Gece Evi Serisi

Türkiye 'deki en güncel Gece Evi forum sitesine hoş geldiniz!

Sitemizdeki anketleri oylamak ve başlıklara cevap yazabilmeniz için üye olmanız gerekmektedir.

Eğer üyeliğinizi aktif edemiyorsanız Perşembe-Cuma günlerini bekleyin. Her Perşembe ya da Cuma günleri aktif edilmemiş üyelikler yönetim tarafından aktif edilecektir.

Sitemizde iyi vakit geçirmeniz dileğiyle...

Forum Admini: Erdem Fierce

Join the forum, it's quick and easy

Gece Evi Serisi

Türkiye 'deki en güncel Gece Evi forum sitesine hoş geldiniz!

Sitemizdeki anketleri oylamak ve başlıklara cevap yazabilmeniz için üye olmanız gerekmektedir.

Eğer üyeliğinizi aktif edemiyorsanız Perşembe-Cuma günlerini bekleyin. Her Perşembe ya da Cuma günleri aktif edilmemiş üyelikler yönetim tarafından aktif edilecektir.

Sitemizde iyi vakit geçirmeniz dileğiyle...

Forum Admini: Erdem Fierce

Gece Evi Serisi

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Gece Evi Serisi

Gece Evi Serisi Türkiye Fan Sitesi , Türkiye 'nin Gece Evi


    ****** ve Müzik

    RUH
    RUH
    Moderatör
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 8385
    Kayıt tarihi : 05/02/10
    Yaş : 28

    Atatürk ve Müzik Empty ****** ve Müzik

    Mesaj tarafından RUH Cuma Haz. 25, 2010 9:37 am

    ****** ve Müzik..


    ******'ün müziğe bakışı..

    'Bir toplum kanunlarla, birtakım önlemlerle başka bir kültüre intibak ettirilebilir. Harfleri değişir, şapkası değişir, kılık kıyafeti değişir, fabrikaları yapılır, senfoni orkestraları kurulur, böylece toplum Batılılaşır.'

    Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın eşsiz lideri, mazlum milletlerin umut ışığı, öldükten sonra da ilkeleri canlı kalabilen Mustafa Kemal ****** , kuşkusuz asrın lideri olabilme başarısını gösteren tek devlet adamıdır.

    Bugün, yaşadığımız gerçekler karşısında, onun ateşlediği devrimci hareketin ne kadar büyük, ne kadar saygın ve ne kadar onurlu olduğunu daha iyi anlıyor ve onu büyük bir özlemle arıyoruz.

    Bugün sizlere büyük ******'ün farklı bir özelliğini, sanata ve kültüre bakışını bir insan ve bir devlet adamı olarak, özellikle müzik konusundaki düşünce ve hizmetlerini ifadeye çalışacağım.

    ******'ün genel anlamda müziğe bakışını şekillendiren üç özellik; insan sevgisi, ulus sevgisi ve çağdaşlıktır. Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleştirilen Türk müzik devriminin ancak ulusal değerler korunarak evrensel normlar ile çağdaşlaşabileceği görüşü benimsenmiş ve bu yönde çalışılmıştır. Bugün bu alanda kazandığımız değerler, Cumhuriyetin, ilk yıllarındaki Türk müzik devriminin olumlu sonuçlarıdır.

    ******'ün sanata bakışını değerlendirmeden önce Batılılaşma felsefesi üzerindeki düşüncelerine kısaca değinmekte fayda görüyorum.

    ******'ün Batılılaşma felsefesi ile sosyologların kültür teorileri arasındaki ayrılık bugün bile tartışılmaktadır. ******'ün inandığı husus; ''Bir toplum kanunlarla, birtakım önlemlerle başka bir kültüre intibak ettirilebilir. Harfleri değişir, şapkası değişir, kılık kıyafeti değişir, fabrikaları yapılır, senfoni orkestraları kurulur, böylece toplum Batılılaşır.'' Fakat sosyologlar Emil Durkheim ve Ziya Gökalp ile başlayan sosyoloji ekolü, ''Bir kültür, bir milletin ruhu gibidir. Organik bir şeydir. Hayat görüşüyle, müziği ile, âdeti ve ananesiyle, ölüsünü mezara gömüşüyle kültür, organik bir bütündür. Nasıl dışarıdan organizmaya bir şey ithal ederseniz onu reddederse, kültür de böyle bir şeydir'' diyorlar. ****** gibi düşünen Suat Sinanoğlu gibi düşünürler olduğu gibi, Gökalp gibi düşünen sosyologlar da vardır. (Tarihçilerin kutbu, Halil İnalcık kitabı, söyleşi Emine Çaykara )

    ******'ün kültürel değişim ile ilgili görüşlerinden sonra sanata, özellikle müziğe bakışına geçebiliriz. Sanatı ''Güzelliğin anlatımı'' olarak tanımlayan ******, 1933 yılında ünlü 10'uncu Yıl Nutku'nda güzel sanatlar ile ilgili olarak ''Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onu yükseltmektir. Bunun içindir ki milletimiz, yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, yaradılıştan gelen zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik ruhunu sürekli ve her türlü vasıta ve tedbirlerle başlayarak geliştirmek milli ülkümüzdür'' demiştir. ******, ulusal ruhumuzda var olduğunu çok iyi bildiği sanat inceliğinin büyük eserler ortaya koyacak güçte olduğuna inanıyor ve bunu her fırsatta ifade ediyordu. Çağdaş klasik müziğin kurumsallaşmasının öncüsü büyük ******, ''Bir ulusun değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği algılayabilmesidir'' demek suretiyle müziğe bakışını çok veciz bir şekilde ifade etmiştir. 1924 yılında İzmir Kız Öğretmen Okulu öğrencilerini ziyareti sırasında yaptığı konuşmada müziği insan hayatı ile eşdeğer tutuyor, ancak seçilen müziğin türü üzerinde düşünülmesi gerektiğini vurgulayarak adeta evrensel müzik konusundaki düşüncelerinin ilk ipuçlarını veriyordu. Nitekim 1928 yılında temel tercihinin çoksesli Batı müziği olduğunu vurguluyordu.

    Rumeli türkülerinden klasik Batı müziğine

    ******, genç yaşlarında Selanik'te dinlediği ve çok sevdiği Rumeli türkülerini ileri yaşlarında bile büyük bir duygusallık içinde beğeni ile dinlemiş ve hüzünlenmiştir. Ancak hayatının özellikle son dönemlerinde saz eserlerini ve fasıl heyetlerini, özellikle nihavent makamındakilerini büyük bir beğeni ile dinlediğini biliyoruz.

    ******, bir gün Antalya'ya giderken yolda mola verilir ve kulağına bir türkü sesi gelir. ''Ben bu türküyü çok sevdim, bulun getirin bu türküyü söyleyeni'' der. Küçük bir çoban gelir, ****** ''Sesin çok güzel, bana da bir türkü okur musun?'' der. Çoban ''Demirciler demir döğer tunç olur'' türküsünü söyler. ****** dalmıştır. ''bis bis'' der, çoban şaşkınlıkla bakar ''Oğlum bis'' der, çoban nazlanmadan gene aynı türküyü okumaya başlar. ****** türkü bitince cebinden harçlık çıkarır, uzatır. Çoban hemen alır harçlığı, kuşağına kor, elini uzatır. ******'e ''bis bis'' der. Bu espri ******'ün çok hoşuna gitmiştir. (İçimizden Biri ******, Prof. İlknur Güntürkünkalıpçı ) Rumeli türkülerini seven ******'ün Türk sanat müziğine de ilgi duyduğunu, özel treninde Türk sanat müziği eserlerini dinlediğini, ''******'le bir tren yolculuğu'' isimli albümden öğreniyoruz. ******'ün Sofya'da seyrettiği operanın, üzerinde bıraktığı duygusal ve düşünsel yoğunluğu daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Ancak ******'ün en çok sevdiği ve onu çok duygulandıran, belki de hüzünlendiren eser, Tosca operasında Cavaradossi 'nin meşhur aryasıdır. Bu eseri defalarca dinlediğini ve çok sevdiğini sizlerle paylaşmak istedim. Henüz 15 yaşındaki Ferhunde Erkin 'in Çankaya'da verdiği bir konserde ******'ün sözleri, sanata bakışı yanında yaşam mücadelesini ve karakterini çok anlamlı bir şekilde ifade ediyordu. ''İnkılapçıların, bütün dünyaya kafa tutmuşların sofrasındasın. Şimdi öyle bir şey çalacaksın ki, kendimizi dünyaya göğüs gerdiğimiz günlerin havası içinde bulacağız.''

    ******, J.S. Bach 'ın Chaconne'sinin ritmik ve sert bir üslup içinde yorumlanmasından memnun kalmıştı o gece. ******'ün klasik müzik ile ilgili bir anısını da Attilâ İlhan 'ın Allahın Süngüleri ''Reis Paşa'' isimli kitabından aynen nakletmek istiyorum. Gecenin karanlığında, Direksiyon Villası'nın alt kat salon pencereleri aydınlık görünüyor; Paşa'nın otomobili, uygun bir yere çekilmiştir; kapıda, Nizamiye nöbetçileri; sakin bir gece: yumuşak, varla yok arası, kar yağıyor; içerden, piyano sesi; dokunaklı, billur damlalar: Frederick Chopin, ''La Tristesse'' . Piyanonun duşları üzerinde, narin ve hafif; besbelli, Fikriye Hanım'ın elleri. Önde o, piyanoya oturmuş; geride, Mustafa Kemal Paşa ve Mithat Bey koltuklara gömülü, onu dinlemektedir: ikisi de, böyle bir ilk geceye uygun, özenli giyinmişler. Fikriye, üzerinde eflatuna çalan, sarmaşık moru robu; boynunda, yaprak yeşili eşarp; mutluluğundan mı, ışığın dağılışından mı, yoksa Chopin'den mi, nedir; fevkalade şık, fevkalade alımlı ve fevkalade kadın görünüyor. Fikriye, parçayı bitirip piyanodan kalkınca; ''Reis Paşa'' ayağa kalktı; genç kadını usulca alkışladı: ''- ... aferin Fikriye... kulağımızın pasını sildin; adamakıllı ilerletmişsin piyanoyu ...''

    Mithat Bey de ayağa kalkmıştı, alkışlıyordu:

    Fikriye mütehayyir, mahcup ve mes'ud, yerine gidiyor:

    ''- ... estağfurullah! Lütfen izam etmeyelim! ... Beni mahcup ediyorsunuz!..''

    Büyük önder, Batı'nın bir çağa sığdırdığı Rönesans ve Aydınlanmayı 10 yılda başardı

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 3:19 pm