Aman Tanrım! Paniklemiştim. Off. Beynim daha önce hiç düşünmediğim kadar hızlı düşünmeye başladı. Eğer bu bir insansa vampirlerin varlığından haberdardı. Ama eğer öyleyse o insanın hemen öldürülmesi gerekiyordu. Acaba şimdi hemen öldürmeli miydim? Ahh, hayır bu kadar insan arasında olmaz. Eğer bir vampirse doğruyu söylerdim olur biter. Yavaş yavaş arkamı döndüm ve karşımda bir çift kırmızı-ya da lens sayesinde siyah- göz görmeyi ümit ederek gözlerinin içine baktım.
Yeşil!
Gözleri koyu yeşildi. İnsanken benim gözlerimin rengi gibi...
“Şey, neyden bahsettiğinizi anlamıyorum.” Anlamamış gibi bir gülümse takındım.
“Elinizdeki şişe ne bayan?”
“Sizi neden ilgilendiriyor?”
“İşim gereği bunu yapmam gerek.” Artık vampir mi avlıyorlardı yoksa?! Yok artık. Bunu aklıbaşında hiçbir insan denemezdi herelde. Vampirleri güneş ışığı dışında neredeyse hiçbirşey öldüremezdi.
“Benim de işim gereği bunu yapmam gerek.” Kelimeler ağzımdan çok sakin çıkıyordu. Bu sırada aklıma zekice bir yalan geldi. “Siz kendi işinizi söylerseniz ben de burada ne yaptığımı söylerim. ”
İnsan bir iç geçirdi ve yanıma oturdu. “Narkotik şube müdürlüğünden geliyorum.” Beni süzmek için biraz duraksadı ve devam etti. “Bazı yeniyetmeler içkilerine hap atarak ölebiliyorlar. Burayı denetlemek için geldim.”
“Benim yeniyetme olmadığımı farkedemediniz sanırsam.” Gözlerini çevirerek bana canımı-çok-sıkıyorsun-kadın bakışı attı. Sanırım sıra bendeydi. “Ben de bir araştırma yapıyorum ve değişik barlardan şarap örnekleri alıyorum.” Elimdeki dibinde çok az kan kalmış şişeyi gözlerine doğru salladım. Gözleri çok güzeldi. Eğer hala insan olsaydım belki onunla flört ederdim. Sonra bana romantik bir şekilde evleme teklifi ederdi,ben de kabul ederdim. Deniz kıyısında bir ev alırdık. Çocuklarımız olurdu. Beynim bu hayalleri çoktan unutman gerekirdi diye bağırıp duruyordu. Belki bunları vampirken de yaşayabilirdim ama çocuğum hiçbirzaman olmayacaktı. Vampirler çocuk doğuramaz. Eğer kral tarafından dönüştürülürseniz kraliyet ailesinden olursunuz. Ve kral da dönüştüreceği kişileri çooook uzun bir araştırmadan sonra seçerdi. Onlar özel olurlardı. Zeki, çevik,sosyal...
“Nasıl bir araştırma?” diyerek insan düşüncelerimi böldü.
“Şey aslında buraya beynimi dinlendirmek için geldim ve bundan bahsedecek halim yok.”
“Tabiki, anlıyorum. Buarada ben Ian.” Elini uzattı.Benimkinden birhayli büyük olan elini sıktım.
“Diana.” Eli sıcaktı. Nabzı atıyordu. Acaba benim nabzımın atmadığını farketmişmiydi?
“Çok genç görünüysunuz.”
“Böyle konuşmasak? Yani kibar olmanın bir faydası yok.”
“Şey, tamam. Çok genç görünüyorsun.” Dedi gülümseyerek.
“Evet 26yaşındayım”42 yıl önce bu yaşımdaydım aslında ama dış görünüşümde bir değişiklik yoktu. “Sen de pek yaşlı sayılmazsın Ian.” Dedim gözçevresindeki çizgileri görmezden gelerek.
“29 yaşındayım ama şu kırışıklıklar beni 35 yaşında gösteriyor.” Yine gülümsüyordu ve işaret parmağınla göz altındaki çizgileri gösteriyordu.
“Evet biraz öyle.” Kenardaki diğerkerinden çok az uzun dişlerimi göstermemeye çalışarak sırıttım.
Bir süre konuşmadan içkilerimizi-yani ben kanla karışık şarabımı- içtikten sonra “Benim gitmem gerek Diana. Seninle tanışmak güzeldi. Belki biryerlerde tekrar görüşürüz.” Ve sonra anlamlı bir şekilde “Mesela yarın saat 11de yine buraya araştırman için gelmen güzel olur.”
“Şey,Tamam görüşürüz.” Ne demiştim ben? Onunla randevulaşmış mıydık? O BİR İNSAN DİANA! Diye hatırlattım kendime ama tabiki bir işe yaramadı. Ian gittikten sonra şarabımı bitirdim ve hesabı ödeyerek kapıya doğru yürümeye başladım.
“Bayan! Cüzdanınız.” Diyerek bir genç kız yanıma yaklaştı.
“Cüzdan benim değil.” Demeye hazırlanmıştım ama içini açıp baktığımda Ian’ın resmini gördüm. “Ahh.Çok teşekkür ederim.”
çok uzun süre beklettiğim için ö.dilerim siteye giremiyordum ne zamandır..