Gece Evi Serisi

Türkiye 'deki en güncel Gece Evi forum sitesine hoş geldiniz!

Sitemizdeki anketleri oylamak ve başlıklara cevap yazabilmeniz için üye olmanız gerekmektedir.

Eğer üyeliğinizi aktif edemiyorsanız Perşembe-Cuma günlerini bekleyin. Her Perşembe ya da Cuma günleri aktif edilmemiş üyelikler yönetim tarafından aktif edilecektir.

Sitemizde iyi vakit geçirmeniz dileğiyle...

Forum Admini: Erdem Fierce

Join the forum, it's quick and easy

Gece Evi Serisi

Türkiye 'deki en güncel Gece Evi forum sitesine hoş geldiniz!

Sitemizdeki anketleri oylamak ve başlıklara cevap yazabilmeniz için üye olmanız gerekmektedir.

Eğer üyeliğinizi aktif edemiyorsanız Perşembe-Cuma günlerini bekleyin. Her Perşembe ya da Cuma günleri aktif edilmemiş üyelikler yönetim tarafından aktif edilecektir.

Sitemizde iyi vakit geçirmeniz dileğiyle...

Forum Admini: Erdem Fierce

Gece Evi Serisi

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Gece Evi Serisi

Gece Evi Serisi Türkiye Fan Sitesi , Türkiye 'nin Gece Evi


2 posters

    Mit Tarzı Mistik Bir Hikaye

    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Mit Tarzı Mistik Bir Hikaye Empty Mit Tarzı Mistik Bir Hikaye

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 25, 2010 1:41 pm

    Mit tarzı Mistik bir hikaye




    Mistik Bir İnanç Sistemi Olarak Orfeusçuluk
    Orfeusçuluk MÖ 4 yüzyıldan itibaren ortaya çıkmış olan Orpheus’un adından gelen bir öğretidir.
    Orpheus miti , gördüğümüz gibi , birtakım gizemli güçlerle ve ölüm sonrası ile ilintilidir. Orfeusçuluk da bir tür metafizik öğretidir.
    Orfeusçuluk ruhun varlığını ve ölümsüzlüğünü kabul eden bir öğretidir.

    Orfeusçu ruh anlayışının Dionysos efsaneleri ile yakın ilişkisi vardır. Orfeusçu Dionysos efsanesine göre, Dionysos Titanlar tarafından parçalanmış ve vücudunun parçaları yere saçılmıştır. Buna göre Zeus’un bazı kaynaklarda Rhea , bazı kaynaklarda Demeter , başka kaynaklarda da Persephone ile girdiği gayrı meşru ilişkiden olan Dionysos Hera’nın kıskançlığının hedefi olmuş ve Hera tarafından Titanlara öldürtülmüştür. Dionysos’u parçalayan Titanlar sonradan bu parçaları pişirmişler , ancak tanrının kalbi kurtulabilmiştir. Zeus bunun öcünü alarak Titanları Tartaros’a yollamıştır.


    Bu efsanenin sonu hakkında değişik versiyonlar vardır. Bunlardan birine göre Dionysos’un parçaları birleştirilmiş ve tanrı yeniden hayat bulmuştur.


    Bu efsanenin yorumu da oldukça ilginçtir. Zeus ile Persephone’nin çocuğu olan Dionysos genç bir tanrı olmanın yanı sıra inisye değildir ; yani daha erginlenmemiştir. Kendisi için tayin edilen “Tanrılar içinde son kral” olabilmesi için erginlenmesi gerekmektedir. İşte bedeninin Titanlar tarafından parçalanması , pişirilmesi ve yeniden dirilmesi bu erginlenmeyi temsil etmektedir. Bu mitin Orfeusçu açıklaması da bu şekildedir. Orfeusçular yeniden dirilme inançlarını da bu mit vasıtası ile açıklıyorlardı.


    Bu efsaneye göre Titanlar Zeus tarafından öldürülünce Titanların küllerinden insanlar doğar. Burada düalist bir düşünce de işin içine girer. İnsanda Dionysos’dan gelen tanrısal öz olduğu gibi Titanlardan gelen maddesel ve günahkar bir yapı da vardır. Ancak unutulmaması gereken Titanların bir önceki nesil olduğudur. Ancak Orfeusçular belki de bu şekilde Titanları doğuran Gaia ve Uranos’a kendilerini bağlıyorlardı. Zaten Orfeusçu mürit erginlenmede “Ben Yeryüzü’nün ve Yıldızlı Gök’ün çocuğuyum fakat soyum gökten gelmedir” derdi. Bu aslında çok anlamlı idi.


    Orfeusçu öğretide ruhun ölümsüzlüğü düşüncesi , ruhun zaman içinde farklı bedenlerde de varolabilmesi fikrini getirmiştir. Ruh, temizlenebilmesi için defalarca farklı bedenlerde varolmalıdır. (Metansomatoz) Bu aslında Orfeusçuluğa mahsus bir karamsarlıktır , çünkü ruhun temizlenmesi uzun bir süreci almaktadır.


    İnsan tanrısal atalarından gelen günahlarının bedelini ağır ödemektedir. Ruh bedende bir mezarda gibidir. Orfeusçular bunu bir sözcük oyunu ile de ifade ederler : Yunanca beden anlamına gelen sîma (soma) sözcüğü ile mezar anlamına gelen sÁma (sêma) ses olarak birbirlerine benzemektedirler. Belki de ruhun mezarda olması ile Titanların Tartaros’da olmaları arasında bir benzerlik de vardır.

    Orfeusçuluğa göre insan tanrılar tarafından yaratılmamıştır, fakat ölümsüzlükten varolmuştur. Titan ırkından önce de Altın ve Gümüş soylar yaşanmıştır. Ancak bu altın ve gümüş soylar Hesiodos’un anlattığı gibi zaman içinde kaybolmuş değildirler. Eğer mürit kendini arındırmayı başarırsa Altın soylu olabilir. Eğer şiddete yenilirse Gümüş soylu olur. Orfeusçuluk bu haliyle çağının klasik düşüncesinden farklı olup ezoterik karakterini belli etmektedir.

    Mürit ruhunu arındırmak için belli yaşam tarzını uygulamak zorundadır. Bu “Orfik” yaşam hiç de kolay değildir. Mürit önce katı sayılabilecek kuralları uygulamalı ve gizem törenlerine katılmak zorundadır. Bu kuralların en önemlilerini kısaca sayacak olursak :


    Bu yolu seçenler hiçbir canlının hayatına kıymamak zorundadır. Bu yüzden müritler et yemezler ve vejetaryen bir rejim uygularlar. Bunun bir başka sonucu da Yunan toplumunda o zamanlar sık uygulanan kanlı kurban ayinlerinin de reddidir. Bu haliyle Orfeusçuluk içinde varolduğu toplumun dinsel adetlerinden kesin çizgilerle ayrılır.

    Orfeusçu yolu seçen kesinlikle intihar edemez. Orfeusçuluk her ne kadar ruhun ölmezliğine ve bu bedendeki yaşamın asıl yaşam olmadığına inansa da intihar , taşınılan tanrısal öz yüzünden , kesinlikle yasaktır.


    Bazı bakliyat türlerinin yasaklanması da Orfeusçu yaşam tarzının ilginç bir kuralıdır. Bu aynı zamanda Pitagorcular arsında da yaygındır. İlk yetişen baklalarla hayatın kökeni hakkında sembolik bir benzerlik kuran Orfeusçular bakla tanelerini de testiküllere benzettikleri için soyun sürmesi ile ilgili bağlar da kurmuşlardır.

    Orfeusçu yolu seçenin özel gizem törenlerine de katılması gerekmekteydi. Belirli zamanlarda düzenlenen bu törenler başta erginlenmeye dayalı törenler olmakla birlikte zamanla tören günleri olarak takvimde yer almışlardır. Bu törenlerin bir bölümü de ölüm ve ölüm sonrası ile ilgilidir.

    Ruhun ölmezliğine inanan Orfeusçu düşünce ölüm sonrası ile de ilgilenmiştir. Orfeusçu düşünceye göre asıl olan ruhtur ve bu dünya geçicidir. Ancak burada erginlenmeyen kişi Hades’e gittiğinde sıkıntılar çeker ve yeniden bu süreci yaşamak zorundadır. Oysa bu dünyada erginlenme tanrısal kimliği bulmaktır. Bu bağlamda ölüm bir başlangıç sayılabilir.
    Herodotos ölüm ile ilgili Mısır adetleri ile Orfeusçuluğu karşılaştırırken ilginç bir bilgi vermektedir :

    « [Mısırlılar] dinsel törenlerde yün giymezler ve yünü kefen olarak kullanmazlar; dinlerinin yasası bunu yasak etmiştir ; Orpheus ve Dionysos dinlerinde de aynı yasaklara rastlanır, ki bunlar da kaynaklarını zaten Mısır’dan ve Pythagoras’çılardan almışlardır. Bu dinlerden olanlar da yün içinde gömülmek hakkına sahip değillerdir. Bu konuda kutsal bir hikâye yaygındır.»

    Herodotos bu hikâyeyi ve uygulamanın nedenlerini anlatmaz ama Orfeusçuluğun kökeni hakkında verdiği bilgi ilginçtir. Bu bilginin doğru ya da yanlış olması aslında da çok önemli değildir , çünkü ruhun ölmezliği ve erginlenmeyi anlatan bir öğretinin Mısır inançları ile benzerliklerinin olması doğaldır.

    Orpheus müridi gizem törenleri sayesinde ölüm deneyimini yaşamış olup, ölümden sonra ne yapacağını bilmektedir. Bu yolu seçenlerin mezarında bu süreci anlatan yazılı alın yapraklar bulunmuştur. Bu buluntuların en eskileri MÖ beşinci ve dördüncü yüzyıla tarihlenebilmektedir.

    Bu tabletlerden MÖ dört ya da üçüncü yüzyıla ait olabilecek birinde şöyle denilmektedir :


    « Hades’in konağının solunda bir kaynak bulacaksın,

    Ve hemen sonra bir beyaz bir servi

    Bu kaynağa yaklaşma

    Bir başkasını bulacaksın, serin suları akan,

    Mnemosin gölünden ; bekçileri hemen önünde,

    Onlara söyle : “Ben Yeryüzü’nün ve yıldızlı Gök’ün oğluyum

    Fakat soyum gökten gelmektedir ; siz de bunu biliyorsunuz,

    Susuzluktan kurudum ve ölüyorum, çabuk

    Bana Mnemosin gölünden akan serin sudan verin"

    Ve senin bu tanrısal sudan içmene izin verecekler

    Ve diğer kahramanların yanında hükmedeceksin.»


    Çeşitli tabletlerden de buna benzer yazılar okunmuştur. Burada Mnemosin Gölü , hafıza anlamına gelen aynı sözcükten (mnhmosÚnh) türemedir ve Unutma ile karşıtlık göstermektedir. Ruhun susaması ise tanrısal özüne karşı duyduğu bir özlemdir. Ruhun “Ben Yeryüzü’nün ve yıldızlı Gök’ün oğluyum, fakat soyum gökten gelmektedir” demesi ise tanrısal soyunu hatırladığını bekçilere kanıtlamak içindir. Böylece ölen kişi sağdan seçtiği yolda ilerleyecek ve Persephone tarafından tanrısal çayırlara gönderilerek orada diğer kahramanlarla birlikte hükmedecektir.


    Burada ölen için ikinci bir yol daha gözükmektedir , o da soldaki yolu seçerek unutmaktır. Unutmak ise ruhun beslenememesi demektir. Yeniden yeryüzüne dönmekle sonuçlanır. Erginlenmemiş olanlar da tanrısal özünü unutarak Hades’de ya da yeniden bedenlenerek yeryüzünde dolaşırlar.


    Orfeusçuluk görüldüğü gibi ruhun ölmezliğine ve erginlenmeye dayalı bir öğreti olarak ilk çağ ezoterizminde önemli bir yer tutmaktadır ve bir çok düşünceyi , Hıristiyanları dahi, etkilemiştir
    zoey-elif
    zoey-elif
    Emekliler
    Emekliler


    Mesaj Sayısı : 2940
    Kayıt tarihi : 26/12/09
    Yaş : 29

    Mit Tarzı Mistik Bir Hikaye Empty Geri: Mit Tarzı Mistik Bir Hikaye

    Mesaj tarafından zoey-elif C.tesi Haz. 26, 2010 1:16 am

    paylaşım için teşekkürler Very Happy
    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Mit Tarzı Mistik Bir Hikaye Empty Geri: Mit Tarzı Mistik Bir Hikaye

    Mesaj tarafından RUH C.tesi Haz. 26, 2010 1:16 am

    rica ederim

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 8:25 am