bunlar çağırıldı, soruldu: “Üzerimize sanki manda çökmüş sandık“ dediler. Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır. Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti. İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adındaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağının üzerinde çevirir resim hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki habis ruh imiş. Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şakinin mezarına karşı durdu. Mezarlar açıldı. Cesetler yarım misli büyümüş, kılları ve tırnakları da üçer dörder uzamış bulundu. Gözlerini kan bürümüş, gayet korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar sağlıklarında her türlü pis çirkin işi yapmış, ırza, namusa, mala saldırmış, adam öldürmüş Yeniçeri ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaşlarına bakılarak cellada verilmemiş ecelleri ile ölmüş kişilerdi. Sağlıklarında yaptıkları yetmezmiş gibi şimdi de halka habis ruh olarak tebelleş olmuşlardı. Cadıcı Nikola’nın tanımına göre , bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanırmış. Ali Alemdar ile Apti Alemdar’ın cesetleri mezardan çıkarıldı. Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı. Fakat hiç tesir etmedi. Cadıcı “bu cesetleri yakmak gerek” dedi. Bu hususda şer’an da izin verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı. Çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu”

    Tırnova kadısının naklettiği olay türün literatürüne uygun bir vampir olayıdır. Arada küçük farkları olsa da klasik cadıcılık yöntemlerini izlemektedir. Örneğin kazık göbeğe değilde kalbin hizasına çakılır yürekleri kaynatmak kadar cesetlerin kellelerini uçurmak da geleneğe göre etkin bir çaredir. Bu tür asılsız söylentilerin halkı disiplinsiz yeniçerilere karşı harekete geçirmek için ortaya atıldığı sanılmaktadır


    vampir araştırmacıları

    Dünyayı dolaşarak vampirliği araştıran Rosemary Ellen Guiley, çeşitli ülkelerdeki pek çok vampir derneği ve sayısız insanla görüşerek akademik çevrelerin ilgilendiği bir araştırma kitabı yayınlamıştır. Bu özelliği Guiley’i bir vampir araştırmacısı yapmaktadır.

    Guiley araştırmasında etkileyici veriler elde etmiş ve şu sonuca ulaşmıştır :

    “Aslında tümü saçma. Vampir tanımı kişiden kişiye değişse de, genelde filmlerden ve kitaplardan etkilenilir. Ortada hep ölümsüz, fiziksel ve cinsel yönden çok güçlü, yapmacık, geceleri yaşayan ve doğaüstü güçlere sahip bir yaratığın olduğu var sayılır. Bu saçma inançlara göre bir vampir, kötülük doludur çünkü yaşayan insanların kanlarını emerek yaşamını sürdürür, oysa bu doğaüstülük ve ölümsüzlük için işe yaramaz. Sonuç olarak bütün bunlar vampir folklorunden kaynaklanır ve gerçekten uzaktır."
    Phoenix
    Phoenix
    Süper Moderatör
    Süper Moderatör


    Mesaj Sayısı : 15501
    Kayıt tarihi : 26/12/09
    Yaş : 34

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından Phoenix Cuma Haz. 11, 2010 11:23 am

    bunları okumuştum ama paylaşım için çoook sağol Göksu Very Happy Very Happy
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty tarihteki vampirler

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 11, 2010 11:26 am

    tarihteki vampirler
    Vampirler ne zaman başladı? Diğer bir çok efsane gibi başlangıç tarihi tam olarak bilinmiyor;ama vampir hikayesinin kanıtı Mezopotamya’daki Tigris (Dicle) ve Euphrates (Fırat) nehirlerinin yakınındaki Kildani’de, kil yada taş tabletlerin üzerine yazılmış Asur yazıtlarında bulunmuş olabilir. Kildaniler diyarına, İncil’de geçen Abraham'ın asıl evi olan "Ur of the Chaldeans" da denir.

    "Lilith", İbranilerin kutsal kitabında geçen muhtemel vampirlerden biridir ve kitapta tasvir edilmiştir.İsaiah'ın kitabında geçiyor olsa bile Lilith'in kökleri daha çok Babillilerin "demonolojisine" benzer.Lilith geceleri bir baykuş görüntüsüne bürünerek dolaşan bir canavardı.Avlanmak için yeni doğmuş çocukları ve hamile kadınları arardı. Lilith, geleneğe uygun olarak Adem'in,"Adem ve Havva" olmadan önceki karısıydı, ama daha sonra şeytanın tarafına geçti çünkü Adem'e itaat etmeyi reddetti.Bir takım olağandışı tutkuları vardı ve doğal olarak kötünün gözüyle bakıyordu.Ve sonuç olarak Adem 'in ve Havva'nın çocuklarına (yani tüm insan soyundan olanlara) saldıran bir vampire dönüştü.

    Vampirlerle ilgili söylenceler Akdeniz’deki Mısır, Eski Yunan ve Roma uygarlıkları boyunca süregelmiştir. Eski Yunanlılar, çocuklarını yiyen ve kanlarını içen strigae veya lamiae'ya inanırlardı. Lamia mitolojide Zeus'un aşığı olarak geçer, fakat Zeus'un karısı Hera ona karşı savaşmıştır. Lamia delirmiş ve kendi dölünü öldürmüştür. Daha sonra da geceleri diğer insanların çocuklarını da aynı şekilde öldürmek için avlanmıştır.

    Örneğin, Yunanlılar ve Romalılar tarafından bilinen bir hikaye Mennipus adında genç bir adamın düğününden bahseder. Düğünde tanınmış bir filozof olan Tyana'li Apollonius çok güzel olduğu söylenen gelini dikkatlice inceler. Apollonius sonunda gelini vampir olmakla suçlar ve hikayeye göre (daha sonra bu hikaye MS 1. yy’da Philostratus isimli bir akademisyen tarafından anlatılmıştır) gelin "vampirizm"i kabul eder. İddiaya göre Menippus ile evlenmesinin sebebi elinin altında içecek taze kan bulundurmak içinmiş.



    Vampir hikayeleri canavarların kiang shi. diye adlandırıldığı eski Çin'de de yer almaktadır. Aynı şekilde eski Hindistan ve Nepal'de de vampirlerin yaşadığı öne sürülmektedir (en azından efsanevi olarak . Mağara duvarlarındaki eski çağlara ait çizimlerde bir takım yaratıkların kan içtiği gösterilmiştir. Nepal’e ait "Ölümün Efendisi" elinde kanla dolu, kafatası şeklinde bir kadeh tutuyor ve kanla dolu bir havuzun önünde duruyor halde betimlenmiştir. Bu duvar resimlerinden bazılarının i.ö. 3000 yıllarına kadar dayanan bir geçmişi olduğuna inanılmaktadır. Rakshaslar, Vedas adı verilen eski kutsal Hindistan yazılarında tarif edilmiştir. Bu yazılarda (tahminen i.ö. 1500) Rakshaslar (yokediciler )vampirler gibi betimlenmiştir.Eski Hindistan hakkındaki bilgilere göre bir başka canavar daha vardı. Bir ağaçtan baş aşağı asılmış, yarasaya benzeyen ve kendi kanından yoksun bir canavar. Bu yaratığa 'Baital' deniliyordu.

    Diğer eski Asyalılar Malezyalılar gibi "Penanggalen" adındaki bir çeşit vampire inanıyorlardı.Bu yaratık insan başına sahipti ama bütün organları dışarıdaydı. Ve diğer insanların, özellikle de küçük kurbanlarının kanını içerek yaşardı.



    Tanınmış vampir yazarı Montague Summers'ın 1928'de yazılmış ve bir klasik olan "Vampir - akrabaları ve Yakınları” nda, İspanyol gezginlerin gelişinden önce vampirlerin Meksika'da yaşamış olabilecekleri söylenir. Ayrıca Arabistan'ın da vampirden haberdar olduğunu yazmıştır. Agul diye hitab edilen "Arap Geceleri Hikayeleri"nde vampir benzeri yaratıklar olduğunu yazmıştır; bu insan eti yiyen bir hortlaktır.

    Temeli ruhlara dayalı olan Afrika inançlarında da vampir efsanesine dair işaretler vardır. Caffre kabilesi bir ölünün tekrar geri dönebileceğine ve bir canlının kanıyla yaşayabileceği inancını benimsemiştir.

    Bir çok vampir hikayesinin olduğu eski Peru'da ,genç birinin kanının içilerek şeytanın müritlerinden biri olunacağına inanılırdı.

    Çok eskilere dayanan ölüm korkusu, büyü, hayat veren kan gibi olgular egzotik diyarlardan ve eski çağlardan günümüze kadar gelmiştir. Bugün ise vampirlerin evrimi hala sürmektedir
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty vampirler ve vampirizm

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 11, 2010 11:30 am

    Vampir Mitosu
    Vampir mitosunun en somut cıkış noktalarından biri ilk çağdan bu yana yeryüzünde kol gezen "kusuz virüsü". Dünyanın en eski virüslerinden biri olan kuduz ,taş devrinde bile insan oglunun başına musallat olmaya başlamış bir haSTALIK.virüsün hasta üzeridneki etkisi vampir özellikleriyle birebir paralelik taşır.Şimdi gözünüzde canlandırın,bir eldse kuduz virüsü kapmısh biri diğer tarafta bir vampir. kuduza yakanlan birinin gösterdiği ilk sempton asosyelleşme ve iletişim zorlugu.Hasta ilerleyen safhalarda hertürlü parlak ışıktan korkar ve gün ışıgna çıkamaz.Bu tbir yerdeb taıdık değilömi ürkünç bir değişim geçirdiğiiçin kendi yansımasına bakamaz ve en önemlisi yemek yiyeemez.Kuduz virüsü beynide etkilediği için hasta kendi yakınları xada klanı olsun herkese dsaldırır.Kuduzun vampirle en yakın benzerliği kuduz virüsün ısırma ve salya yoluyla gejmesidir.
    diğer yandan vampir özelliklerini hatırlayalım kuduz genellikle saldırgan meziyetli olan köpek yarasa kurt ve fare gibi hayvanlardan bulaşr bunlarda vampirlerin istedikleri xaman dönüşebildikleri hayvanlardır. peki vampir baska neler yapar ısırdıgı kurbanını kendisi gibi vampir yapar kan içer gün ıshıgına cıkmaz ateshtyen korkar.. vampir mitoloarındaki ortak nokta ise vampirlerina slında asosyal oldukalrıdır.sosyal oldukalrı xamanlarda dahi birbirlerinden korkarlar ve güvenmesler.Diğer yandan vampir mitosunun kuduz hastalıgndsan kaynaklanmış oalbilejeğini gösteren başka bir paralellikte aynaya baktıklarında kendileirnini görememledir.
    insanların henüz klanlar halinde yaşadıgı ve herşeyden önemlisi virüs gibi miklro tehlikelerden bihaber oldukalrı bir dönemde kuduz hastaları onların gözünde korkulması gereken lanetli tehlikeli yaratıklarıd.Eh xaten mityosta kulaktan kulaga yayılarak gelişen bişidir.ilkçagdaki bu korku ve mtoslar tek tanrıılı dinlerin çıkmasına kadar devam etti.insnalar medeniyetleştikçe bu korkularda dinlerin içne yerleşöeye başladı orta cagda ise paplık ve kilisde halkı cadı,kurt adamkara büyü vampir gibi eski pagan geleneklerinden dogma inançları temizlemeye calısır. ogüne kadar pagan gelenekleriyle korunan halkı hristiyan simgelerle korumaya yönlebdirir.böylelikle paganizmden gelen sarımsak ,ateş korkusu ve gün ışıgına cıkmamamın yanına hac kutsal su ve saf inancın güjüde eklenir.
    Kutsal dinlerin cıkısıyla birlikte vampir teması taşıyan ve anadolu medeniyletleridnen gelen lilith efsaneside kutsal dinlere empoze edilmişitr.Bu noktada ayrı iki inanış vardır birinjisine göre kabil lilithin ademin havvadana önjeki aynı kendisi gibi çamurdan yaratılmısh ilk eşinin çocuju diğer inanşıa göre adsem ve havvanın ilk çoçugu bu ayrıma karsın efsane sonrasında ortak bir anlatımA DÖNER KABİL BİTKİLERİN ,KÜÇÜK KARDEŞİ HABİL İSE HAYVANALRIN EFENDİSİDR.adak istendiği gün kabil bütün bitkileri sunaga koyarak yakar fakat kabilin adagı kabul olmaz habilin adadıgı koyun yavrusuda kabul görür.ikinji sefrde tanrı en sefdikleir seyi adamalrını ister tanrıs efgisi herleyden üstün olan kabil sunaga geldiğinde en sefdiği sey olan kardesini öldürerek tanrıya adak olarak sunar bu yeryüzündeki ilk cinayettir. anjak bagıslayıjı tanrı kabilie 4 melek gçnderir ve bu melekler tarafındna lanetylenir artık cojuklarından ve ateşten korkajak kanla beslenejek gün ışıgı göremeyejek ve ölümün huzurunu tadamayajaktır.Vampir ismi gejmesede kabil üstüne aldıgı lanetler acısından ilk vampir sayılır


    Hiyerarchy
    Vampirler üstün güçlere sahip olan gecenin efendileri olmalarına rağmen aslında acı çeken varlıklardır. Çünkü vampir olmak demek büyük güçler karşılığında sizden hayatınızın, ruhunuzun alınmasıdır. Şunu unutmamak gerekir; vampirler için öteki dünya, cennet veya cehennem yoktur. Bu dünya onlar için hem cennet hem de cehennemdir. Bedenlerinin ölümsüz olabilmesi için ruhlarını feda etmişlerdir . Ölüdürler. Kalpleri atmaz. Nefes almazlar. Derileri donuk, solgun ve buz kadar soğuktur. Sarımsaktan ve akan sudan korkmazlar. Dini sembollerden etkilenmezler. Ateş dışında hemen hemen hiçbir şey vampirleri yok edemez.Vücutları ağır hasar aldığında "Torpor" denilen bir uykuya yatarlar. Bu uyku hasarın büyüklüğüne göre 1 yıldan 1000 yıla kadar sürebilir.Bir vampir, vampirliğinin ilk yıllarında normal bir insandan çok fazla güçlü değildir. Yıllar geçtikçe gücü ve doğaüstü yetenekleri artar. Bir vampir bir insanı ısırırsa o insanda vampir olur düşüncesi yanlıştır. Bir insanı vampir yapmaya "Embrace" denir ve yapabilmek için bazı özel ritüeller gerekmektedir. Öncelikle vampir seçilmiş çocuğun( insanın) vücudundaki tüm kanı emer. Seçilmiş son nefesini verirken vampir bileklerini keser ve kendi kanını kurbanına içirir. İşte o anda insandan vampirliğe geçiş olan, adına "The Becoming"denilen, çok büyük ruhsal ve fiziksel acıların çekildiği dönem başlar. Bir vampirin güçlerini ve yeteneklerini belirleyen en büyük etken; yaşı ve kanının ilk vampir Caine`e olan yakınlığıdır. Buna jenerasyon(generation) denir. On beş tane jenerasyon bulunmaktadır:

    1. Jenerasyon: Kabil(Caine); Adem`in ilk oğlu, ikinci doğan Abil`in kardeşi ve dünyada ilk cinayeti işleyen kişi.
    2. Jenerasyon: Zillah, Irad, Enoch. Üçüncü jenerasyon tarafından yok edildi.
    3. Jenerasyon: On üç Antediluvian. Hala yaşadıklarına inanılmaktadır.Yalnızca ikisinin adı bilinmektedir: Lucian ve Mekhet.Uyudukları ve kıyamet günü(Gehenna) geldiğinde uyanıp bütün çocuklarını yiyecekleri söylenmektedir.(bkz.The Book Of Nod)
    4. ve 5. Jenerasyon: Metuselah olarak bilinirler. Yaşlarının bin ile iki bin yıl arasında olduğu tahmin edilmektedir. Sayıları çok azdır ve vampir sosyetesinde çok nadir görülürler. Vampir dünyasını yöneten efendilerdir.
    6. ve 7. Jenerasyon: Metuselahlardan sonra gelen en güçlü vampirlerdir. Bir çoğu prens ve elder`dır.
    8., 9. ve 10. Jenerasyon: Elder olarak bilinirler. Kendi çocuklarını yaratabilme(vampir yaratabilme) yetkisine sahiptirler.
    11. ve 12. Jenerasyon: Bir çoğu sosyeteye yeni kabul edilmiş vampirlerdir.
    13. ve 14. Jenerasyon: Daha vampir sosyetesine kabul edilmemiş yeni vampirlerdir. Pek değerleri yoktur. Ayak işlerinde kullanılırlar.

    15. Jenerasyon: Thin Blooded diye adlandırılırlar.Son yıllarda ortaya çıkmışlaradır.Çok güçsüzdürler ve bir çoğu özürlüdür. Görüldükleri yerde yok edilirler. Çünkü Gehenna`nın alametlerinden biri olarak kabul edilirler.(bkz.The Book Of Nod)

    Vampirler ölümsüzler arasında en güçlü organizasyona ve hiyerarşiye sahip varlıklardır.

    Bu düzenden bahsetmek gerekirse:

    1. Neonate: Yeni yaratılmış vampirlerdir. Fazla güçleri yoktur ve sosyeteye kabul edilmemişlerdir.
    2. Ancillae: 100-200 yaşları arasındaki genç vampirlerdir. Vampir sosyetesine kabul edilmişlerdir. Geleceğin elder`ları gözü ile bakılırlar.
    3. Elder: Yaşlarının 300-400 yıl civarında oldukları tahmin edilmektedir. Vampir yaratma yetkisine sahiptirler.
    4. Methuselah: Yaşlarının 1000 yıldan fazla olduğu bilinmektedir. Antediluvianlardan sonra dünya üzerindeki en güçlü vampirlerdir.
    5. Antediluvian: Yaşları ve nerede oldukları tam olarak bilinmemektedir. 3. jenerasyondan olan bu vampirler 13 tanedir.
    6.Blood God: Diğer vampirleri yaratan ve vampir ırkının devamını sağlayan,ilk kanı akıtıp ilk cinayeti işleyen vampir(Caine).

    Vampir Loncasının içinde yukarıda anlatılan topluluktan başka çeşitli klanlar da barınmaktadır.

    Bu klanların isimleri şunlardır:

    Ventrue – Kraliyet Klanı

    Gangrel – Hayvanın Klanı

    Malkavian – Ay’ın Klanı

    Nosferatu – Gizli Olanın Klanı

    Ravnos – Gezenin Klanı

    Toreador – Gülün Klanı

    Lasombra – Gecenin Klanı

    Tzimisce – Biçimdeğiştirenin Klanı

    Setites – Yılanın Klanı

    Cappadocian – Ölümün Klanı

    Saulot – Iyileştirenin Klanı

    Assamite – Av’ın Klanı

    Brujah – Öğrenmiş Klanı

    Günümüzde bir çok büyük şehir vampirlerin kontrolü altındadır. Şehri yöneten en üst seviyedeki vampire prens denir. Ancak onları da yöneten, kaderlerini belirleyen öyle şeyler vardır ki bu varoluşlarından beri süregelen altı büyük gelenektir. Bu altı gelenek vampirleri vampir yapan tek şeydir.

    1. THE LEGACY: Unutma, taşıdığın kan Tanrı tarafından lanetlenmiş ve Lilith tarafından kutsanmıştır. Vampir olduktan sonra ölümlü hayatının bir anlamı yoktur. Ölümlü yaşamın senin yaratıcına karşı, ölümsüz yaşamın ise Tanrıya karşı işlenmiş bir günahtır.
    2. DESTRUCTION: Kendi soyundan birini yok etmen yasaklanmıştır. Yalnızca Elder`ların yok etme hakları vardır.
    3. PROGENY: Elder`ının izni olmadan kendin vampir yaratamazsın. Yoksa sen ve senin soyun yok edilir.
    4. ACCOUNTING: Yarattığın çocukların özgürlüklerini kazanana kadar senin kontrolün altındadır. Unutma, çocukların özgür olana dek onların günahlarından sen sorumlusun.
    5. DOMAIN: Her efendinin kendi bölgesi ve kendi kuralları vardır. Bunlara saygı göster.
    6. THE SILENCE OF BLOOD( MASQUERADE ): Asla kendi kimliğini, doğanı başkalarına( özellikle insanlara) açıklama, belli etme. Yoksa kaderin yok edilmek olur.

    Bunlar arasında en önemli olanları destruction ve masquerade`dir. Çünkü vampirler kendi varlıklarını saklayarak günümüz dünyasının gizli yöneticileri olmayı başarmışlardır.
    Destruction ise vampirlerin kendi varlıklarını, yine kendileri tarafından yok edilmesini önlemek içindir. Bir vampirin başka bir vampirin kanını içip onu yok etmesine "Diablerie" denir. En büyük günah ve en büyük yasak olmasına rağmen yüksek jenerasyonlu vampirler kendilerinden daha küçük jenerasyonlu bir vampiri, jenerasyonun düşük olmasının getirdiği güç ve yetenekler için diablerie ederler. Eğer diablerie yapan bir vampirin bu günahı öğrenilirse o vampir avlanarak yok edilir. Buna "Blood Hunt" denir ve sonunda vampir kanı çok değerli olduğu için sosyete içinde kuralları çiğnemiş bir vampiri avlamak diğerler üyeler için büyük bir zevktir
    ......
    CLANLAR
    THE CAMARILLA

    Burjah
    Brujah clan’i genelikle otoriteye karşı çıkan Vampir lerden oluşur, bazılarının otoriteye karşı çıkmak için nedenleri olsa da bir çoğunun yok. Yanlız ve de şahsi bir yaşam süren Brujah lar hiç bir zaman düşüncelerini dille getirmekten kaçınmazlar ve de tutumsuz olurlar. Brujahlar Vampir ırkının en agresif clan lerinden biridir. Diğer Vampirler onları ukala ve de çıkarcı olarak görse de onların akıl almaz hırsları polemiklerin ardında gizli kalmaktadır.

    Gangrel
    Vampir ırkı genelinde sezileri ve de düşünceleri ile en çok hareket eden clan dir Gangrel. Gangrel ler hiç bir zaman uzun bir süre aynı mekan da yaşamazlar, sık sık yer değiştirirler. Diğer vampirlerden ve de tüm canlılardan uzak yaşamayı seçerler, geneliklle yasak ormanların içinde huzuru ararlar. Ormandaki kurt adamlardan nasıl kurtulduklarını bilen pek fazla canlı yok. Tahminlere göre Gangrellerin görüntü değiştirme kabiliyetleri onları güçlü kıllıyor. Bir fani vampirlerin kurt ya da yarasaya dönüştüğünü belirtince bu muhtemellen görüntü değiştiren bir Gangrel dir.

    Malkavian
    Bütün lanetlilerin çekindiği bir clan dir Malkavnian lar. Clanlerinin lanetli kanları akılarına zarar vermiş, bunun sonucunda dünyadaki tüm Malkavian lar akıllarını kaçırmış ve de geri dönüşü olmayan bir yolla baş koymuşlar. Bu durumun Malkavian lere zarar vericeğini düşünenler yanılmış, Malkavian lar dünyanın en çok korkulan vampirlerin arasındadır.

    Nosferatu
    Caine in çocukları ‘lanetli’ diye adlandırılmıştır, ve hiç bir vampir Nosferatu clan’i kadar zarar görmemiştir lanetden. Diğer vampirler insan görüntüsü alabilir ve de insan içinde rahatca dolaşabilir, ancak Nosferatuların görüntüleri akıl almaz bir hale gelmiş vampirisim laneti yüzünden. Nosferatunun Anteldiluvian’ı nın yaptığı korkunç şeyler yüzünden Caine bütün clan’i bu şekilde cezalandırmış. Bunun sonucunda Nosferatular diğer kardeşleri tarafından dışlanmış, kardeşleri Nosferatuları iğrenc bulmak da ve de kesinlikle gerekmedikçe Nosferatu Clan’i ile temas kurmamakta.

    Toreador
    Toreadorlar lar birçok benzetmeden nasibini almış. Iş güzar, yalancı, kendini beğenmiş ve niceleri. Ancak bunların sadece bir kısmı doğru. Şahısa ve de o anki ruh haline gore güzel, çirkin, kusursuz, yaramaz, düşünceli ve de düşüncesiz olabiliyorlar. Aslında tek kalıcı gerçek clanin üyelerinin iş estetiği dir. Bir Toreador ne yaparsa yapsın içten ve de hırsla yapar. Toreador yukardakilerin hangisi olursa olsun, o hırsılıdır. Toreador ların en büyük özeliği tamamen dişi Vampir lerden oluşması dır.

    Tremere
    Korkuluyorsa, güvenmiyorlarsa, nefret ediliyorsa. Ne olursa olsun Tremere Claninin vampirleri asla dışlanmaz. Tremereden korkanlar çok da haksız değiler aslında, olması gereken de bu, çünkü bu vampirler çok esrarengiz dir. Kendi tarzları vardır, bir vampir büycülüğü keşif etmiş ve de ustalaşmışlardır, bu büyücülük de büyüler ve de ayinler vardır. Tremere lerin hiyarşisi clan deki vampir ler arasında rekabette yol açar. Treme vampirlerinin tek istediği güçtür.

    Ventrue
    Ventrue da bulunan vampirler saygılı, dürüst, sammimi ve de kusursuz zevk’e sahiptir. Çok uzun zamandır Ventrue bir liderlik sembolü olarak benimsenmiştir. Eski ayinleri ve de gelenekleri yerine getiren sayılı clan lerden biridir. Eskiden Ventrue üyeleri asil ler ve de en güçlüler arasından seçilirmiş. Zamanımızda bu clan soylu zengin aileleri, acımasız tücarkari ve de benzeri insanları clan’ine katmakda. Vampirlerinin soyu ne olursa olsun ortada bir gerçek var, Ventrue sabit ve de güvenilir bir clan dir.

    THE SABBATH

    Lasombra
    Bir çok vampir Lasombra nın kilise ile beraber çalıştığını düşünmüştür, Hiristiyanlığı tüm dünyaya yayan gücün onlar olduğuna inanmıştır. Ancak son zamanlrda Lasombra kiliseyi dışlamış bulunmakta. Bir çok Lasombra vampiri Caine’in laneti yüzünden allah tarafından dışlandıklarını düşünürler. Lasombralar doğuştan iki güce hakkimlerdir: ikna yetenegi ve de liderlik özelikleri.

    Tzimisce
    Eğerki Lasombra Sabbath ın bel kemiği ise ozaman Tzimisce de Sabbath ın beyinidir. Tzimisce nin felsefesi disiplin üzerine kuruludur ve de bundan asla taviz vermezler. Hiç kimsenin nedenini bilmediği bir entastane yüzünden Tzimisce ler değişik bir görüntüye bürünmüşler yüz yıllarca evel. Ancak görüntü sizi yanıltmasın, vahşi görüntülerinin aksine Tzimisce ler son derece uysal ve de hoş görülü vampirlerdir. Uzun yıllar evel kendi aralarında savaşan Tzimisce ler artık Sabbatha görev vermektedir.

    THE INDEPENDENT CLANS

    Assamite
    Doğunun ıssız çölerinden gelen Assamite lar gitikleri her yere beraberlerinde korku getirirler. Camarilla, Sabbath ne de diğerleri. Onlar kendileri için çalışırlar ve de en çok menfaati kim veriyorsa onun yandaşı olurlar. Hırçın tavırlarından bezen Camerilla ve Sabbath bezmişti ve de Tremere clanine baş vurdular. Tremere clan’i Assamite lari lanetledi ve de laneti kabul etmeyen sayılı Assamit Sabbath lara sığındı. Assamite lar diğer clan ler tarafından nefret ile karşılanıyor ve de dışlanıyorlar.

    Setites
    Her ne kadar Setites lar Camarilla ve de Sabbath tarafından kınılsada büyük bir korku beslenmektedir Setites Clan ine. Çok nadiren vampirler Setites lara yaklaşır ve de misafir perver davranırlar, haklı olarak tabi. Setites isminden görüldüğü gibi karanlık ve de anarşi nin yandaşıdır. Liderleri Set ya da Sutekh, tam olarak bilinmiyor. Hikayelere göre eski Mısırda set kahramanca bir avcıymış. Geceleri çöleri gezip avlanırmış, bazıları Set in ‘gecelerin Tanrısı’ olduğuna inanır. Yandaşı olan Cainites lere hep hoş görü ile yaklaşırmış Set, ancak dışlanmış Set. Bu nokta da olaylar karışıyor. Size anlatayım siz istediğinize inanırsınız. Bazıları Osiris in Set’i şehirden kovduğunu sölerken bazıları da Horus un Set’i savaşda yendiğini savunur. Iki şıkdan hangisi doğru ise devamı budur: Set yeniden iktidara geçmeye and içmiş, ancak bu sefer hoş görülü değil karanlık bir efendi olarak, onun çocukları da onun ayak izlerinde devam etmiş. Setites ne Camarilla lara ne de Sabbath lara sadıklardır.

    Giovanni
    Giovanni Clan’i sadece aileden vampire leri barındırmıyor. Senelerin emeği ile aile dışından vampir ler Giovanni Clan ine katılmaya hak kazanmış. Özeliklle yardımcı olan ve de sadık kalan vampir ler aileye kabul edilmiş. Aile nin her bireyi ölümsüz bir yaşam sürer, ancak ve ancak bir vampir ‘Proxy Kiss’ (Proxy Öpücüğü) ile onurlandırılınca tamamen bir Giovanni olur. Giovanni ler de üç tane gurup vardır, azınlık ailesi, çoğunluk ailesi ve de gerçek (kan’ı Giovanni olan). Normalde üç gurubun arasında bir fark yoktur tahaki toplantılara kadar, orada kimin yetkili olduğu belli olmakta. Çoğunluk ailesinin fikirleri az da bir ilgi görse de son karar daima Giovannilerindir. Azınlık ailesi gerçek Giovanniler tarafından pek sevilmez ve de alçak görülür. Giovanniler ne Camarilla lara ne de Sabbath lara sadıklardır.

    Ravnos
    Ravnos Clan’i aslında Gangrel Clan ine çok benzer, ancak hiç bir clanin arasında bu kadar değişiklikler de olamaz. Gangrel ler yanlızlığı sever, Ravnos lar ise beraberliği. Gangrel ler dürüst ve de açık sözlüdür, Ravnos lar düzembaz ve da yalancı. Gangrel ler sürekli mekan değiştirirken Ravnos lar ise sabit bir yerde kalır. Aralarındaki benzerlik ise Ravnos unda Gangrel inde clan lerinde çingene barındırmalarıdır. Ravnos lar ne Camarilla lara ne de Sabbath lara sadıklardır
    Anarchs

    Vampirlerin karakteristik özelliklerini en çok gösterdigi devir kuskusuz karanlik çaglardir (yaklasik 1000 - 1400 seneleri arasi). Ögrenmeye ve bilgiye verilen deger yitirilmis, aydinlar kilise tarafindan yakilmaya baslanmis, feodal sistemde çogu vampir olan zalim derebeyleri tarafindan yönetilen Avrupa halki sefaletten bitap düsmüstü.
    Bu devirde vampirler o kadar güçlüydü ki bazilari vampir olduklarini gizlemezlerdi. Dünya devletleri, ordular ve en önemlisi tanrinin kilisesi vampirler tarafindan kesin bir sekilde kontrol edilmekteydi. Insanlar yavas yavas inançlarini kaybetmeye baslamisti. Ögrenmeye, akla, güzel günlere ve tabii ki büyüye olan inancini. Artik dünya, vampirler tarafindan sömürülen ve bu yaratiklarin kendi zevkleri için oynadigi türlü oyuna mekan olan ümitsiz bir yerdi. bu gidisat ilk haçli seferlerinin sonuna kadar sürdü. hezimete ugrayan ve kutsal topraklari Müslümanlarin elinden alamayan kilise büyük bir organizasyona giristi. kendi içindeki çürümüslügü yok etmeye karar veren kilise Avrupa da bir firtina gibi esti. bulunan her vampir, büyücü, Müslüman, Yahudi, temelde Hiristiyan olmayan her sey yargilanmaya basladi. Avrupa´nin güçlü vampirleri teker teker kaziklarda yakilmaya baslandi, artik vampirler için bir çag kapaniyordu ve açilan yeni çagin neler getirecegini sadece tanri bilirdi.
    Avrupa´nin yasli vampirleri panige kapilmisti. kilise kontrollerinden çikmis, büyük bir kararlilik ve azimle onlara karsi bir sefer baslatmisti. kaçmak için bir sekilde vakit kazanmalari lazimdi ve bunun için en iyi yolun onlardan genç vampirleri öne sürerek feda etmek olduguna karar verdiler. Birçok genç vampir bu yüzden kilise tarafindan yok edildi. Fakat hepsi degil, bu "feda edilenler" grubundan sag kalan gençler "anarch hareketi"ni baslattilar. Anarch unvanini alan bu vampirler üzerlerindeki yasli vampirlerin kurdugu otoriteyi kesinlikle reddedip kendi baslarina sag kalmayi ögrendiler. Hakli ve onurlu bir amaç için baslayan bu hareket zamanla degisti ve Anarchlar sebepsizce etrafa zarar vermeye baslamisti. Kendilerine bir seyler öneren herkes için çalisip, içlerindeki son onur ve haysiyet kirintilarini da yok ettiler. Sağ kalmayı basarmalarındaki en büyük etken beraberce hareket edebilmeleridir. O zamanin yasli vampirleri o kadar paranoyak ve uzlasmazdi ki hepsi kendi basina hareket ediyordu. Bir çogunun sonu bu yüzden geldi.
    Fakat birlesme kaçinilmazdi. 1450 senesinde 7 klandan olusan (Toreador, Ventrue, Tremere, Gangrel, Malkavian, Nosferatu, Brujah) ilk Camarilla kuruldu. Yaslilar ilk kez bir araya gelmenin sikintisini yasiyorlardi, herkesin birbirine karsi yüzyillardan gelen düsmanliklari vardi, fakat birlesme yaslilara güç getirdi. Organize olan yaslilar kilisenin gazabindan kurtuldular ve Anarchlara karsi kanli bir savasa giristiler. Yaklasik olarak 40 sene süren savasta Camarilla kazandi ve devam etmenin intihardan farksiz olacagini anlayan Anarchlar teslim oldular. 1493 te "Dikenlerin Toplantısı (Convention of Thorns)" anlasmasi ile savas kesin olarak bitti. teslim olmayi reddeden bir grup anarch yeniden toplanarak Sabbat ´i kurdu. Sabbat ve Camarilla günümüzde hala amansizca savasmaya devam etmektedirler
    Lilith

    "Lilith" (arapça karşılığı illet), İbranilerin kutsal kitabında geçen muhtemel vampirlerden biridir ve kitapta tasvir edilmiştir.İsaiah´ın kitabında geçiyor olsa bile Lilith´in kökleri daha çok Babillilerin "demonolojisine" benzer.Lilith geceleri bir baykuş görüntüsüne bürünerek dolaşan bir canavardı.Avlanmak için yeni doğmuş çocukları ve hamile kadınları arardı. Lilith, geleneğe uygun olarak Adem´in,"Adem ve Havva" olmadan önceki karısıydı, ama daha sonra şeytanın tarafına geçti çünkü Adem´e itaat etmeyi reddetti.Bir takım olağandışı tutkuları vardı ve doğal olarak kötünün gözüyle bakıyordu.Ve sonuç olarak Adem ´in ve Havva´nın çocuklarına (yani tüm insan soyundan olanlara) saldıran bir vampire dönüştü.Günümüzde şeytanın erotik yanını temsil etmekte olan lilith ( ingilizcede lillith ) sümer, babil ,pers ,tüton ve diğer pek çok mitolojide vampir, şeytanın ya da samael in eşi olarak nitelendirilmektedir.

    Tanrı insanı başlangıçta çift yaratır. Çiftin erkeği bildiğimiz Adem, kadını ise Lilith´dir. Bu ilk insan çifti cennet bahçesinde birlikte yaşamaya başlarlar, ama bu mutlu bir beraberlik değildir. Anlaşmazlık sebepleri ise çağımızın boşanma davalarında ileri sürülenlerden pek farklı değildir: Adem Lilith´in olaylara neden kendisinden farklı yaklaştığını anlayamaz (ruhen ve fikren anlaşmazlık); onu kendisine hizmet etme, bahçeyi bakımlı ve düzenli tutma konusunda tembel ve isteksiz olmakla suçlar (ev işlerini ve ailesini ihmal etme). En önemli ve üzerinde en çok durulan sorun ise Adem´in, cinsel ilişki sırasında kadının sürekli altta olmasını istemesidir ve bunu da kadına üstünlüğünün gereği olarak görür, Lilith ise bu pozisyonu aşağılayıcı bularak karşı çıkar (cinsel uyuşmazlık).

    Kısacası anlaşmazlık sebebi Adem´in sürekli olarak kadına üstünlük taslaması, ona hükmetmeye çalışmasıdır. Lilith ise ikisi de aynı topraktan yaratıldığına göre eşit olmaları gerektiğini savunur ve erkeğin kendisinden üstün olmak istemesine bir anlam veremez. Sonunda birlikte yaşamalarının imkansız hale geldiğine karar verir ve Tanrı´nın söylenmemesi gereken adını anarak (ki bu isim cennetten çıkış için tek paroladır) uçup gider ve yeryüzünde Kızıl Deniz yakınlarındaki bir mağaraya sığınır.

    Kendisine sunulan sıcak yuvayı kapıyı çarparak terkettiği için artık yeri de cennetten dışlanmışlar arasında olacaktır. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı (ya da şeytanın ta kendisi) Şamael ile ilişkiye girer ve onlardan cin çocuklar doğurur, hem de günde yüz çocuk gibi yüksek bir oranda, inanışa göre dünyada kötülüklerin bu kadar yaygınlaşmasının sebebi budur.

    Cennette yalnız kalan Adem ise Lilith´i geri getirmesi için Tanrı´ya yalvarır. Tanrı da Senoy, Sansenoy ve Semangelof isimli üç meleği elçi olarak gönderip ´evine dön´ çağrısı yaptırır Lilith´e. O da kesinlikle dönmeyeceğini bildirir. Melekler kendisini, geri dönmemesi halinde her gün yüz çocuğunu öldüreceklerini söyleyerek tehdit ederler. Tehdit yerine getirilir...

    Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra Adem soyundan gelen bütün insan yavrularının, hamile ve doğum yapmakta olan kadınlarla bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin eder. Erkek çocuklarının doğduktan sonra ilk sekiz gün içinde, kız çocuklarının ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınında üç meleğin ismi veya sureti bulunan çocuklara dokunmayacaktır.

    Lilith´in dönmesinden ümidi kesen Tanrı, Adem uyurken bilinen kaburga kemiği yöntemiyle Havva´yı yaratır. Bu yeni kadının, vücudunun bir parçası olduğu erkeğe karşı çıkamayacağını düşünmektedir. Havva Lilith´e o kadar benzemektedir ki Adem uyanınca yanında bulduğu kadının başka biri olduğunu anlamaz. Onun kendisine Lilith gibi karşı çıkmayıp boyun eğmesini ise ´nihayet hidayete erip yola geldi´ diye yorumlar. Hikayenin sonu ise herkesin malumu.

    Lilith artık kesinlikle kötülerin safındadır. Bütün insanoğullarının ve kızlarının başına gelen nice felaketin sebebidir. İnsanlara yaptığı kötülükler saymakla bitmez: Beşikteki bebeklerin bugünün tıbbınca bile sebebi açıklanamayan ani ölümlerinin baş sorumlusu olduğuna inanılır...


    -*-*-*-Tevrat´ın ilk bölümü olan ve dünyanın ve insanın yaradılışını anlatan Tekvin´in ilk iki kısımı arasında bir çelişki vardır: İlk kısmında 1.27: "Ve Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı" denildikten sonra ikinci kısımda 2.18: "Ve Tanrı dedi: Adamın yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım." 2.22: "Ve Tanrı adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı" diye yazılmış.

    Yani iki kısımda da kadının yaradılışı farklı anlatılmakta. Bunun sebebi de bu iki kısmın farklı dönemlerde farklı kişiler tarafından yazılmış olmasıdır (birinci kısmın M.Ö.700 civarında İbraniler tarafından, ikinci kısmın ise çok daha öncesinden Sümerler tarafından yazılmış olduğu ileri sürülmektedir). İlk kısımda sözü edilen kadın da inanışa göre Lilith´dir ve bu konu yüzyıllardır din adamları ve araştırmacılar tarafından tartışılmaktadır
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 11, 2010 11:32 am

    Camarilla

    Camarilla, 6 Clandan oluşan bir topluluktur. İnsanlıklarını kaybetmemeye uğraşırlar ve varlıkarını insanlardan gizlerler. Eğer bir Camarilla mensubu varlığını herhangi bir şekilde bir ölümlüye belli ederse, çok ağır cezalara çarptırılır (Şehrin Camarilla Prensinin insafına kalır). Camarilla´nın Vampir dünyasındaki gücü, daha çok kaba kuvvetten gelmez. Camarilla dünya üzerindeki insanları kontrol altına alarak politik üstünlük sağlamıştır. Bir Camariila şehrindeyseniz oranın Valisi, polisi, ambulansları ve hatta çöpçüleri bile Camarilla kontrolü altındadır.

    Her şehri bir Prens yönetir. Şehrin en üst düzey kişisidir. Prensin üstünde Justicar´lar vardır. Justicarlar Camarilla´nın en üst düzey yöneticilerinin bulunduğu Inner Council´ın emirlerini yerine getirirler. Inner Council´ın kimlerden oluştuğu bilinmemektedir. Şehirlerde ise düzeni "Şerifler"´ sağlar. Şerifler daha çok ölümlü dünyanın polisleri gibidir. Camarila´nın vampirler için kullandığı isim "Kindred"dır. Camarilla içinde asla "O bir Vampir." denilmez. Bunun yerine: "O bir Kindred" denir. Camarilla´nın 6 tane geleneği vardır. Bu geleneklere Camarilla´nın iç kanunları da denebilir. Bu kanunlardan herhangi birini çiğnemek, başınıza çok kötü şeyler gelmesini sağlar.

    Birinci Gelenek : Maskeli Balo

    Kindred olduğunu kimseye göstermeyeceksin.

    İkinci Gelenek : Bölge

    Senin bölgen seni alakadar eder. Bölgene gelen herkes sana saygı göstermelidir. Bölgende senin dediklerine karşı çıkılamaz.

    Üçüncü Gelenek : Çocuk

    Senden daha yaşlı birinden izin almadan çocuk yapamazsın. (Buradaki "çocuk yapma" sözü, bir insanı Vampir´e dönüştürmektir.). Eğer izinsiz çocuk yaparsan, sen ve çocuğun öldürülürsünüz.

    Dördüncü Gelenek : Himaye

    Senin Vampir yaptıkların senin çocuklarındır. Çocuğun eğitilene kadar senin gözetimin altındadır. Onun hatalarının cezasını sen çekersin.

    Beşinci Gelenek : Misafirperverlik

    Eğer bir şehre yeni gelmişsen, o şehrin yöneticisine kendini tanıtacaksın. Kabul görmeden, sen hiçbirşeysin.

    Altıncı Gelenek : Yokediş

    Kendi türünden birini yoketmeyeceksin. Yoketme hakkı senden yaşlılara mahsustur. Ancak aranızda en yaşlı olan "Blood Hunt" ilan edebilir. (Blood Hunt: Eğer bir Kindred Camarillaya karşı çok büyük bir suç işledi ise, Şehrin ileri gelenleri Blood Hunt ilan eder, ve o Kindred görüldüğü yerde öldürülür
    Sabbat

    Sabbat´ın ifade ettiği anlam çoğu kişiye göre değişiktir. Genç bir Sabbat üyesi için tam bir parti salonu, yaşlılar içinse Antediluvianlara karşı savaşın en efektif yolu. Camarilla içinse tam bir korku kaynağı..
    Sabbat vampirleri insanlıklarını kaybetmiştir. Onlara göre Vampirlerin insanlardan gizlenmesinin gereği yoktur.
    Sabattaki vahşetin boyu artık öyle derecelere gelmiştirki insanın tüylerini ürpertici sporlar geliştirmişlerdir kendilerine. Şehrin ortasında gerçek silahlarla kovboyculuk oynamak, ölümlülere karşı vampirik güçlerini kullanarak futbol maçı yapmak (genelde maç sonunda bütün ölümlüleri parçalamak) ve çarpışan gerçek arabalar bunlardan bazılarıdır.

    Sabbat bünyesinde sadece iki klan barındırmaktadır. Bu iki kurucu klanın adı "Lasombra" ve "Tzimische" dir. Bu iki klanın yanında onlara hizmet eden "Antitribu" lar vardır. Antitribu´nun anlamı, klanının mensup olduğu Sect´i terkedip karşı secte geçen vampirler. Bütün Camarilla clanlarının, Sabbat´a geçen antitribuları vardır. Sabbatın Vampirler için kullandığı kelime ilk vampir Caineden gelen "Cainite" dır.

    Sabbatın dünya üzerinde en aktif olduğu mekan İspanyadır. Çünkü kurucu klan Lasombra´nın vatanı burasıdır. Sabbat´ın rütbeleri, Hristiyan alemindeki rahip sıfatlarıyla aynıdır (Bishop, Archbishop, Templar, Cardinal vs..). Bunun sebebi Sabbatı´ın Hristiyan dünyasına olan sempatisi değil, karanlık çağlar zamanında kiliseyi kontrol altında tutan Lasombra´nın alışkanlıklarıdır.
    Sabbat´ın genel felsefesi ise onları manipüle eden Yaşlı vampirlere karşı açılan bir savaştır. Onlara göre eğer bir Vampir diğerine söz geçirebiliyorsa bu onun yaşlı oluşundan değil, daha güçlü olmasındandır. Camarilla´dan, Independentlerden ve diğer bütün Vampirlerden nefret ederler. İnsanları ise onlar için sadece yemektir, onlara karşı hiçbir duygu beslemezler. Zaten Sectte geçirdikleri seneler ve aldıkları eğitim yüzünden insani hiçbir duyguları kalmamıştır.

    Advocatis Diabolus
    Sabbatın en tehlikeli yanlarından biri ise bünyesinde barındırdığı "Infernalist"lerdir. Infernalistler İblislere ruhlarını satmışlar, ve bunun karşılığında inanılmaz şekilde güçlenmişlerdir. İnfrenalizm´i yaratan Tremere Antitribu klanının toptan yok oluşu bu gücün kısa sürdüğünün ironik bir kanıtıdır. Fakat bu kısa süre içinde ellerindeki inanılmaz güç Camarilla´nın dizlerini titretmeye yetmiştir
    History of Vampires II (Faklı bir anlatım)

    Tanrı , Adem’i cennetinden kovduktan uzun süre sonra Adem ve Havva ‘nın iki erkek çocuğu olmuş . Bunlardan büyük olanın adı Caine (Caine the First Born ,ilkdoğan) , küçüğünün adıysa Abel imiş . Eski Dünya ‘da adları şimdilerde çoktan unutulmuş canlılarla birlikte mutluca yaşarlarmış . Ancak bu uzun sürmemiş . Bir cinnet anında Caine kardeşi Abel ‘i öldürmüş ve ilk kan akıtan , ilk katil (“ first murderer”) olmuş . Babasının hışmından korkarak evinden kaçmış . Ama Tanrı’nın hışmından kaçamamış .
    Tanrı , Caine ‘i lanetlemiş . Onu sonsuza dek güneş ışığından yoksun yalnız bir Geceye mahkum etmiş . İçerisinde sürekli yükselecek olan bir açlıkla karartmış onun kaderini ; kendi türünün kanını içmekle lanetlemiş onu , varlığını sürdürebilmek için . Ve ilk vampir olarak Caine dünyanın üzerinde gezinmeye başlamış . Binyıllarca Caine bu topraklar üzerinde adım attığı sonsuz gecede yürümeyi sürdürmüş . Dünyanın dört bir yanını gezmiş . Arkasında gittiği her yere ölümü taşımış . Inanılmaz gücü sayesinde bazı yerlerde ona tapınmışlar , bazı yerlerde iblis olarak isimlendirilmiş . O da insanların arasından tamamıyle çekilmiş. Insanlık Tarihi birkaç Çağ geçirip yerleşik düzene geçmeye başladığı zamanlarda Caine geri dönmüş . Inanılmaz yalnızlığını giderebilmek için kendine arkadaş , yaver aramaya başlamış . Yaptığı uzun geziler sonunda kendi lanetini geçireceği üç insan bulmuş ve onları da vampire çevirmiş . Bu 2.nesil vampirlerin adı Güzel Zillah , Bilge Enoch ve Güçlü Irad imiş . Caine ve 3 çocuğu insanlığın arasında gezmeye başlamış ve Ilkşehri (First City) kurmuşlar . Orada insanlar onlara tanrı olarak tapınmış ve rahat çağlar geçirmişler . O zamanlarda 2.nesildeki 3 çocuk da kendi çocuklarını yapmışlar . 3. vampir neslinin nüfusu 13 ‘müş : Malkav , Saulot , Cappadocius , Absimiliard , Arikel , Lasombra , Ventrue , Ennoia , Haqim , Brujah , Set , Ravnos ve Tzimisce Caine buna izin vermiş ama lanetin daha fazla yayılmasını istememiş ve daha fazla vampir yaratılmasını yasaklamış . Çağlar geçmiş ve sonra bir anda bütün dünya sular altında kalmış . Nuh’un tufanı First City ‘i yutmuş . Çok zorlu yıllar geçiren vampir nesli tufan geçince tekrar insan arasına katılmış . Ancak 3. nesil 13 çocuk iyice artan güçleriyle artık babalarının yanında kalmak istemiyormuş . Bu yüzden büyük bir anlaşmazlık çıkmış . Caine iki tarafa da savaş yapmamalarını söylemiş ama 2. ve 3. nesil ayrılmış ve Büyük Savaş başlamış . (The Great War) Kısa bir süre sonra 3. nesil’den 13 çocuk , babalarını (Enoch , Zillah ve Irad) yoketmişler ve Dünyanın Efendileri olduklarını ilan etmişler.Içlerinden bazıları Caine ‘i aramaya çalışmış ve söylenlere göre biri bulmuş . Ancak Caine bu kez kıyamet gününe kadar olmak üzere onları terkettiğini söyleyip kayıplara karışmış ( yaklaşık M.Ö. 3000 ) 3.nesil vampirler o zaman için devasa büyüklükte bir şehir kurmuşlar ve buna Ikincişehir demişler (Second City) . Orada 13 yarı-tanrı da ayrı saraylarını yaptırtmışlar ve insanlar onlara tapınmaya başlamış . Burada çoğu kendi çocuklarını yapmışlar ve 4.vampir nesli oluşmuş . Bu vampirler inanılmaz güçlere sahip olmalarına rağmen babalarının yanında birer silik gölgden farksızmışlar . Her yeni nesilde Caine’in kanı biraz daha etkisini yitirerek saflığını kaybediyormuş. Bu şehirde 3.nesilden her vampir kendi hayat felsefesinin ve güçlerinin belirlediği birer clan kurmuş .

    Klanların isimleri ve kurucuları şöyle :

    Ventrue – Kraliyet Klanı (Ventrue)
    Gangrel – Hayvanın Klanı (Ennoia)
    Malkavian – Ay’ın Klanı (Malkav)
    Nosferatu – Gizli Olanın Klanı (Absimiliard)
    Ravnos – Gezenin Klanı (Ravnos)
    Toreador – Gülün Klanı (Arikel)
    Lasombra – Gecenin Klanı (Lasombra)
    Tzimisce – Biçimdeğiştirenin Klanı (Tzimisce)
    Setites – Yılanın Klanı (Set)
    Cappadocian – Ölümün Klanı (Cappadocius)
    Saulot – Iyileştirenin Klanı (Saulot)
    Assamite – Av’ın Klanı (Haqim)
    Brujah – Öğrenmiş Klan (Brujah)

    Burada uzun süre bir arada yaşadıktan sonra aralarındaki çekişmeler uzlaşılamaz bir hal almış ve şehirdeki insanlar da bu isimsiz savaştan bıkmışlar ve onlara olan saygılarını yitirmişler . O zaman klan kurucuları ( ya da Antediluvian’lar yani tufandan sağ kurtulanlar ) son kez bir araya gelip ayrılmışlar . Herbiri bilinen dünyanın bir tarafına gidip orada kendi hakimiyetini ilan etmiş . Örneğin Set , Mısır’a giderek orada bir Tanrı olarak Seth ya da Sutekh adını alarak yaşamaya başlamış ; Cappadocius Iç Anadolu’da çocuklarıyla beraber Kapadokya’ya gelerek buraya yerleşmiş ve buraya isim vermiş ; Haqim , bugunkü Iran’ın olduğu yerde fetedilmesi imkansız gözüken Alamut Kalesine yerleşmiş ; diğer Antediluvian’lar da çeşitli mekanlarda varlıklarını sürdürmüşler . Bundan sonra her yeni nesil bir sonraki nesilden vampir yaratarak vampirlik lanetini günümüze kadar taşımış . Antediluvian’ların ayrılmasından günümüze kadar geçen yaklaşık 5000 yılda bazı klanlar yokedilmiş , bazı Antediluvian’lar çocukları tarafından öldürülmek suretiyle Klan sahipliğini kaybetmiş , bazıları uzun uykuya (Torpor) girerek kendilerini dünyadan ve çocuklarının aç gözlü (*) bakışlarından korumuş , yeni bazı klanlar kurulmuş ve Vampir Sosyetesi sayısız büyük olay geçirmiştir . Günümüzde 13.nesil vampirler bile olduğu biliniyor ve bunlar insanlara göre daha güçlü olmalarına rağmen gece gezip kan içen güçlü ,zeki ve/veya güzel insanlar gibi oldukları söylenebilir . Bunun dışında 14. hatta 15. nesil vampirler bile görülmüş ama bunlar çocuk yapamadıkları gibi gündüz de gezdikleri ve bir vampirden çok hastalıklı bir insan görünümünde oldukları söyleniyor ve onlara Thin Blood (Incekanlı) deniyor .

    Vampirlerin diğer canlılar hakkında çok genel görüşleri :

    Mages : Büyücüleri ciddiye al , çünkü büyünün bu dünya dışından gelen bir gücü var ; ama insan olduklarını unutma , sadece insan

    Werewolves : Köpeciklerle karşılaşıp da yaşayan vampir pek sık görünmüyor . Onlar bizi sevmiyorlar biz de onları ve o pis kokularını . Kurtadamları ormanlarına bırak ve yüzyüze gelirsen ilk önce kaçmayı düşün

    Wraiths : Ölülerin iki dünya arasında sıkışmış ruhları . Kullanışlı müttefikler olabilirler ; ama onlar yüzünden denmemiş mi : “ Yerin kulağı vardır “ diye …

    Diabolistler : Zaten Tanrı olan biri neden seytana tapsın ? Saçma !

    Changelings/Faeries : Periler … Kanlarının ilham dolu olduğu söylenir . Ama söylenir . Bir söylencedir periler

    Insanlar/Elfler : Kısa ömürlü , narin canlılar . Besin kaynağımız


    İlk Çağ ve Kartaca

    İlk Çağ zamanlarında Vampirler dağılmışlardı, kendi yollarını ve kaderlerini çizmek için. Eski Britanya´ya, Roma´ya ve Yunanistan´a gittiler ve orada tanrılar gibi görüldüler. Onların hikayeleri hala günümüzde "Mitoloji" adı altında anlatılır.

    Fakat Vampirler nereye gitse orda düşmanlık çıkardılar. Yunanistandaki Vampirler Spartadaki düşmanlarıyla savaşıyorlardı. Mahvolan iki şehrin durumundan yararlanan Makedonyalı Vampirler buraları işgal edip yeni topraklara kavuştular. Ama en önemli düşmanlık Kartacadaki ve Romadaki Vampirlerin arasında olanıdır ve Vampir tarihini büyük ölçüde etkilemiştir.

    Kartaca hakkındaki yorumlar kime sorarsanız değişir. Bazıları bunu Vampirlerin gelmiş geçmiş en büyük başarısı olarak görürken, bazıları ise hiç var olmamasını diler. Karar her zamanki gibi tarihindir. Fakat Kartacanın tarihte bıraktığı büyük izler tartışılamaz. 2000 yıl önceki bir şehir yüzünden hala günümüzdeki Vampirler savaşmaktadır.

    Kartaca görülmeye değer bir yerdi. İberyaya kadar yayılmış olan ticaret bu şehri Greko-Romen dünyasının en zengin şehirlerinden yapmıştı. Zamanla Kartaca o kadar gelişti ve güzelleştiki, Roma bile yanında sönük kalmaya başladı ve bu durum Rolmalıları fazlasıyla rahatsız ediyordu.

    Kartaca aslen Klan Brujah tarafından yapılmış bir deneydi. Klan Brujah´ın amacı insanlar ve vampirlerin İlk Şehirdeki (Enoch) gibi barış ve uyum içinde yaşamalarıydı. Bu bir süre böyle devam etti. İnsanlar Vampirlerin farklılıklarını anladı ve onlara saygı gösterdi. Mezbahalardaki kanlar onlara hediye edilirdi ve asla şehirde bir vampir ve bir insan kavga etmezdi.

    Öteki taraftan Romadaki vampirler, özellikle Klan Ventrue ve Klan Malkavian, bu deneyi sakıncalı buldular. Onlar ilk Vampir Caine´in İnsanlar ve vampirler arasında sadece düşmanlık olabileceğine dair olan sözlerini hatırladılar. Kartaca´nın zenginlikerini, güzelliklerini ve huzurunu kıskandılar ve zaman içinde o kadar kızdılarki Kartacanın yok olması için harekete geçtiler.

    Uzun süren savaşlar ve kandan sonra Romalılar amaçlarına ulaştı. Şehir yakılıp yıkılmıştı. Alevlerden kaçmak için toprak altına girenler boynuzlara geçirilip öldürüldü. Kaçmayanlar ise şehirle birlikte yakıldı. Kartaca katliamından kaçabilenler ise bu büyük düşüşün hikayesini (ve kızgınlığını) seneler sonraya kadar taşıdılar.

    Genç Cainite yavaşça içeri girdi ve etrafına bakındı. Burası Madrid Başpiskoposu Ambrosio Luis Monçada´nın taht odasıydı. Yüzyıllardır Sabbat´ın kalesi olan İspanyada, Madrid kentinde bulunan başpiskopos, buradan çok büyük başarılara imza atmıştı. Onun bu vasıfları daha insanken bile belliydi, insan olarak yaşarken Monçada gerçek bir Başpiskopostu. İspanya hükümeti ve Tanrının kilisesi için yaptıkları hala hatırlanmaktadır. Mükemmel bir lider, akıllı bi stratejist ve tabii eşi bulunmaz bir manipulatör. Bazıları onun Tanrının kendisi tarafından bile kutsandığını söyler.

    "Güzel değil mi?" dedi Monçada, elindeki satranç taşını genç Lasombraya uzatarak. Adam taşı dikkatlice inceledi. Taş fildişinden özenle yapılmıştı. Çok güzel giyimli ve takılı bir genç kadın, uzun saçlıydı ve zarif görünüşlüydü. O kadar gerçek görünüyorduki sanki canlanıp onu bu şekilde tuttuğu için adama hesap soracaktı.

    "Bir... Vezir?" dedi adam.

    "Lucita, benim çocuğum. Laf dinlemez, başına buyruk, buna rağmen çok sevdiğim. Buraya gelmeyeli uzun seneler oldu. Fakat Vykos bana bunu yapacak kadar inceydi."

    "Vykos? Tzimische olan Vykos mu?"

    "Evet. O elindekini ve geri kalan bütün seti benim için kemikten yaptı."

    Monçada odanın köşesindeki satranç tahtasına işaret etti. Ebonit ve altın renklerindeki tahtada bir elin avcunu dolduracak kadar taş vardı ve herbirinin suratları birbirinden farklıydı. Adam tahtaya yavaşça yaklaştı ve incelemeye başladı. Piyonlardan birinin suratı onunkinin aynısıydı.

    "Yazık..." dedi Monçada. "Bir çok parçayı tahtadan süpürmek zorunda kaldık..."

    Vampirler güvenilmez yaratıklardır. Vampirler dost olmaz, vampirler sevgi duymaz ve en önemlisi, vampirler iyilik yapmaz. Birbirlerini ve ölümlü dünyayı manipüle ederek güç veya tatmin elde etme sevdası bazıları hariç bütün vampirlerde görüldüğü gibi, dünya yok olana kadar birbirlerine düşman olmak ve kuyusunu kazmak bütün vampirlerin doğasında vardır. (Bu Azrail tarafından Caine´e bir uyarı olarak bildirilmişti).

    Vampirlerin karakteristik özelliklerini en çok gösterdiği devir kuşkusuz karanlık çağlardır (Yaklaşık 1000 - 1400 seneleri arası). Öğrenmeye ve bilgiye verilen değer yitirilmiş, aydınlar kilise tarafından yakılmaya başlanmış, Feodal sistemde çoğu vampir olan zalim Derebeyleri tarafından yönetilen Avrupa halkı sefaletten bitap düşmüştü.

    Bu devirde Vampirler o kadar güçlüydüki bazıları Vampir olduklarını gizlemezlerdi. Dünya devletleri, ordular ve en önemlisi Tanrının Kilisesi Vampirler tarafından kesin bir şekilde kontrol edilmekteydi. İnsanlar yavaş yavaş inançlarını kaybetmeye başlamıştı. Öğrenmeye, akla, güzel günlere ve tabiiki büyüye olan inancını. Artık dünya, vampirler tarafından sömürülen ve bu yaratıkların kendi zevkleri için oynadığı türlü oyuna mekan olan ümitsiz bir yerdi.

    Bu gidişat ilk Haçlı seferlerinin sonuna kadar sürdü. Hezimete uğrayan ve kutsal toprakları müslümanların elinden alamayan Kilise büyük bir organizasyona girişti. Kendi içindeki çürümüşlüğü yok etmeye karar veren Kilise Avrupada bir fırtına gibi esti. Bulunan her vampir, büyücü, müslüman, yahudi, temelde Hristiyan olmayan her şey yargılanmaya başladı. Avrupanın güçlü Vampirleri teker teker kazıklarda yakılmaya başlandı, artık Vampirler için bir çağ kapanıyordu ve açılan yeni çağın neler getireceğini sadece Tanrı bilirdi.

    Avrupanın yaşlı vampirleri paniğe kapılmıştı. Kilise kontrollerinden çıkmış, büyük bir kararlılık ve azimle onlara karşı bir sefer başlatmıştı. Kaçmak için bir şekilde vakit kazanmaları lazımdı ve bunun için en iyi yolun onlardan genç vampirleri öne sürerek feda etmek olduğuna karar verdiler. Birçok genç vampir bu yüzden kilise tarafından yok edildi. Fakat hepsi değil, bu "feda edilenler" grubundan sağ kalan gençler "Anarch Hareketi"´ni başlattılar. Anarch ünvanını alan bu vampirler üzerlerindeki yaşlı vampirlerin kurduğu otoriteyi kesinlikle reddedip kendi başlarına sağ kalmayı öğrendiler. Haklı ve onurlu bir amaç için başlayan bu hareket zamanla değişti ve Anarchlar sebepsizce etrafa zarar vermeye başlamıştı. Kendilerine birşeyler öneren herkes için çalışıp, içlerindeki son onur ve haysiyet kırıntılarını da yok ettiler. Sağ kalmayı başarmalarındaki en büyük etken berabercene hareket edebilmeleridir. O zamanın yaşlı vampirleri o kadar paranoyak ve uzlaşmazdıki hepsi kendi başına hareket ediyordu. Bir çoğunun sonu bu yüzden geldi.

    Fakat birleşme kaçınılmazdı. 1450 senesinde 7 klandan oluşan (Toreador, Ventrue, Tremere, Gangrel, Malkavian, Nosferatu, Brujah) ilk Camarilla kuruldu. Yaşlılar ilk kez bir araya gelmenin sıkıntısını yaşıyorlardı, herkesin birbirine karşı yüzyıllardan gelen düşmanlıkları vardı. Fakat birleşme yaşlılara güç getirdi. Organize olan yaşlılar kilisenin gazabından kurtuldular ve Anarchlara karşı kanlı bir savaşa giriştiler. Yaklaşık olarak 40 sene süren savaşta Camarilla kazandı ve devam etmenin intihardan farksız olacağını anlayan Anarchlar teslim oldular. 1493 te Dikenlerin Toplantısı "Convention of Thorns" anlaşması ile savaş kesin olarak bitti. Teslim olmayı reddeden bir grup Anarch yeniden toplanarak Sabbat´ı kurdu. Sabbat ve Camarilla günümüzde hala amansızca savaşmaya devam etmektedirler
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 11, 2010 11:34 am

    ‘Gerçek’ vampirler kan içmiyormuş.

    Uzun bir süredir güney Avrupa’daki vampir ve ölümsüzlerle ilgili inanışları araştıran Bonn Üniversitesi tarihçilerinden Peter Kreuter, incelemeleri sırasında mesela vampirleriyle ünlü olan Romanya’da insanların bu tür yaratıklardan korkmadıklarını ve aslında vampir hakkındaki düşüncelerinin de söylentilerden farklı olduğunu görmüş. Ve Ortodokslukta ölümden sonraki yaşam düşüncesinin bulunmamasına rağmen özellikle de kırsal alanda yaşayan güney Avrupalıların önemli ölçüde batıl inançlara sahip olduklarını söylüyor araştırmacı.

    Edebiyat ve sinema sayesinde ünlenen Bram Stokers’in Dracula’sının güney Avrupa halkının vampir inancıyla yakından uzaktan ilgisi yok. Bunlar kimsenin boynunu dişlemedikleri gibi kan da içmiyorlar diyor tarihçi. Güney Avrupa’daki vampirler gündelik yaşamda meydana gelebilecek tüm aksiliklerden sorumlu tutulmakta. Mesela nedeni bilinmeyen ölümler, havada uçuşan eşyalar veya aniden sönen ateşler vb olayların hepsi vampirlere mal edilmekte.

    Kazık çakma

    Vampirler genelde yaşamda olduğu kadar ölümde de ayrıcalıklar taşıyan kişiler arasında çıkıyor. Ölüleri gömmekle yükümlü köylüler ölülerin bedenlerinde vampirliğe işaret edebilecek izler arıyorlar. Normalden daha uzun olan kuyruksokumu kemiği, benler veya lekeler potansiyel vampir özellikleri olarak kabul edilmekte. Hatta çok erken ya da geç ölenlere bile kuşkuyla bakılmakta. Kesin izler bulunduğunda ölünün tabuttan çıkmaması için alınan önlemler arasında ise ölünün kalbine kazık veya kızgın bıçak saplamak, ayakları bağlamak ya da bacak sinirlerini kesmek gibi işlemler yer almakta.

    Kreuter araştırmaları sırasında etnologlara ve ordu doktorlarına ait belgeleri incelerken vampirlerle ilgili en eski kanıtı Sırp kralının 1382 yılına ait bir belgesinde bulmuş. Ayrıca ordu doktorları neredeyse hiç bozulmayan cesetlerden söz ediyorlar diyor Kreuter. Batıl inanışların kökeni de zaten toprakta yatıyor. Yoğun miktarda kum cesetlerin kurumasını engellerken, kil de cesedin oksijenle temasını engelleyerek cesetlerin ‘mumyalaşmasına’ yol açacak koşulları oluşturmuştu. Güney Avrupa’da ölüler genelde sadece yarım metre kadar derinliğe gömülüyordu. Dolayısıyla da çürüme sırasında ortaya çıkan sesler duyuluyordu diyor Kreuter. Ve insanlar mezarı açtıklarında doğal olarak henüz yeni yeni çürümeye başlamış cesetle karşı karşıya kalıyorlardı. Bu durumlarda ruhunun öbür dünyaya gitmesi için cesedin bedenine kazık çakılıyordu.

    Ayrıca cesetlerin doğru dürüst incelenmemesi de zaman zaman insanların diri diri gömülmelerine yol açıyorlardı. Ve bu tür mezarlar açıldığında insanlar tuhaf pozisyonlarda yatan cesetlerle karşılaşıyorlardı. Hatta insanların ölmeden gömülmeleri ölü habercisi olarak adlandırılan bir buluşa neden olmuştu. Ölünün bedenine bağlanan ipin diğer ucu mezarlık bekçisinin ziline bağlıydı. Biri ipin ucundan çektiği zaman bekçinin evinde ‘alarm’ çalıyordu.

    Tıp çözemedi

    Bugüne değin vampirliği hastalıklarla açıklamaya çalışan bilim adamları mesela porfirya hastalığı üzerinde durmuşlardı. Koproporfin ve üroporfin metabolizma bozuklarına bağlı olarak gelişen hastalık, kişilerin ışığa karşı duyarlı olmalarını yüzlerinin soluklaşmasına ve dişetlerinin kızarmasına yol açar. Fakat hastalık dünya genelinde en fazla 250 kişide görüldüğü için vampir inanışı gibi bir kitle fenomeninin açıklanması için yeterli olmamış ve vampirliğin tıpla açıklaması başarısızlıkla sonuçlanmıştı
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty vampirler ve cehalet çağı

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 11, 2010 11:37 am

    VAMPİRLER VE CEHALET ÇAĞI

    Vampir efsanesi her zaman doğal bir fenomen olarak açıklanmıştır, diğer bir şekilde bu durum ilkel ve ilmi bilgiden yoksun insanlara açıklanamazdı. Belki de en hayret verici inanç Orta Çağ Avrupası’nda bir çok insanın ölümüne sebebiyet veren “Black Death”(Kara Ölüm) denilen hastalığın aslında vampirlerin işi olduğuna inanılmasıdır.

    “Black Death” bildiğimiz kadarıyla pireler ve farelerden yayılan bir çeşit vebaydı ve 1300’lü yıllarda Avrupa nüfusunun neredeyse 1/3’ünün ölmesine neden olmuştu.O zamanın insanları nasıl olduysa bu ölümlerden bir çoğunu vampirlerin yaptığı fikrinde birleşiyorlardı. Belki de vebanın vampirlerden yayıldığını düşünmüş olabilirler. Bazı durumlarda ise ölen bir akrabanın geri dönüp bir kurban aldığına inanılırdı (aslında vebadan ölen bir kurban). Bir diğer şekilde ölü bir düşmanın vampire dönüşmüş halde geri dönüp birilerini öldürebileceğine de inanılırdı. Bu yüzden bir çok mezar kazılmış ve vampir olduğundan şüphelenilen insanların vücutları tekrar öldürülmek üzere çıkarılmıştır.

    Vampirlerin mezarlarını belirlemek için bir takım ahmakça metotlar kullanılıyordu. Örneğin bir bakire atın üzerine çıplak yerleştirilip, mezarlığın içinden geçirildiğinde eğer at belirli bir gömüt üzerinden yürümek istemezse bu yerin bir vampirin mezarı olduğu varsayılırdı ve ölü mezardan değişik şekillerde öldürülmek üzere çıkarılırdı.

    En saçma vampir inanışları vampirleri öldürmek ve vampirizmi durdurmak için kullanılan metotları kapsar. Şunu hatırlatmak önemlidir ki, bugün bize bu denli saçma gelen inançlar nasıl bir cehaletin hüküm sürdüğü bir çağda insanların umutsuz bir şekilde batıl inançların bu denli etkisi altında kalmasına neden olmuştur!

    Ölüler kimi zaman yüzleri güneye bakacak şekilde gömülürlerdi. Eğer ölü bir vampire dönüşmüşse mezarın yeri ölünün kaçma girişime tedbir olarak daha derin kazılır ve dış yüzey ters olacak şekilde yerleştirilirdi. Tahta kazıklar bazen mezarın üzerine dikilirdi .Böylelikle eğer vücut mezardan kalkmaya yeltenirse kendini kazığa saplamış olurdu. Kalpten saplanması umut edilirdi.

    Cesetler bazen ölümden geri dönüşlerini zorlaştırmak için halıyla yada bir takım kumaşlarla sarmalanırdı bazen de kolları ya da bacakları halatla bağlanırdı. Ölünün dönüşünü önlemek için genellikle mezarın üzerine büyük kayalar yerleştirilirdi (Bu belki de mezar taşı yapımcılığının başlangıcı olabilir mi?!) ve şunu eklemek gerekir ki bir takım insanlar vampirlerin ölümden sonra da yaşayan bir çeşit hayalet olduklarını düşünüyorlardı. O zaman bir hayaleti mezarında tutmak için taşa mühürlemekten daha iyi bir yol olabilir miydi?!



    Ölümden sonraki doğal bedensel çürüme süreci insanları aslında ölülerin gerçekten de vampirlere dönüştüklerine inandırmıştır. Saçın ve tırnakların uzamaya devam etmesi, yaşamın da devam ettiğinin, ölünün bedeninde gazdan dolayı meydana gelen normalden fazla şişkinlik, hala beslendiğinin göstergesi sayılıyordu. Kan bazen bedensel bozulmanın bir sonucu olarak ağza yakın bir yerde bulunuyordu bu da ölünün kan içtiğinin belirtisi olarak algılanıyordu ve genellikle cesedin soluk teni ve garip görünüşü,vampirin kana ihtiyacı olduğunun bir göstergesiydi.

    Cahil insanlar vampir saldırılarının önüne geçmek ve bunları engellemek için de yine aynı şekilde batıl inançları izlediler. Bunlardan çoğunlukla en çok bilinen iki tanesi vampirleri korkutup kaçırmak için kullanılan bitkiler, “wolfsbane” (kurtboğan) ve tabii ki sarımsaktı. Ortaçağ boyunca insanlar, ölünün korkunç kokusunun – özellikle veba salgını süresince – ölüm nedeniyle bağlantılı olduğu teorisine inanıyorlardı. Ve bu ölümler bir şekilde vampirlerle ilişkilendiriliyordu. Muhtemelen ölüm kokusuna karşı, etkisini gidermek için sarımsağın güçlü kokusu kullanılıyordu. Bunun dışında sarımsak eski Romalılarda dahil olmak üzere çağlar boyu ilaç tedavisinde kullanılan bir bitki olmuştur. Çok ciddi olmasa da modern bilim bile sarımsağın bazı durumlarda insan sağlığında önemli yeri olduğuna inanmaktadır.

    İnsanlar vampirlere dair inançlarını meraklı bir şekilde geliştirmişlerdir. Bazıları siyah bir kedi ya da köpeğin herhangi bir cesedin üzerinden atlamasını, ölünün vampire dönüşebileceği şeklinde yorumlarlardı. Bukovinian bilgilerine göre kül ağacından yapılmış bir kazık intihar ederek ölenlerin göğsünün arasından çakılmalıdır çünkü intihar etmenin vampirizmin nedenlerinden biri olduğu varsayılırdı. Eski İngiltere’yi de kapsayan bazı kültürlerde intihar edenlerin vampire dönüşmelerine engel olmak için, dört yolun kesiştiği yerlere (yolların haç işaretini oluşturması nedeniyle) gömülürlerdi.



    Bir çok insanın vampirleri yok etmek için kendilerine has değişik metotları vardı. Bazı İslav milletleri, kül ağacından yapılmış bir kazığın vampirin göğsünden saplandığında onu öldürebileceğine inanırdı. ---- Bu bir çoğunun gözde metodudur, kalpten çakılan bir kazık. Her nasılsa bir çok farklı yerde kazıkların yapılacağı belirli ağaçlar seçilmiştir. Örneğin Silezya’da meşe ağacı bu işi görürdü, Sırbistan‘da ise alıç ağacı gerekli görülürdü.



    Bunun dışında vampir olduğundan şüphelenilen ölülerin kafaları, balta ile kesilirdi. Bazen de cesetler su göletlerine atılmış yada yakılmıştır.

    Bu inançların temelinde halkın genel cehaleti yatıyordu ama vampir efsanesinin en büyük trajedisi vampir söylencesine olan inancın, iyi yada kötü din kuruluşunu etkilemesiyle gerçekleşmiştir.

    Orta çağ Avrupası’nda kilise, vampirlerin varlığını onaylamış ve bir inanca bağlı olmayan mitlerden alıp vampir kavramını şeytanın yaratıklarından biri olduğu yönünde değiştirmiştir. Vampir açıkça kötülüğün ve dinsizliğin bir parçası olsa bile, ölümden sonra hayat, bedenin dirilişi, maddesel değişim (ekmekle şarabın İsa peygamberin etiyle kanına dönüşmesi) gibi Hıristiyanlık öğretilerini destekleyen bir inanılabilirliğe sahipti. Ekmek ve şarap kavramı İsa’nın son yemeğine dair genel bir kavramdır ve Hıristiyanlar arasında İsa’nın kanı ve bedeninin paylaşımının bir simgesidir. Bu inancı benimsemiş ve İsa’nın kanını içen insanlar, kendi kanlarını içen şeytanlara yani vampirlere karşı daha güçlü olurlardı.



    Orta çağ boyunca kilise vampirlere olan inancın doğruluğunu kabul etti ve vampirizmi yalnız başına sona erdirmek için gereken yetiyi kazandı.Bu durum giderek güçlenecek ve 2 yüzyıl sonra 1489’da bir dönüm noktası olan “Malleus Maleficarum”adındaki kitap ortaya çıkacaktı. Bu aslında cadıların zulmünü anlatan bir kitap olarak tasarlanmış olmasına rağmen aynı şekilde kötü kalpli vampirler içinde uygulanmış olabilir. Ne yazık ki bir çok cahil insan yazılanlar nedeniyle boş yere işkence görmüş ve hiçbir iyi neden olmadan idam edilmişti. Bu kitap İngilizce’de “The Hammer Against Witches” olarak biliniyor ve sözde şeytanla işbirliği içindekileri tanımak, zulümlerinden korunmak için yol gösteriyordu.

    Tanrı bilimci olan Leo Allatius’un 200 yıl sonra bulunan yazıları, kilisenin hala vampirlere karşı olan inancını sürdürdüğünün bir kanıtıdır. Allatius kilisenin öğrencisi olarak Yunanlılardaki vampir kavramı üzerinde çalıştı. 1645’te yaptığı “On The Current Opinions Of Certain Greeks” isimli çalışmasında vampirlerin sık sık aforozun sonucu olduğu kararına vardı. Vücudun çürümemesi ve bedenin maddesel olarak dünyayı terk edemediği görüşü Yunanlılarda vampirizmin ispatıydı. Şişmiş bir vücut da aynı şekilde olası vampirizmin bir kanıtıydı. Bazı vücutlar yeteri kadar hızlı bir şekilde çürümeyebiliyordu.Bu da aslında toprağın kimyasal tipiyle ya da soğuk hava derecesiyle bağlantılıydı. Bedensel şişkinlik ise tümüyle ölünün doğal olarak ürettiği gazların bir sonucuydu. Birçok insan haksız yere vampir olmakla suçlandı. Bedenin çürümemesinin bir eksiklik olarak nitelendirilmesine karşın bu durum aynı zamanda kutsallığın ve azizliğin işaretiydi. Aralarındaki fark ise vampir olarak varsayılan bedenin tam anlamıyla bozulmamış olsa da garip, soluk ve şişkin bir şekle dönüşmesiydi .Oysa azizin kutsal bedeni neredeyse mükemmel, el değmemiş ve sanki hala yaşıyor izlenimi verirdi. Ayrıca vampirler çürümenin olmadığı süre içinde bile kutsanmış bedenlerin aksine kötü kokarlardı, sarımsağında bu kokunun üstesinden gelmek için kullanıldığını hatırlatmakta fayda var.



    Daha gerilere bakacak olursak ilk Hıristiyan Yunanlılarda aforoz etme yetkisi olan rahip yada piskopos, aynı şekilde günahkarın vücudunun çürümesine engel olunmak içinde izin verebilirdi. Böylelikle günahkarın ruhu cennete gitme özgürlüğünden yoksun olacak ve günahları affedilinceye kadar yeryüzünde kalacaktı. Görünüşe göre batı kilisesi de bu inancın aynı şekilde etkisi altındaydı.

    10. yy’da Bremen’in başpiskoposun St. Libertius’un da buna benzer bir yetkisi vardı. Ona göre; bazı korsanları aforoz etmek için; iddiaya göre içlerinden birinin vücudunun yıllar sonra bile hala bozulmamış olduğunun tespit edilmesi gerekmekteydi. Görünüşe göre bedenin küllere dönüşmeden önce, günahları için piskopos tarafından bir bağışlanma isteğine inanılıyordu. Bu nedenle rahip, olası vampirleri aforoz etmek ya da bu kararı bozma gücüne sahipti.

    Leo Allatius belki de, vampirlerin şeytanın hizmetinde olan ve geceleri av peşinde koşan yaratıklar olduğunu resmen ilan eden ilk bilgindir.

    Kilisenin vampirler üzerindeki gücünün kanıtlarının (vampirleri korkutmak için kullanılan kutsal haç vb.) hepsi en azından Ortaçağ İngiltere’sinde belgelenmiştir. Newburgh’lu William adı verilen yazar M.S. 12. yy’da ölen bir adamı ele almıştır. Söylendiğine göre bu adam karısına eziyet etmek için ölümden geri dönmüştür. Bu olayın yerel halk ve rahip üzerinde oluşturduğu dehşet nedeniyle bölgenin piskoposu, ölenin geçmişte işlediği tüm günahları affetmiştir. Mezar açılmış ve gerçek yazılı bağışlama, “vampir”in vücudu üzerine yerleştirilmiştir. İnsanlar cesedin vücudunun çürümeye dair hiçbir iz taşımaması ve oldukça iyi bir durumda olması nedeniyle şaşırmışlardı – ya da tam tersi - ama neyse ki yazılı bağışlama herkesin iyiliği için bir kez daha mezarın içine yerleştirilir, bu şekilde vampir bir daha kimseyi ziyaret edemeyecektir!



    Şunu not etmek gerekir ki, vampirleri yok etme metodu – resmi kilisede belgelendiği şekilde- köylülerin mezarda bulunan vampirlere uyguladıkları olağan metotlardan (cesedi yakma, kalbini çıkarma,kafasını kesme ya da kalbine kazık çakma vb.) daha uygar ve yasalara uygundu.

    1700’lü yılların başlarında Paris’teki Sorbonne Üniversitesi, toplumsal uygulamalardan biri olan, ölünün vampire dönüşmesini engellemek için bedenin biçiminin değişmesi fikrine resmi olarak karşı çıkmıştır. Bunun ardından Sarbonne Üniversitesi belirgin bir şekilde temelinde mantıksız batıl inançların yattığı bir uygulama olan, vampir olduğu varsayılan cesetlerin şeklinin değiştirilmesi fikrine karşı koyarak radikal bir pozisyon almış oldu. Bunun dışında vampirlere inanış hakkında akıllı eleştiriler de yapılmıştır. Örneğin Fransız rahip olan Dom Augustine Calmet 1746’da “A Treatise On Apparations Spirits And Vampires a.k.a The Phantom World” – Hayaletler ,Ruhlar Ve Vampirler hakkında bilimsel bir kitap – Hayali Dünya – adında vampirlerin varlığını sorgulayacak kadar cesur bir kitap yazmıştır. Calmet o günlerde kol gezen, vampirler hakkındaki tüm söylencelere meydan okuyarak bir inancı benimseyebilmesi için ilk önce kanıta ihtiyacı olduğunu belirtmiştir. Calmet özellikle vampirlerin ölümden geri dönme gibi insanüstü işler yapabilmeleri konusuna şüpheyle bakmıştır. Bunun yanı sıra Avrupa’nın her tarafında, varsayılan vampir salgınının gerçekte neye dayandığı hakkında analiz ve kritikler yapmıştır.

    Sonuç olarak cehalet çağları ve buna bağlı batıl inançlar, bilimsel metotların kullanıldığı akıl ve aydınlanma çağına yol vermiştir. Tıp bilimi “Black Death” gibi vebaların şeytan ve metafiziksel vampirler tarafından yayılmadığını kanıtlamaya muktedir olmuştur
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 11, 2010 4:20 pm

    DRACULA

    Bram Stoker'ın anıtsal eserinin yanı sıra,19.yy.'da vampirler hakkında yazılmış başka eserlerde vardır.1819 yılında Dr. John Polidori "Vampyre"'indeki kahraman/suçlu vampir Lord Ruthven karakterini ünlü şair Lord Byron'un etkisi altında kalarak yaratmıştır. Polidori, temelinde Lord Byron'dan aldığı önerilerle bir vampirin ürkütücü hikayesini ortaya çıkarttı. Bazı insanlar bu hikayeyi aslında Lord Byron'un yazdığını düşünseler de, durum böyle değildir. Hikayenin yazarı Polidori'dir. Mary Shelley'in yazdığı "Frankenstein"adlı eseri ise,o dönemin rekabet halindeki aynı tür vampir hikayelerinin dışında yer almaktadır.

    Daha sonra 1872'de Stoker'ın İrlandalı bi yurttaşı olan Joseph Sheridan Le Fanu tarafından "Carmilla" yazılmıştır. Bu eserin Stoker'ın çalışmasını etkilediğine şüphe yoktur.Yine de La Fanu'nun eserindeki vampir dişiydi. Biraz daha geriye bakacak olursak 1847'de yazılmış "Varney The Vampyre" adındaki esere rastlarız. Döneminde popüler bir korku hikayesi olmasına rağmen,kalitesi tartışılır.

    Yazılmış bütün hikayeler arasında Bram Stoker'ın "Drakula"sı en iyi vampir hikayesidir. Bir yüzyıldan daha fazla zaman sonra bugün bile 1897'de yarattığı Drakula en çok bilinen vampir imajıdır. Yine de aslında 2 Drakula vardı. Biri Stoker'ın uydurma yaratığı,diğeri ise gerçekte yaşamış olandı. Gerçek olan Vlad Tepeş, kazıklı Vlad ya da şeytan anlamına gelen Drakul olarak biliniyordu. Aynı zamanda O'na "Drakul'un oğlu"anlamına gelen Drakula da deniliyordu.


    Vlad Drakula

    Vlad Drakula 15.yy'da yaşamış gerçek bir Romanya prensiydi. Ordusunu Türklere karşı kışkırtmakla ünlüydü. Romanya'da bugün bile O'na bir kahraman gözüyle bakılmaktadır.(Örneğin Romanya ordusu, modern bir saldırı helikopterine AHO1-RO Drakula ismini vererek O'nu onurlandırmışlardır.) Kahraman olmasının yanı sıra Vlad bir seri katil ve en favori öldürme şekli kazığa geçirmek olan canavar ruhlu bir adamdı.Bu bir çeşit çarmıha germe işlemiydi,ama kurban çarmıha asılmak yerine uzun,sivri bir sırıkla alttan kazığa geçiriliyordu. Diğer bir şekilde söyleyecek olursak kazık vücudu dikey bir şakilde geçerdi. Daha sonra bu bir orman dolusu vücut,onları seyretmekten ve kulak tırmalayıcı seslerini dinlemekten zevk alan Vlad Drakula için sergilenirdi. İddiaya göre Vlad bir keresinde 20.000 Türkü bu şekilde öldürüp düşmanlarını korkutup uzak tutmak için kazığa geçirilmiş tüm bedenleri bostan korkulukları gibi sıra sıra dizmişti. Vlad caniliğini sadece kurbanlarını kazığa geçirmekle sınırlandırmıyor aynı zamanda onları pişirip doğramaktan da zevk alıyordu.

    Vlad Drakula gerçek bir vampir olmadığı gibi yine de modern vampir hakkında en inanılabilir tanıma sahipti. Vlad Drakula yemeklerinde kurbanlarının kanlarını çorba gibi ekmeğini batırıp içerdi.Bu söylenti 1463'te bulunan en kurallara uygun ve dürüstçe hazılanmış belgelerden biri olan "The Story of a Bloodthirsty Madman called Dracula of Wallachia"ile uygunluk göstermektedir. Yani Vlad'ın insan kanı içmekten gerçekten zevk alıyor olması oldukça mümkündü.


    Kazıklı Voyvoda (Vlad)

    Vlad Drakula'nın etkisi altında kalan, Bran Stoker'ın yarattığı vampir daha esaslıydı ve oldukça açık bir şekilde bilinen film versiyonlardaki kötü karakterden çok daha çirkindi. ---1922'de yapılan Alman filmi Nosferatu'da Stoker'ın tam olarak istediği gibi betimlenmiş olduğu söylense bile--- Şunu hatırlatmak gerekir ki;efsaneye uygun olarak vampirler esasen çirkin,kokulu,çürümeyen cesetlerdi. Stoker ve 1922 filmi Nosferatu,modern,nazik ve kibar versiyonlarından çok farklı olarak grotesk bir vampir geleneğini izlemişlerdir.

    Paranormal dünyada, vampirlerin geceleri dolaşması ve gündüzleri de mezarlarında kalması, astral projeksiyon fenomenlerinden biri olabilir. Bunu a fiziksel bedenden ayrılan ruhun astral uçuşa geçmesi ve üç boyutlu maddesel dünyadan ayrılması olarak açıklayabiliriz. Astral beden fiziksel bedenden ayrılarak –inançlara göre- beden dışı tecrübelerle seyahat eder. Eski dini inançlarda yoğun olarak bahsi geçen bu tecrübe vampirlerin kan ararken kullandıkları bir yöntem olarak algılanmaktadır.

    Bunlara ilaveten, vampirizm de geçen kimi psiko cinayetlerin işlenmesinde modern tıpta açıklanan bazı bilimsel temellerin sonuçları görülmektedir. Bu açıklamalar 1990 yılında Daniel C. Scavone’un kabataslak üzerinden geçerek yazdığı “Vampires” kitabında yazdığı senaryolarla bağlantılıdır.

    Son yıllarda bazı yazarlar, geçmiş zamanda vampir olduğu iddia edilen insanların aslında medikal hastalıklarının pençesinde oldukları teorisini öne sürmüşlerdir. Bunlardan bir tanesi de günümüzde ‘porfiri’ olarak anılan hastalıktır. Bu hastalıkta kırmızı kan hücrelerinin (alyuvar) yeteri kadar üretilememesi söz konusudur ve bu belirti karanlık çağlarda bilgisiz insanlar tarafından vampirizm vakaları için çıkardıkları bir sonuçtu. Söylemek burada gereksiz olsa bile hala bir çok inananının bulunduğunu farz edersek o insanlar aslında vampir değillerdi. Porfiri teorisini açıklamamızın sebebi sadece şu anki vampirlere inananların irrasyonel inançlarının ne olduğunu göstermek içindir.

    Bir başka hastalık çeşidi olan ve yine vampir vakalarında insanların şüphesini uyandıran günümüzde kansızlık hastalığı olarak bilinen anemidir. Kandaki alyuvarların sayıca azalması ya da yetersiz hemoglobin(demir elementi içeren ve oksijeni taşıyan) içermesiyle ortaya çıkan bir hastalık olan aneminin belirtilerinden biri derinin soluklaşması ve soluk darlığıdır ki bu da vampirizmin kesin işaretleri sayılırdı.

    Katelepsi ise vampirizm vakalarında yapılan hatalarda görülen bir başka hastalık türüdür. Bu hastalıkta hasta kendiliğinden hareket etme yeteneğini yitirerek bir kez aldığı duruşu değiştirememesi ve bazen tam olarak edilgen duruma gelmesidir. İlginç olan hastanın, normal bir insanın rahatsız olacağı konumlarda hareketsiz olarak uzun süre kol ve bacaklarını tutabilmesidir. Bu da tarihte bazı insanların nasıl diri diri gömüldüğüne ilişkin bir neden sayılabilir. Duyma ve görme yeteneğine sahip olan çevresindeki olanları algılayabilir ve bilinci yerindedir. Kaslarını hareket ettiremediği için yardım çağrısı yapması imkansızdır. Bu psikomotor hastalık vampirizm ile ilgili yaratılan kafa karışıklığına ve insanların vaktinden önce kefen giymesine dair ciddi bir analiz ve hayal gücü üretmemize yardımcı olacaktır. Ortaçağ Karanlığında bu tür belirtiler gösteren insanlardan korkan halk onların vampir olduğunu ve derhal gömülmesini talep etmiştir.

    Bu hastalıklar gibi bir çok başka kan hastalıkları ya da fiziksel veya mental rahatsızlık gösteren insanlar vampir veya şeytan özelliklerine sahip oldukları için yargılandılar. Derisi bozulan veya gitgide çirkinleşenlerin de ilkel insanlar tarafından vampir olduklarına inanılırdı.

    Burada psikolojik faktörlerde büyük rol oynamaktadır. Eğer kitlesel olarak bir vampir inancı var ise, onlar bunun gerçek olduğunu düşünmeleri normaldi ve bilim dışı inançların etkisinde olan bir kitleden nasıl gizemli veya doğal fenomenleri açıklanması beklenebilir ki? Vampir inancı da bu şekilde açıklanamayan şeylerin dayatıldığı bir kültür olarak günümüze kadar gelmiştir. Cehalet ve korkunun, hurafelerin kuvvetlendirilmesinde ve yayılmasında çok önemli katkısı olmuştur. Ve günümüzde ya da gelecekte olan olaylarında önümüze bakmak için, insan ruhsal yapısı değişmedikçe vampirizm olgusundaki meydana gelen sonuçların başka varyasyonlarının üretilmesinin an meselesi olduğunun aşikar olduğunu söylemek gerekir
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty vampirlerin özellikleri

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 11, 2010 4:22 pm

    Vampirlerin Özellikleri

    1.Daha duyarlı duyu organları

    - Karanlıkta Görebilme

    - Daha gelişmiş renk tayfı

    - Hassas Duyum

    - Geliştirilmiş koku alma duyusu

    2.Gelişmiş fiziksel güç

    3.Geliştirilmiş hareket-çabukluk

    4.Kısa mesafede biçim değiştirmeden yüksek süratte uçuş kabiliyeti

    5.Yaraları çok hızlı iyileştirme, İnsan hastalıklarına karşı direnç

    6.İnsanlar ve daha zayıf vampirler üzerinde hipnotik kontrol.

    7.Diğer varlıkları karizmaları ile kontrol etme.

    8.Ekstra Duyarlı Ten ve olaylara karşı önsezi

    9.Yarasa şekline dönüşebilme

    10.Toprakta eriyerek kaybolma.

    11.Sise dönüşerek kaybolma

    12.Yarasa,köpek,kurt gibi hayvanları kontrol etme yetisi

    13.Duvara tırmanma kabiliyeti
    Phoenix
    Phoenix
    Süper Moderatör
    Süper Moderatör


    Mesaj Sayısı : 15501
    Kayıt tarihi : 26/12/09
    Yaş : 34

    Vampir severler derneği - Sayfa 3 Empty Geri: Vampir severler derneği

    Mesaj tarafından Phoenix Cuma Haz. 11, 2010 4:23 pm

    paylaşım için sağol Very Happy

      Forum Saati Perş. Mayıs 02, 2024 11:20 am