Kabarık elbisemin eteğini tutup salladım. ''Anne bana doğru düzgün bak! Kim böyle giyinir ki!'' dedim. Bir tepki vermedi. Oda biliyordu, artık bu elbiseler kalkalı asırlar olmuştu! ''NEyse tamam. Elbiseyi ebnim seçmem biraz kötü olmuş olabilir ama gerçekten şahane görünüyorsun!'' şirin görünmeye çalışarak buruşturduğum eteği düzeltti. ''Aynaya bir bak.'' aynaya döndüm. ''Gözlerin ne kadar da güzel! Tıpkı büyükannenin gözleri.'' dedi. Zaten tek güzel tarafım gözlerimdi.
Aynada kendimi izlemeye başladım. Evet gözleirm gerçekten çok güzeldi ama sadece o kadar. Tombiş, kırmızı yanaklarımın üstünü süsleyen deniz mavisi gözler. AMa bu deniz her hangi bir deniz değildi,bazen karayiplerin tertemiz suları, bazende hırçın dalgalarını taşıran okyanustu. Şu anda hırçın dalgalar arasındaydım. Gerçekten hırçındım, şuanda çok kızgındım. Vücudumun diğer bölümlerini es geçmek istiyordum ama bi baloya gidiceksem kendime çeki düzen vermeliydim ve bunuda sadece el yordamıyla yapamazdım, öyle değil mi?
Evet! Yusvuyarlak bol yağlı bir yüz. Gıdısı sarkan kalın bir boyun. Sonra etle bezenmiş (ki çoğu yine yağ) kalın omuzlar, şişmanlıktan daha da büyük görünen göğüsler. Kapkalın bir bel, ah sarkık göbiş. Kalın kollar ve bacaklar... Daha ne kaldıki. Benim 4 te 3.99'um yağ...
''Ben vaz geçtim. Gitmiyorum.'' dedim ve yatağıma çöktüm. Yataktan isyankar gıcırdama sesleri geldi. Artık o da beni istemiyordu demek... ''Tatlım bu sadece bir pravo. Git, ne olacak. '' dedi. NE kadar saçma değil mi? İnsan bi balonun provasını mı yapar? ''HEm madem prova elbiseyi giymiyim. Yarına kadar yeni bi elbise alabilirim. Mesela bana daha çok yakışacak bişi?'' dedim ve bekledim. Annem düşünürmüş gibi yaptıktan sonra kafasını salladı.''O elbiseyi daha yeni aldık. Ayrıca indirim reonundan olduğu içinde değiştirme imkanımız yok.'' dedi. Çıldıracak gibiydi. Sinir midemi kazındırmıştı. ''Ben açım. Hiç bir yere gitmiyrum. Evde ne var?'' dedim ve kapıya yöneldim. Annem kolumdan yakaladı. Daha doğrusu çalıştı, bi insanın kolları bu kadar tombik olursa nasıl tutulabilinir ki? ''Hayır hanımefendi! Şimdi aşağı iniyorsun ve o provaya gidiyorsun! BU kadar!'' mecburen boyun eğdim ve çantamı alarak dışarı çıktım. En yakın arkadaşım (tek arkadaşım) Brandon kapıda bekliyordu. Kalın kenarlıklı gözlüklerini düzeltti. ''Naber Ani?'' gülümsedim. Birilerinin benim kadar çirkin olması güzel bir duyguydu. Hİç değilse kendimi yalnız hissetmiyordum. ''İyiyim B. Senden?'' dedim ve yürümeye başladım.
Belini kemeriyle iyice sıkan bi kumaş pantolon giymişti. Üstüne giydiği kare baskılı gömleğini pantolonunun içine sokmuştu. Onunda üstüne yeni aldığını tahmin ettiğim gri ceketini giymişti. Omuzları geniş ve kaslı görünüyordu ama ben bu inek öğrencinin kaslarının olmadığını ve bu görüntünün koltukları şişiren süngerler olduğunu biliyordum. Ona baktığımı görünce ceketini düzeltti. ''Nasıl görünüyorum?'' dedi ve gözlüklerinin üstünden bana baktı. ''Yakışıklı işte...'' dedim ve yürümeye devam ettim.
Okula vardığımızda heyacanlanmıştım. Nerdeyse tüm 2. sınıflar okulun bahçesine dökülmüştü. HErkes duvarın dibine kurulmuş büyük sahnenin önüne toplanmıştı. SAnırım biri şarkı söylüyordu. PEmbe tüllerimi düzelttim ve kalabalığın arasına karışmaya hazırlandım. Peşimdi Brandon tam içlerine dalacakken ayrıldılar.Birisi ''Dikkat! Uzun ve geniş araç geçiyor!'' diye bağırınca herkes güldü. Gözleerimi çocuğa dikince geriledi sonra ellerini teslim olurmuş gibi yukarı kaldırdı ve kız çığlığı attı. Bu ekz herkes gülmekten yere yattı. Brandon boğazını temizledi. Ona döndüm. Çocuğa dik dik bakıyordu. Bİ ara saldıracağını düşündüm ama gurup halinde üstüne yürüdüklerinde vaz geçtiğini anladım. ''Gel hadi.'' onu kolundan tutup kenara sürükledim.
Gözleri hala kalabalığı tarıyordu. ''Ne o yine hesaplama mı yapıyorsun?'' dedim dalga geçerek. ''Hahaha çok komik.'' dedi ve kaldırıma çöküp ellerini göğsünde birleştirdi.
''Bunu yapmaktan en zevk alıyorlar?'' ona döndüm ''Ne?''
''Duydun işte beni. Bizi ezmekten ne zevk alıyorlar?'' pufffladım. ''Bilmiyorum, bilmiyorum!'' bende onun yanına çöktüm. Gözlüklerini çıkarmış silmekle uğraşıyordu. ''Ver şunu bana kör oğlan'' dedim ve gözlüğü elinden kaptım. Çantamdan kuru mendil çıkarıp silmeye başladım. ''Bana bak! sen çok isyankar olmaya başladın.'' deidm ve dil çıkardım. Bana gülerken gözlerini içi parlıyordu. Benimkiler gibi masmavi olan gözleri. Beni anlayan tek gözler.
Onu seyrettiğimi görünce sıkılarak etrafına bakındı. SAnırım utanmıştı. Sırtını sıvazladım ''Merak etme bir şey yok.'' Temzilediğim gözlükleri takarken birden gölge oluştu. Hava kapanmış olamazdı. Yaz ayındaydık. Tiz kahkahasını duyunca kafamdan kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Nalet sürtük başımızda dikilmiş öylece gülüyordu!
İşte yeni hikayem! Hep zayıf ve güzel kızlar, süper heyacanlı hayatlar oluyordu bakalım bizim tombik Ani'yi sevicek misiniz? Nasıl olmuşş?? Yazım hataları içinde özürr!!