BÖLÜM 1:Newyork merhaba
Gecenin yoğun sessizliği çıkar ortaya puslu bir günün ardından o kadar sessizdir ki bir insan sesi duymaya hasret kalırsınız.Çıkarsınız sokağa bir insan sesi duyabilmek için…
Gece sessiz,hafif bir rüzgar esiyor,değiyor yanaklarıma.Yağmur yeni yağmış olacak ki yerler,trafik lambaları sessiz..Ben de ıslağım,gözlerim ıslak,kalbim düşüncelerim ıslak,karanlığa gömülmüş bir karınca gibiyim...Bağırmak istiyorum,yada çığlık atmak.Ama gene de sessizce yürüyorum.Üniversitede ilk yılım olacak..18 yaşımdayım.Newyork a Türkiye den geldim .Evden yeni ayrıldm ama ailemi çok özledim..Keşke onlarda gelebilselerdi.Babamın,annemin işi kardeşimin okulu derken onlarıda peşimden sürükleyemezdim tabi.. En azından abim burada,oda master yapıyor ama bir sene sonrada o da dönücek.. oda başka bir semtte oturuyor.sonra arkadaşlarım …onları da özledim….Newyork sokakları Manhattan ın gökdelenleriyle çevrili ilk defa dışarı çıkıyorum,Dışarısı çok kalabalık olarak tahmin edeceğim, bu büyük şehrin seçkin sokağı sessiz,insan yüzü göremiyorum aslında korkmuyor değilim,ama merakıma yeniliyorum ve büyük ışıklar çıkan sokağa dönüyorum.Heyy,birdenbire kalabalıklaşıyor sokak.Ne olduğumu şaşıyorum.Abimde kalırdım ama oda bazı dostlarıyla kalıyor.Bir kızın onların kültüründe 4 erkekle birlikte kalması pek bir sakıncası yoktur ama biz Türkler bu konuda oldukça hassasız.Özellikle de ben.Her neyse gece hayatına pek alışık olmayan ben o yoğun ışık saçan yere giriyorum.E biraz heyecanı bende tatmalıyım,umarım başıma kötü bir şey gelmez.İlk kapıdan girdiğim anda uzunca bir merdiven çıkıyor karşıma.Bir de kimlik isteyen goril gibi bir adam .Kimliğimi gösteriyorum.Eee artık 18 imizdeyiz yani.Annem buraya girdiğimi duysa olacakları düşünmek bile istemiyorum.O uzun merdivenleri iniyorum.Sağır olacağım sanırm bu nasıl bir müzik sesi.bulduğum ilk boş masaya geçiyorum.Ve bana özgü bir tavırla bir soda istiyorum.Dans eden gençler,birbirini öpenler(öğğğğ),konuşmaya çalışanlar,birsürü saçma insan.Karşı masadan bir çocuk kalkıyor,taş çatlasa 22-23 yaşlarında yanında da kız arkadaşı gibi görünen bir kız elini tutuyor,tam o anda çocuğun gözleri beni buluyor o ne gözler öyle,ona baktığımı anlamış diye geçiyor aklımdan yanındaki kız geriliyor bana bakan çocuğu kendine çeviriyor.Bense gelen sodamdan bir yudum alıp, dışarı çıkıyorum ve eve doğru yol alıyorum.Eve giderken düşündüğüm ise o gözler oluyor,boşver diyorum kendime nasılsa birdaha göremiyeceksin…
Uyandığımda karşımda iki göz dikilmişti,o gözler…Gözlerimi kırpıştırdım,yok olmuştu.Dün akşam ki sefaletimi hatırlıyorum da kendimi avutmamı sağlayacak en ufak bir delil yok elimde.Saate bakıyorum.Kahretsin okula geç kaldım.İlk günden her neyse deli gibi oraya buraya koşuşturuyorum.en sonunda evden çıkmayı başarıyorum.Babamın 18.yaş günümde aldığı mini cooper ıma biniyorum.Okulun kapısından girerken kendimi bir garip hissediyorum.Arabayı park edip,okula doğru yürüyorum.Yanımda hiç arkadaşımın olamaması garip geliyor kendimi boşlukta gibi hissediyorum.İlk olarak sınıfımın yerini öğrenmek için müdürün odasına yol alıyorum.Kapıyı tıklatıyorum ve içeri giriyorum.İlk gözüme çarpan şey adamın oldukça kabarık ve çok uğraşılmış saçları oluyor.Sanki inek yalamış gibiGülme arzumu bastırıyorum ve boğazıma tıkıyorum.
-Affedersiniz efendim,diyorum.Adam bana bakıyor’Ben ders programımı almak istemiştim de ayrıca sınıfımın yerini öğrenmek istiyorum.
‘İsminiz neydi’diyor,gözleri bana dikilmiş.Olduğum yerde cevaplıyorum.
‘Helin Gökalp’diyorum.O zaman iyice gözlerini dikiyor ve gülümsüyor.’Türk müsünüz?’
‘Evet efendim’
‘Benim eşim de Türk,diyor’Gülümsüyorum ‘Ne güzel ‘diye cevaplayabiliyorum sadece.Çünkü pek söylenecek bir şey bulamıyorum.Nihayet bilgisayardan listemi çıkartıyor elime bir faküle haritasıyla birlikte veriyor.Ehh hadi bakalım hayırlı olsun.Kağıda bakıyorum.
Müdürümüzün ismini görüyorum ve
‘İyi günler Bay Thomas’.diyorum oda hafifçe bir gülümsemeyle karşılık veriyor.Odadan çıkıyorum.Büyük bir bina burası hariteyı okumaya başlıyorum off amma da karışık benim sınıfım bu binada değil diğerinde sanırım.Hızla yol alıyorum tam yürüken ayağım takılıyor ve önümdü duran şanssız insanın üzerine düsüyorum.Çocuğu da kendimi de yerde buluyorum.E hayli komik bir durum tabi ki.Sonra özür dilemeye başlıyorum o kadar çokm diliyorum ki sonunda çocuk başını kaldırıyor gülümsüyor ‘Haddi amaa alt tarafı üzerime düştün ‘diyor bende yanında duran arkadaşlarıda gülmeye başlıyoruz iyice yaklaşıyorum elimi uzatıyorum.
‘Ben Helin’diyorum.Az önce pek dikkat edemediğim yüzüne bakıyorum off çokk tatlı Masmavi gözler ve hafif sarıya kaçan saçlar yanaklarsa al al mükemmel ayağa kalkıyor off baya uzunmuş diye geçiriyorum aklımdan.
‘Bende Brad .diyor.elini sıkıyorum.Eyvah derse geç kaldım.
‘Gitmem gerekiyor sonra görüşürüz.’diyorum ve elime kenetlenmiş olan ellerini bırakıyorum diğerinden daha büyük olan binaya doğru koşuyorum.Arkamdan ’Hey hangi fakültedesin’ diye soruyor.Başımı çeviriyorum ve olabildiğince yüksek sesle ‘TIPPP’diye bağırıyorum ve olabildiğince hızla koşuyorum.
Kendi kendime:
-Hadi nerdesin,nerde bu sınıf yaa,diye sesleniyordum.Hmm,en iyisi sormak sanırım.Hademeye doğru ilerlerken biri bana çarptı, koşuyordu.Az önce kendim de yaşadığım için sesimi çıkarmadım yüzüne baktım somurtuyordu sanki bir yerden tanıdık geliyor.Hey bi Dakka buu dün akşam ki kız değilmiydi,oda bana tip tip baktı. Anlayamadığım bir şey söyledi sonra sınıfa koştu.Bense yerleri süpüren hademeyi dürtükleyip,özür dileyerek sınıfın yerini sordum.Oda bana garip bir şey görmüş gibi baktı.Sonra hemen karşıdaki sınıfı gösterdi ve işine döndü.Bende sınıfa koşar adım yürüdüm kapıyı tıklattım ve içeri girdim.Sınıfa girer girmez tüm gözler bana çevrildi e tabi malum bu kadar geç kalarak tüm dersi bölmüştüm.Öğretmen de bana sinirli gözlerle bakıyordu.Yanına gittim ismimi söyledim ve özür diledim, ben konuşmaya başlar başlamaz yüzünde tatlı bir gülümseme belirdi.Ne garip insanlardı şu Newyorklular…
-Yerinize geçebilirsiiniz Miss Gökalp,dedi.
-Teşekkürler efendim,dedim ve bana çevrilmiş gözlerden sinerek yerime geçtim.Herkesin yeri özel olarak ayrılmıştı benim ki sol orta köşedeydi ve daire biçiminde dönen koltukların en baş köşesiydi.Yanımda masmavi gözlü,yanaklarından şekerlik akan bir kız oturuyordu.Öbür yanımda ise saçları dikilmiş kirpi gibi olmuş (kendimi bildim bileli saç dikilmesinden hoşlanmam)bir çocuk oturuyordu,nasıl bir tıp öğrencisiydi bu böyle Bana dönüp ikiside gülümsedi bende afallanmış bir halde gülümsedim,bana gerçekten garip bakıyorlardı,sanırım nedeni okulda tek Türk ün ben olmamdı.Bu orada kirpi çocuğu sevdim sanırım.Gülümsemesi bir kere kişiliğinin güzel olduğunu gösterir.Her neyse hocamız listede okuduğum adıyla Bay Flipp in bakışları bana yöneldi ve:
-Neden Türkiye de değil de,Newyork ta okumak istediniz Miss Gökalp?dedi.
Haliyle sasıran ben ağzımı açtım hiç bozuntuya vermeden cevapladım:
-Newyork ta okumayı istememin sebebinin yoğun hayaller olduğunu söylemek zorundayım Bay flip.Küçüklüğümden beri Beyin cerrahi konusuna yoğun ilgi duymusumdur ve bu konuda ilerleme çabasıyla yıllarca araştırmalar yaptım,üzülerek gördüm ki gerek genetik mühendisliği gerek beyin cerrahi çalışmalarında Türkiye yoğun ilgili değil,benim amacım mesleğimde en iyi olmak,mesleği okuyup sadece maddi yönden güç sahibi olmak değil hayat kurtarmak ki ben ülkeme faydalı olabileyim ve buradaki bilgimi kendi geleceğim olan torunlarımla paylaşabileyim.
Hocamız ciddileşerek:
- Düşüncelerin gerçekten güzel benim güzel kızım,eminim amaçların seni birçok kişinin önüne geçirecektir’dedi.Tam o sırada kapı tıklatıldı.Bay Flip:
- -Girin…Herkimse girdiğinde bilekliğimi düşürdüm,koltuğumun altında aramaya başladım başımı eğdiğim için konuşmaları tam duyamıyordum.Ardından bilekliğimi buldum her nedense ayağa kalktım tam o sırada iki çift ela-kahverengi gözle karşı karşıya kaldım…..
- Bir dakika yanlış gördüm sanırım,hayır hayır o olamaz.Off inanmıyorum,halbuki daha yeni yeni aklımdan çıkmaya başlamıştı.Tamam bu üniversitede olabilirdi ama bu bölümde olması insana tesadüfün bu kadarı dedirtiyordu.Sakin olmalıydım,yavaşça :
- -Affedersin.dedim ve yerime oturdum.Oda bana bakakalmıştı Sonra kendine geldi ve:
- -Hayır önemi yok dedi.Az önce o kadar burun buruna kalmıştık ki nefesinin ferah kokusu hala içimi sıyırıyordu.Bay Flipp:
- -Harry,üniversitemizin çalışmalarını ve yapacağımız gezileri özetlemeni istiyorum.Lütfen hemen başla,dedi.Heralde bu çocuk bizim bölümde değildi bir an üzüldüğümü hissettim,her neyse arkama döndüm Harry bir şeyler hazırlıyordu laptap ını çıkardı o sırada sınıfın tam karşısına bir ışık düştü büyük harflerle Newyork Üniversitesi yazıyordu.Sonra aniden konuşmaya başladı:
- Ben yardımcı öğretmenlerinizden Harry Mccart,size üniversitemizin işleyişi ve kuralları hakkında bilgi vereceğim,dedi.Hey ne öğretmen mi hadi ama olamaz o kadar büyük göstermiyordu tabi ki de değildi.Yardımcı öğretmen…O konuşurken ben derin düşüncelere dalmıştım,garip sesi o kadar güzel geliyordu ki…Hey kendime gelmeliydim.Tam böyle akıp giderken çalan bir sesle irkildim Bay Flipp:
- Dağılabilirsiniz,dedi ben ayağa kalkarken lütfen siz yanıma gelin Miss Gökalp dedi.Of Allah bilir ne yapmıştım derste fark etmeden…Yanına gittim Harry de peşimden geldi ve Bay Flipp in yanındaki koltuğa oturdu.Bay Flipp konuşmaya başladı.
- Düşüncelerini gerçekten çok beğendiğimi söylemeliyim Helin, üniversitemizi tanıtmaya yönelik çalışmalarımız var ve seninde görev almanı istiyorum.Ben tam
- Ama efendim….!!derken
- Ve bu notlarını etkileyecek emin olabilirsin ayrıca Harry de sana yardımcı olacak diyerek lafı ağzıma tıkadı.Ve dışarı çıktı.Bende onun arkasından dışarı çıkmaya yeltendim Harry bana yetişti ve:
- Seni bir yerden hatırlıyorum sanki,dedi.Ben donup kalmıştım tabii
- Şeyy,olabilir seni dün akşam görmüştüm dedim ama dilime o anda lanet ettim.Gözleri faltaşı gibi açıldı ve sırıtmaya başladı:
- Aslında seni nerde gördüğümü biliyordum sadece denemek istemiştim dedi.O onda o kadar öfkeyle bakmış olmalıyım ki sindi.
- Az öncede tanıttığım gibi ben Harry,Harry Mccart,sende bana ismini bahşeder misin?diye sordu gülümsedim ve cevapladım:
- Helin Gökalp,dedim.Biran şaşırdı sonra:
- Yabancı mısın?,diye sordu bana.Bende:
- Evet,diye cevapladım.
- Aslında tipin İngilizlere benzemiyor ama çok iyi İngilizce konuşuyorsun şaşırdım biran,dedi.Eeee tabii 5 yıl böyle olabilmek için ayrı İngilizce eğitimi almıştım ben.
- Ayrıca,diye devam etti,yaşın kaç?
- Henüz 18 dedim.
- Yaşından büyük gösteriyorsun,dedi.Alındım tabii.:
- Aaa öyle miii!!!dedim alaycı bir tavırla,gülümsedi.Yanlış anlama lütfendiye mırıldandı.
- Peki ya sen kaç yaşındasın?,diye sordum.Önce biraz düşünür gibi oldu sonra:
- 24 diye cevapladı.Öğretmen olmak için biraz genç değil misin diye sordum.Ahh aptal bennn…
- Okulu yeni bitirdim,sormana gerek kalmadan ben de beyin cerrahi bölümündeyim ve kariyerim için oldukça güzel bir durum beni kızdırmayı deneme Bay Flipp in gözdelerindenimdir,dedi.Sonra sert birr hareketle Bay Flipp in taklidini yaptı.İkimizde gülmeye başladık.Tam gülüşlerimiz sınıfta yankılanırken,Brad i karşımda gördüm:
- Sohbetinizi bölmüyorumdur umarım!diyerek geldi bana imalı imalı baktı…
-Bana bölümünü söyledin bende geldim bana bir kola molası borçlusun, dedi.Harry her nedense bana aşırı kötü bir derecede baktı ve ben sizi rahat bırakayım,sonra görüşürüz Helin,dedi ve dışarı çıktı.Benim her durumda öten kahrolası ağzımdan ise hiçbir kelime çıkmadı.Kapıda geçen akşam ki kızın Harry nin kollarına atıldığını gördüm,tokat yemiş gibiydim…Ah Brad ahhhh.
-Kola molası mı,öyle mi??
-Tabi ya bana öyle çarpıp kaçacağını mı düşünmüştün???Ooo olmaz ::
sonunda gülümsemiştim.Ben gülümseyince o deniz mavisi gözleri ışıldadı.elini uzattı ve:
-O zaman çıkışta birlikteyiz.küçük bir tanışma faslı,dedi kocaman bir gülümsemeyle,bende güldüm.Elini tuttum ve sıktım.
-Tamam senin dediğin gibi olsun…
-Çıkışta kapıda biterim.
-tamamdır,dedim.O kocaman gülümsemesiyle dışarı çıktı o kadar sempatikti ki ona hayır demek mümkün değildi..O çıkarken derste yanımda oturan kız ve kirpi oğlan yanıma geldiler.İlk atağı oğlan yaptı:
-SeLAM türk güzeli,ben Wren dedi.Şeker kızda hemen:
-Bende Haylin,dedi.
-Bende Helin,tanıştığıma memnun oldum dedim,
-o zaman grupumuzun 3. üyesi sensin, dedi wren,bu sıcaklık karşısında afallamıştım.
-Öyle m?i ?diye cevapladım.
-Öyle dedi Haylin.
-Salonda oturmaya ne dersiniz kızlar?dedi Wren.
-Ben süper derim diye cevapladım.Ehh tuttum bu kirpi çocuğu..
Haylin elimden tutup beni sürüklemeye başladı,o kadar zarifti ki onun o peri gibi yürüyüşlerine ayak uydurmakta zorlanıyordum.Henüz hiçbir yerini bilmediğim bu binayı avuçlarının içi gibi biliyormuşçasına koridorlardan dönüyorduk.En sonunda aşırı derecede büyük abartmıyorum tek bir bina sığabilecek bir salona girdik .Çok güzel döşenmiş bir yerdi,hafif mavi lila işlemeler duvarları süslüyor yaklaşık 8 metre yukarıdan sarkan lila perdeler salonu çok güzel tamamlıyordu.Kitaplıklar hafif ahşap rengi,ceviz ağacından yapılmaydı.Koltuklar lila renklerde,4 er tane her birinin ortasındaysa minik deniz mavisi masalar vardı,onların biraz arkasında ise çalışma masaları bulunuyordu.Benim salona şaşkın şaşkın baktığımı gören Wren:
-Heyy,lütfen buraya ilk gelişin olduğunu söyleme,dedi.Bende:
-Üzgünüm,ilk gelişim..dedim.
-İnanmıyorum,dedi Haylin sonra ağzını tıkadı,karşıdan uzun boylu yakışıklı tamam kabul ediyorum,çok yakışıklı bir çocuk geliyordu.Haylin renkten renge giriyordu,önce mor sonra mavi ardından kıpkırmızı oldu.Ama çocuk bana doğru geliyordu.Yanıma yaklaştı ve:
-Sen Helin Gökalp olmalısın,ben Ezra Deck,dedi.Ben ne yaptığımı bilmeden elimi uzattım ve:
-Tanıştığıma memnun oldum,dedim.Çocuğun elime değmesiyle ,kızarması bir oldu.Gülmemek için kendimi zor tutum.
-Peki Ezra sen benim adımı nerden biliyorsun???
-Bay Flipp araştırmalarımızda birlikte olacağımızı söyledi,dedi.Offff off ben hiçbir işte gönüllü olmamıştım ki.O anda Harry ile de birlikte olacağım aklıma geldi.Kendimi bırakıverdim.
-Öyle mi?Sen kaçıncı sınıfsın?dedim.Aşırı alaycı bir tavırla:
-Kaç gibi görünüyorum?dedi.Bende:
-Bence 4. sınıfsın,dedim gerçektende uzun boyuyla başka bir sınıfta olmasını beklemiyordum.
-Doğru,dedi aniden birinin bakışlarını üzerimde hissediyordum.Kendimde arkamı dönme ihtiyacı hissetim.Arkamı döndüm ve Harry ile burun buruna geldim.
-Heyy,merhaba ,dedim.Sinirli gibiydi.
-Merhaba, dedi.Bay Flipp seni bekliyor ve seni de Ezra dedi.bende :
-Tamam dedim,ama çok önemli bir şeyi unutuyordum,yanımdaki Wren ve kızarmış ekmek Haylin..
-Aaaa bu arada Ezra bu Haylin buda Wren dedim.Selamlaştılar Haylin bana teşekkür edercesine baktı Harry ye baktım.
-Harry yi zaten tanıyorsunuz,ama o sizi tanımıyor,Harry haylin ve wren dedim.Harry bana gıcıkça baktı az sonra Haylin ve Wren ide selamladı.Ardından Haylin ve Wren e gitmem gerektiğini söyledim ve ikisinide öptüm,ee ilk kıyağı onlar bana yaptılar benim de sıcaklık göstermem gerekiyordu.Ezra bizim önden gitmemizi kendisinin az sonra geleceğini söyledi.Bende sabırızlanıp,yürümeye başlayan Harry nin arkasına takıldım.Salondan çıkıp yürümeye başladığımızda:
-Daha ilk günden bir ton çocuğu peşine taktın,bakalım birkaç gün sonra ne yapacağız gibisinden bir şeyler mırıldanıyordu.
--Ney ne anlamadım??Bana döndü ve başını salladı gözleri çok garip bakıyordu.Bir kere bakıp unutamadığım gözleri dudaklarını araladı ve :
-Ben ….geçen akşamdan beri se---diyecekken cümlesi yarım kaldı , o gördüğüm ve sevgilisi olduğunu sandığım kız geldi,gerçekten güzeldi ve Harry ye sarıldı,ben ona hiç öyle sarılamayacaktım ve dudağına minik bir öpücük kondurdu,kalbim öyle bir ağrıyordu ki bir epilepsi nöbetinden beterdi çektiğim acı….Harry hüzünlü ve sanki yanlış bir şey yapmış gibi bana bakıyordu,bense ona çok sert bir biçimde baktığımdan eminim kız gıcık gıcık konuşmaya başladı tavrı bana gibi görünüyordu yada ben öyle hissediyordum.
-Aşkım ,seni kütüphanede bekleyeceğim demiştim,neden gelmedin??dedi.Sonra küçümser bir edayla bana baktı benden büyük olduğu belliydi,ama tavırlarıyla benim yanımda minik şımarık bir çocuk gibiydi.
-Hahh,merhaba sende şu ünlü Türk kızı Helin olmalısın dedi,ünlü kelimesini vurguladığı dikkatimden kaçmadı.Soracaktım ama bunu sonraya ertelemeye karar verdim.Bende:
-Merhaba,evet doğru dedim dik kafalı bir tavırla.Sonra onu küçümsermiş gibi bir hava takındım aslında onu küçümsediğim felan da yoktu.Sırf beni ezebileceğini sanmasını engellemeye çalışıyordum,gıcıkça:
-Ya sen kimsin?dedim hahhhh mosmor olmuştu,tabi ki böyle bir tavır beklemiyordu,konuşurken de hala morluğu devam ediyordu.
-Ben 3. sınıf öğrencisiyim adım Diana johannes..Dedi.Ona baktım:
-Diana güzel isim dedim,ağırbaşlı bir tavırla öylece kalakalmış bizi izleyen Harry ye baktım,sonra Diana ya döndüm,
-Seninle tanıştığıma çok memnun oldum şimdi sizi izninizle rahat bırakayım,ben içeri giriyorum sonra görüşürüz Diana dedim.Ve kalbimdeki sızıyla beraber kapıyı tıklattım gir sesinin duyulmasıyla beraber jet hızıyla içeri girmiştim.