Gece Evi Serisi

Türkiye 'deki en güncel Gece Evi forum sitesine hoş geldiniz!

Sitemizdeki anketleri oylamak ve başlıklara cevap yazabilmeniz için üye olmanız gerekmektedir.

Eğer üyeliğinizi aktif edemiyorsanız Perşembe-Cuma günlerini bekleyin. Her Perşembe ya da Cuma günleri aktif edilmemiş üyelikler yönetim tarafından aktif edilecektir.

Sitemizde iyi vakit geçirmeniz dileğiyle...

Forum Admini: Erdem Fierce

Join the forum, it's quick and easy

Gece Evi Serisi

Türkiye 'deki en güncel Gece Evi forum sitesine hoş geldiniz!

Sitemizdeki anketleri oylamak ve başlıklara cevap yazabilmeniz için üye olmanız gerekmektedir.

Eğer üyeliğinizi aktif edemiyorsanız Perşembe-Cuma günlerini bekleyin. Her Perşembe ya da Cuma günleri aktif edilmemiş üyelikler yönetim tarafından aktif edilecektir.

Sitemizde iyi vakit geçirmeniz dileğiyle...

Forum Admini: Erdem Fierce

Gece Evi Serisi

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Gece Evi Serisi

Gece Evi Serisi Türkiye Fan Sitesi , Türkiye 'nin Gece Evi


2 posters

    Ölüm Zamanı Bölüm 1) UYANIŞ (İNTİKAM YEMİNİ)

    [katniss]
    [katniss]
    Marked
    Marked


    Mesaj Sayısı : 179
    Kayıt tarihi : 11/09/10
    Yaş : 31

    Ölüm Zamanı Bölüm 1) UYANIŞ (İNTİKAM YEMİNİ) Empty Ölüm Zamanı Bölüm 1) UYANIŞ (İNTİKAM YEMİNİ)

    Mesaj tarafından [katniss] Cuma Eyl. 17, 2010 7:38 pm

    Yavaş yavaş bir şeyler hissetmeye başlamıştım. Gözlerimi açmak için hiç acele etmedim. Başım fena halde ağrıyordu. Çok bitkin olduğumun farkındaydım. Yorgunluğun ne demek olduğunu, neredeyse unutmuştum. İki yıl sonra bunu, ilk defa hissediyordum. Gözlerimi tam olarak açtığımda etrafımın yemyeşil olduğunu gördüm. Bir ormanın tam ortasında olduğumu düşündüm. Çünkü dört bir yanıma baktığımda bütün derinlikler eşit görünüyordu. Ağaçlar koyulu açıklı ve uzun bir şekilde etrafımı çevreliyordu. Hafif bir rüzgâr vardı. Fakat güneş açmıştı. Hafif rüzgârın esmesi yapraklardaki suyun damlalar halinde üzerime akmasına sebep oluyordu. Ya çiğ düşmüş ya da yağmur yağmıştı. Yağmurun yağdığını kalkıp kıyafetlerime bakınca anlamıştım. Yağmur beni sudan çıkmış balığa çevirmişti. Ağaçların yapraklı yağmur yüzünden dalına yapışacak şekle gelmişti. Orman oldukça geniş ve gerçekten içinde kaybolunacak kadar büyüktü. Arasından sızan güneş tenimle fazla temasa geçmemişti. Bu açıdan kendimi şanlı hissediyordum. Uzun çam ağaçları beni güneşten korumuştu. Ağaçlara minnettardım…

    Böyle bir şey mümkün değildi ama ben hafızamı kaybetmiş olabilirdim. Hiç bir şey hatırlamıyor, ne zamandır böyle yattığımı bilmiyordum. Adeta bilincim yerinde değildi sanki. Korkmak bana çok uzaktı. Zaten korkmuyordum da. Beni uyandıran tek şeyin yağmur olduğunu düşündüm. Yağmur yağmasa kim bilir daha ne kadar uyuyacaktım. Daha doğrusu bu uykudan çok baygınlıktı.

    Şu anda ne durumda olduğumu merak ediyordum. Sendeleyerek ayağa kalktım ve üzerimi çırpıp ne kadar kuru olduğuma baktım. Bu benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Çünkü üzerim sırılsıklamdı. Sırtüstü yat mama rağmen her yerim ıslanmıştı. Yaklaşık bir saat güneşte beklemem gerekecekti.

    Uzun boyluydum. Bembeyaz bir tenim, ceylanı andıran ve simsiyah, büyük, uzun kirpikli gözlerim vardı. Saçlarım belime kadar uzun, düz ve sarının arasına karışmış siyah bir renkteydi. Dudaklarım ince ve ruj sürmüşçesine kırmızıydı. Dişlerim bembeyaz inci gibiydi. Bir vampir olarak yeterince çekici, zayıf ve süslü bir kızdım. Bunun getirdiği sonuçlar doğrultusunda hemen saçlarıma baktım. Bozulmamış olan sıkı örgülerimin arasına küçük çalılar ve yapraklar girmişti. Bu durumda bile güzelliğimi düşünüyor olmam beni bile şaşırtıyordu. Bir an önce temizlenmem gerektiğinin farkına vardım. Ama hala ne zamandır böyle yattığımı bilmiyordum. Açık bir arazi buldum ve kısa aralıklar vererek bir saat kadar güneşin altında durdum. Kıyafetlerim çoğunlukla kurumuştu. Güneşi daha fazla kaldıramazdım...

    Ormanı biliyordum ama bu kısımlara daha önce hiç gelmemiştim. Bu ormana benim gibi olanlar çok gelirdi. Burasının gündüz için çok iyi bir sığınak olduğunu ve neden buraya geldiklerini şimdi çok iyi anlamıştım. Uzun ağaçlar güneş ışığını tamamıyla engelliyordu. Işıklar rahatsız etmiyordu. İnsanlar gelmiyor, gelmiş olsalar bile burayı sadece avlanmak için kullanıyorlardı. Bu orman akşam saatlerine kadar, bizim için tam koruma sağlayan bir kalkandı. Ama ben buraya değil de, benim ırkımdan olanların nadiren uğradığı, küçük olan ve rahat edilecek tek bir alanın olduğu küçük ormanıma gidiyordum. Bu ormana sadece sevdiğim bir dere için geliyordum. Benim gündüzleri kendime sığınak yaptığım ormanın sadece tek ve küçük bir alanı bizi güneş ışınlarından ve insanlardan koruyordu. Küçük ormanımda kısmen yalnızdım. Yalnızlığı seviyordum ve burası bana bu imkânı fazlasıyla sunuyordu.

    Ailemi kaybettikten sonra benim hayatta kalmış olmam bir mucizeydi. Çünkü akıl almayacak bir saldırıya uğramıştık. Hiç görmediğimiz yaratıkların saldırısı bizi mahvetmişti. Bizim köyümüz ormana çok yakındı ve o yaratıklar bizim onların farkına varmamamız için bize saldırmışlardı. Saldırıda isimlerinin ne olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Küçük köyümüzden kurtulan sadece iki kişiydik. Harry ve ben.

    Asıl ismim Azra olmasına rağmen, burada kendimi herkese Sofia olarak tanıtmıştım. Evet… Ben bir Türk’tüm ama babamın işi gereği buraya gelmek zorundaydık. Ve ülkemizi hatırlamamız için bizi bu küçük köye yerleştirmişti. O saldırıda babamda öldü. O hayattayken yazları hep ülkeme geri dönerdim. Güneşten kaçmazdım. Tam aksine babamla birlikte kumsallarda gezerdik. Ama iki yıldır ailem sadece Harry’den oluşuyordu. Saldırıdan önce yediğim yemekler sadece annemin elleriyle yaptığı nefis yemeklerdi. Buna Harry’de çok alışmıştı. O bizim ailemizden biri gibiydi. Babası ve annesi çok önce ölmüştü. İki kardeşi vardı ve onların hayatının, kendi hayatına benzememesi için kendini tamamen onlara adıyordu. Ama artık hayatını birine adaması gereken tek kişi bendim. Harry beni kurtarmıştı ve artık bana destek oluyordu. Bana hep Sofia diyordu ama benim kim olduğumu bana hatırlatan tek kişi o’ydu. Bunları hatırlamak beni yine sinirlendirmişti ve hırslandırmıştı. Artık hazırdım…

    İyice kendime geldiğimi düşündüm. Sevdiğim dereyi bulmam gerekiyordu. Hoşuma giden bu derenin adını bilmiyor olmam gerçektende tuhaftı. Ama dere berrak ve soğuk bir suyu koynunda taşıyordu. İçine girdiğim zaman kendimi bir kuş kadar hafif hissediyordum. Tabanında bulunan renkli ve güzel taşlar onu daha da güzelleştiriyordu.

    Hızlı biriydim ve dereyi hemen bulmuştum. Hızın sahip olduğum en iyi özelliklerimden biri olduğunu biliyordum. Bu özelliğimi sevmiyor da değildim. Ayrıca Harry de seviyordu bu özelliğini. Bu dere bana huzur veriyordu. Ama bugün huzurdan ziyade temizlenmeye ve neden sırılsıklam olana kadar burada yattığıma bir açıklık getirmem gerekecekti. Belki burada, bu olanları hatırlayabilirdim. Bu derenin bana neden huzur verdiğini, beni neden rahatlattığını bilmiyordum. Sanki sihirli gibiydi… Üstelik adını bile bilmediğim bu derenin beni gerçek kimliğime kavuşturması olağanüstüydü. Dere çok temiz ve berraktı. İnsanların avlandıklarında buradan su içtiklerini görmüştüm. Ben derenin suyundan hiç içmedim. Çünkü iki yıl önce su içmekten mahrum bırakıldım. Zaten iki yıl önce bu karışık ormana hiç gelmediğim için burada neyin olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yoktu…

    İlk olarak üzerimi çıkardım. Başkası gelmeden hemen temizlenmek istiyordum. Saçlarımı ve bütün vücudumu temizledikten sonra biraz durup etrafımı kolaçan ettim. Çevreme bakındım. Suda kalmam gerektiğini, kimsenin gelmeyeceğini düşündüm. En sonunda hissettiğim rahatlığa karşı koyamadım. Biri gelecek olsa bile, sudan çıkma fikrini bir kenara bıraktım. Suyun en derinine kadar inmiştim. Nefes almam gerekmediği için istediğim kadar durabilirdim. Derenin ağaçların içinde olması ve güneş almaması benim için harikaydı. İşte… Yine gerçekleşiyordu. İçinde olduğum sürece beni rahatlatan bu dere, bu sefer de unuttuğum her şeyi, yavaş yavaş hatırlatmaya başlıyordu. Bu suyun sihirli olduğuna kanaat getirmiştim. Gözlerimi açtım ve suyun içinde adeta unuttuğum her şeyi, yeni oluyor gibi yaşıyordum sanki… Her şey film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Yaklaşık on dakika olarak tahmin ettiğim bir süreçten sonra sudan dışarı çıktım. Kıyafetlerimi giyindim. Neden burada olduğumu artık biliyordum. Ve şuna emindim. Bu su benim için yaratılmıştı…

    Üç gündür buradaydım. Buraya geldiğimde bir vampiri kovalamakta olduğumu hatırladım. Ben de bir vampirdim. Ama bizi bu hale getiren o saldırganları ve kana susamış o varlıkların hepsini yok etmem gerekiyordu. Bende kana susuyordum ama onlar gibi vahşi değildim. Onlar canavarın ta kendisiydi. Hepsini öldürmeye yemin ettim. Tabi ki Harry hariç. Ailemin canını alan ve beni bu hale getiren, Harry’ye de aynı acıları yaşatan o vampirleri sağ bırakamazdım. Ben artık 18 yaşındaydım. Neyin ne olduğunu biliyordum. Genç bir vampirdim ve güçlüydüm. Kimse beni durduramazdı. Beni dünyanın bütün güzelliklerinden mahrum eden vampirleri asla sağ bırakamazdım. Beni Harry bile ikna edememişken, kimsenin durdurmasına izin veremezdim. Durduracak biri olsa bile bu Harry’den başkası olamazdı. Beni anlayan tek kişi olan Harry’den başkası, beni durdurmayı aklından bile geçiremezdi. Çünkü BEN ARTIK UYANMIŞTIM…
    Kiraz*
    Kiraz*
    Süper Moderatör
    Süper Moderatör


    Mesaj Sayısı : 6210
    Kayıt tarihi : 12/03/10
    Yaş : 35

    Ölüm Zamanı Bölüm 1) UYANIŞ (İNTİKAM YEMİNİ) Empty Geri: Ölüm Zamanı Bölüm 1) UYANIŞ (İNTİKAM YEMİNİ)

    Mesaj tarafından Kiraz* Paz Eyl. 19, 2010 4:45 pm

    Kilit + Arşiv

      Forum Saati C.tesi Nis. 27, 2024 10:22 am