1.BEKLENMEYEN ŞOK
Sıkıcı bir okul gününden sonra yorgun argın eve dönerken. Dünya’nın bana ne kadar ters davrandığını ve sosyal sınıfların hiç adil olmadığını beynime sokarcasına anlatmaya çalıştığını daha yeni algılıyordum. Klasik geçen günüm yine insanlara alay konusu olmam ve gereksiz yere aşağılanmamla sonlanmıştı. Yaşadığım yer ne kadar modern dursada orta çağdan kalma zengin fakir ayrımı üst seviyede bulunmakta. İnsanlar birbirini aşağlamaktan büyük ölçüde zevk alıyor ve sosyal sınıf ayrımcılığı gün geçtikçe artıyor. Okuldan sonra çalıştığım kafeye giderken aileme para götürme düşüncesi baskın geldi ve kafamdaki tüm düşünceler dağıldı. Arkamı döndüm ve ensemde sıcak bir nefes hissetiğime yemin edebilirdim ama kimseler yoktu. Kafenin ağır kapısını iterken kafe gözüme her zamankinden kalabalık geldi. Kapının çıngırağı çalınca bir an herkesin başı kapıya doğru yöneldi ve herkesin gözlerini üstümde hissettim. Okul dışında sosyal biri sayılırdım oturduğum mahalede nerdeyse herkesi tanırdım. Pek kültürel bir yer olmamasına rahmen turist sayısı diğer ülke ve şehirlere göre fazla sayılırdı. Çalıştığım kafe ücra sokaklarda kalsa bile uyanık patronumun bahımlı yapan kahvelerini bir kere için tekrar gelmek istiyordu ve bu sayede kafe hiç boş kalmıyordu ayrıca büyükannemin havuçlu kek tarifi kafede ve şehirde oldukça meşhurdu kafede tek garson olduğum için yorucu geçiyordu ama aldığım maaş bir memurunkine yakın denebilirdi. Ayrıca okuldan öncede iki saatimi buraya ayırdığım için patronumun gözde elemanı sayılabilirdim.
- Evet. Unutmayın güler yüz en büyük prensibimiz.
Bu cümleyi günde bir kere kurmassa gerçekten ölebilirdi. Ortama biraz neşe katmak için kasadan bir bozukluk aldım ve müzik kutusuna gidip eğlenceli bir şeyler seçtim ve tercihim kafedeki herkesin hoşuna gitti, kafalar hafiften oynuyor ve şarkıyı eşlik ediyorlardı.
Bana gelince ben kırma bir çocuktum. Babam Müslimandı yıllar önce çalışmak için ülkesinden ayrılıp buraya gelmiş ve annemi çok etkilemişti birlikte yatıp kalktıktan sonra aradaki din anlayışlarını boşverip evlenme kararı almışlar sonunda sarışın saçlarımı annemden, hafif esmer ten ve kahverengi gözleride babamdan almıştım. Annem uzun çabalar sonunda babamın dilini öğrenmişti. Yarı İngilizce yarı Türkçe ilişkilerini bir şekilde ilerletmişlerdi ama ben üç yaşındayken babam madende son derece iğrenç bir ölümle yaşamını yitirmişti bense şu aralar dinsiz sayılırdım. Kimselere inanmak istemiyordum ya da içimden birini tapmak ona zaman ayırıcak vakit bulamıyordum babamın dininin dediği gibi tam bir kafirdim ama şu aralar daha büyük bir derdim vardı annem hastalanmıştı ve kendimide sayarsam beş kişilik bir aile nüfusuna bakmam gerekiryordu. Kendi kişisel hiçbir şeyime zaman ayıramıyordum. Kafede zaman buldukça ev ödevlerimi yapıyordum ve sınavlarıma çalışıyordum. Saat on bir olunca kafedeki herkes hafiften toparlanıyor ve kafenin kilidini takıp eve yol alıyordum.
Saat geç olduğu için yollar çok tehlikeli olduğundan Kafenin şişko şefi Jack bana eşlik ediyordu ve beni eve bırakıp bizden üç sokak ilerdeki kendi evine gidiyordu. Eve girdiğimde beklemediğim bir sürprizle karşılaştım kafede gördüğüm bir kaçtane adam ve çok güzel bir kız bizim evde ve ailemi koltuğa dizmiş ve gelmemi beklerdikleri her hallerinden belli bir şekilde gözlerimin içlerine bakıyorlardı…
- Hoş geldin Enid.
- Aferdersiniz ama evimde ne arıyorsunuz?
- Ömür seni almaya geldik.
İsmimin anlamını söylemişti ama buna bir anlam veremiyordum.
- Tabikide gelmiyorum.
- Gelmek zorundasın bu senin ya da bizim seçimimiz değil sen artık seçilmiş ve işaretlenmiş birisin.
- Lütfen saçmalamayı kesin ailemi korkutuyorsunuz. Lütfen evimden çıkın.
Elimle kapıyı gösterdim ve şok oldum. Bileğimden başlıyan ve dirseğime kadar çıkan bir yara ya da döğme izi gözlerimin kocaman açılmasına neden olmuştu ve aralarında en yaşlı ve bilge gibi görünen adam bana kollarını kocaman açıp bana sarıldı.
- Aramıza hoş geldin çaylak.
- X-men filminin devamını çekiryosunuz herhalde ben aradığınız kişi olamam kolumdaki şeyide yeni farkettim.
- Bu doğru çünkü kolundaki işaret gücünü simgeliyor. Ve senin hazır olduğunu zamanı bekleyip beliriyor.
Oda kolunu açtı ve benden daha gösterişli döğmesini,işaretini,yara izin her ne boksa onu açtı. Benim işaretim düz ve çatlak toprak şeklindeydi üzerine yıldırım düşen bir toprak işaretiydi onun ise kayalar dolu ve kolunun tamamı kaplıydı şaşkınlığımı gizleyemedim.
- Bu işaretin gelişmesi senin emeğine ve tanrının seni yönlendirmesine bağlı.
Dedi çok güzel görünen kız ve kolunu açıp yanıma yaklaştı onunsa yaşına rahmen işareti omuzlarına kadar çıkmıştı. Kolundan bonuna kadar olan kısımda dev dalgalar vardı. Annem beni korumak istercesine doğrulmaya çalıştı ama yapamadı.
- Oğlumu rahat bırakın.
Benden birkaç yaş büyük görünen çocuk annemin yanına gitti.
- Sakin olun efendim.
Elini tuttu ve annemin yüz ifadesi değişti. Aklımdan çocuğum üstüne atlayıp yumruklamak geçiyordu tam harekete geçicektim ki hareket edemediğimi fark ettim. Ayaklarım toprakla sarılmış ve yürümemi engelliyordu. Canı yanmıyordu ama yardım edememek beni fena halde şiddete itiyordu. Aklıma gelen tüm Türkçe, İngilizce küfürleri yağdırmaya başladım. Diğer adam kalktı:
- Bu nasıl bir küstahlıktır.
Bana dokunmadan uzaktan eliyle bi tokat attı ve yüzüme çarpan sert hava akımı canımı fena halde yaktı bilge gibi gürünen adam.
- Ne yapıyorsun Anton.
Deyip ayağa kalktı bacağımdaki bağaı söküp beni odama doğru itikledi tanrım bide tecavüz eksikti…
En son HouSeOfNighT-NaLa tarafından Çarş. Şub. 03, 2010 10:02 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi